Küreselleşme göç ve mülteciler sorunu
Küreselleşme süreçleri ve emperyal politikaların yarattığı istikrarsızlık ve mağduriyetler nedeniyle günümüzde yoğun ve endişe verici bir biçimde insani göçler yaşanmaktadır.
Küreselleşme
söyleminin temel iddiası dünyada sınırların ortadan kalkacağı ve herkesin
istediği yere serbestçe gidebileceği ve yaşayabileceği miti üzerine kuruluydu.
Oysa söyleminin iddia ettiği serbestlik aslında sermeye, sermaye sahipleri ve
mallar içindi. Çoğunluk ya da kitleler için sınırlar vardı, hem de bu sınırlar
ironik biçimde önceki dönemlere göre giderek daha da yükseltilmekteydi.
BM’in Göç
Raporu’na göre son 30 yılda topraklarını terk ederek başka ülkelere gidenlerin
sayısı kat be kat artarak bugün 400 milyona ulaşmış durumda.
Temelde
sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her
yönünü etkileyen Göç olgusu, özünde yer değiştirme hareketi olarak tanımlansa
da, toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik yapısı ile yakından ilişkili
olup, onu derinden etkileyen sosyal bir olaydır.
2050 yılına
kadar en az 1 milyar insanın siyasi, ekonomik veya farklı sebepler yüzünden göç
edeceği tahmin edilmektedir.
Günümüzde
bile Çatışmalar, doğal felaketler, sosyolojik ve demografik sebepler yüzünden evlerini
terk eden insanların sayısı artık ürkütücü bir artış eğiliminde.
Farklı bir
dinsel grubun üyesi olma, tehdit edilme, baskı ya da zulüm görme, savaş, yaşam
için temel ekonomik ihtiyaçlar insanları göçe zorlayan en eski nedenlerdendir.
Yakın tarihteki
Mozambikli mülteciler, Hindistan’daki sayıları 20 milyonu bulan Bengalli
mülteciler, Vietnam ve Kamboçyalı mülteciler, İran devrimi sonrası ülke dışına
kaçan rejim muhalifi mülteciler, 1979 yılında yaşanan işgal girişiminden sonra
Afganistan’dan kaçan 8 milyon mülteci; Körfez savaşından sonra Irak’tan kaçarak
İran’a sığınan 1.3 milyon, Sudan’ın Darfur bölgesinde yaşanan insan krizden
dolayı bir milyon, öncesinde ise güneyde dört milyonu aşkın yerinden edilmiş
insan kitlesel iltica hareketleri, yakın geçmişte Suriye’den Türkiye’ye sığınan
4 milyona yakın sığınmacı halen insanlığın belleğinde sıcak birer sorun olarak
durmaktadır.
Ülkeden
ülkeye göç eden insan sayısı 1965’te 75 milyon iken, 2000‘lerde bu sayının 190
milyon, günümüzde ise çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakam,
dünya nüfusunun % 3’üne karşılık gelmektedir.
Tarih
boyunca Yeni ülkelere göç etmek, yoksul kesimin geleneksel olarak kullandığı
hayatta kalabilme stratejilerinden biri olmuştur; fakat bu olayın günümüzdeki
boyutları siyasi ve ekonomik istikrarı bozacak ve uluslararası sıkıntılar
yaratacak düzeylere varmıştır.
Birleşmiş
milletler verilerine göre büyük kalkınma projelerine bağlı olarak yıllık mevcut
15 milyon göçe karşı 645 milyon kişinin göç etmesinin beklendiğini, sel,
kuraklık, açlık gibi küresel ısınmaya bağlı nedenlerle 250 milyon insanın,
çatışmalar ve insan hakları ihlalleri yüzünden de 100 milyon kişinin göç
edeceği beklenilmektedir.
Dünyada her
gün 8 bin kişi evinden ayrılmak zorunda kalıyor. Günümüzde dünyanın 52
ülkesinde toplam 60 milyon insan yerinden edilmiş bir şekilde yaşamını
sürdürmeye çalışıyor.
Uluslararası
göç ve mülteciler sorunu, kontrolsüz ve yoğun bir şekilde gerçekleştiğinden
hedef ülkelerde yabancı korkusu ve etnik şiddet gibi güvenlik tehditlerine
dönüşebilmekte, siyasi, ekonomik ve sosyokültürel yapıları olumsuz
etkileyebilmektedir.
Küresel emperyalizmin
‘’daha güzel bir dünya’’ söylemi aslında herkes için aynı anlamı taşımayan,
kazananları ve kaybedenlerinin olduğu bir süreçtir.
Her şeye
rağmen Teknolojinin sağladığı olanaklarla giderek küçülen dünyanın tek ve
hepimizin olduğu, salt bundan çıkar sağlayanlarca manipüle edilerek yaratılan
yerlilik, yabancılık, ötekiler gibi kavramlar üzerinde yeniden düşünmek
durumundayız.
Ya daha
yaşanır bir dünya kurmayı başaracağız ya da daha çok insan eliyle yaratılmış
“felaketlerle” boğuşarak yaşamaya devam edeceğiz
Kaybedenlerin
daha fazla olduğu bir dünyada uzun vadede kazananları da olmayacaktır.
Kaybedenlerin bu denli çok oluşu şimdilerde kazananların da gelecekte kaybedeceği
anlamını taşımaktadır.
Vesselam