20 Haziran 2018

Kütüphaneler kütüphanesi geliyor

 

 

Kültür sanat alanında peş peşe müjdeler gelmeye başladı. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş İstanbul'da Topkapı Sarayında yapılan bayramlaşma ardından İstanbul'da yapılan projeler hakkında basın mensuplarına bilgiler verdi. Bilginin ötesinde aslında müjdeler verdi.

"AKM, Türkiye için bir prestij projesidir"

Taksim Meydanı'ndaki Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) iyi proje ile yenilenme çalışmalarının devam ettiğini aktaran Kurtulmuş, şu bilgileri verdi: 

"Diyebiliriz ki dünyanın en büyük opera salonlarından birisini de barındıran bir kültür sitesi haline gelmiştir. Kitap okuma salonlarından, konferans salonlarına, cep sinemalarına kadar muhteşem bir külliye, merkez oldu AKM ve tabii binanın en güzel özelliklerinden birisi de içeride salonlarda yapılan herhangi bir gösterinin binanın dış cephesinde, meydan düzenlemesiyle birlikte mükemmel hale getirilecek olan Taksim Meydanı'nda vatandaşlar, turistler tarafından rahatlıkla izlenilebilmesine imkan tanımaktadır."

Kurtulmuş, AKM'nin Türkiye için bir prestij projesi olacağına dikkati çekerek, 2019 yılında açılışının yapılacağını söyledi.

Rami Kışlası'nda 7 milyon kitap okurlarla buluşacak

Rami Kışlası'nın modern kütüphane şeklinde proje olarak ele alındığını kaydeden Kurtulmuş, "Aşağı yukarı içinde 7 milyon kitabın olacağı, kitapla ilgili ne varsa orada sergileneceği, yani mürekkep yapımından kağıt yapımına kadar; yine interaktif toplantı salonlarından insanların çok güzel sohbetler edebileceği, Sayın Cumhurbaşkanımızın kıraathane olarak ifade etmiş olduğu muazzam bir kültür muhiti haline gelecektir." dedi.

Bakan Kurtulmuş, Kuleli Askeri Lisesi'nde de yeni bir proje başlattıklarını belirterek, lisenin İstanbul'un önemli mimari eserlerinden birisi olduğunu dile getirdi.

Kuleli Askeri Lisesi'nin ulusal bir müze haline dönüştürüleceğine işaret eden Kurtulmuş, şunları anlattı:

"Herhangi bir yabancı misafirimiz İstanbul'a geldi ya da bir gece kaldı, 'ya ben bu Türkiye'nin geçmişini, birikimini çok kısa bir süre içerisinde görmek istiyorum' dediğinde gelip burada birkaç saat içerisinde Türkiye'deki mevcut uygarlıkların özetini bir şekilde görebileceği muhteşem bir ulusal müze haline getirmeyi planlıyoruz."

Kütüphaneler kültür muhitleri haline getirilecek

Kurtulmuş, tüm Türkiye'de hayata geçirilen "Yaşayan Kütüphaneler" başlıklı proje kapsamında da, başta Beyazıt Kütüphanesi olmak üzere Türkiye'deki 71 halk kütüphanesinin her gün 23.00'e kadar kullanıcılarının her türlü ihtiyacını karşılayabilecek şekilde hazırlandığını aktardı.

Kütüphaneleri, proje ile birer kültür muhitleri haline getirmek istediklerine vurgu yapan Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanımızın dediği kıraathaneler budur. Bu anlamda da insanların okuduğu, tartıştığı, müzakere ettiği mekanlardır. Hatta Beyazıt Kütüphanesi'nde geceleri Türk musikisi, tasavvuf musikisi meşkleri yapılıyor. Sanatçılar, sanat dostları geliyor." ifadelerini kullandı.

Kütüphaneler kütüphanesi geliyor

Rami Kışlası projesi hakkında bilgi veren İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, devasa büyüklükteki alanın İstanbul'un cazibe merkezlerinden biri haline getirilmesinin planlandığını söyledi.

Rami Kışlası, proje çalışması bittiğinde 220 bin metrekarelik kullanım alanı ile İstanbul'un kültür ve sanat alanında çekim noktalarından biri haline gelecek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Rami Kışlası'nı çok özel bir yaklaşımla çok güzel bir projelendirmeye tabi tuttuğunu aktaran Yılmaz, "Burası Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olarak planlanıyor. Öncelikle burada çok kapsamlı bir şehir kütüphanesi yer alacak. Çocuk, sanat gibi tematik kütüphaneler olacak. Şimdilik 7 milyon kitabın içinde olacağı bir kütüphane öngörülüyor. Ama bu sayı gelişen şartlara bağlı olarak ileride daha da artırılır. Kütüphane buranın üstlendiği temel ve en önemli fonksiyonlardan birisi. Ama burası kültürel, sosyal ve sanatsal olarak çok farklı işlevlerin eş zamanlı, bir arada yürütüldüğü çok özel bir mekan olacak. Dolayısıyla proje bitmiş olduğunda dünyanın en büyük kitap ve kütüphane vadisi ortaya çıkmış olacak." diye konuştu.

"Kütüphaneler kütüphanesi" diye nitelenebilecek bir bölümün yer alacağı projede çok farklı yapıların olacağını dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"İstanbul'da çok sayıdaki koleksiyoner, koleksiyonlarını bir arada tutan mekan problemi yaşıyor. Hayata veda ettiklerinde biriktirdikleri koleksiyonlarının nerede tutulacağı endişesi yaşayan koleksiyonerlerimize, Bakanlığımız 'Kütüphaneler kütüphanesi' bölümünü ihdas ederek, sorunlarına çözüm bulmak istiyor. Onların kitaplarının parçalanmadan bir bütün olarak muhafaza edildiği alanlar yer alacak projede. Aynı zamanda koleksiyon sahiplerinin gelip çalışabilecekleri ofisler de o bölüm içerisinde yer alacak. Koleksiyonlarda yer alan eserler araştırmacıların hizmetine sunulacak.

Koleksiyonlar için alan ve koleksiyonerlerin yararlanacağı ofislerin yanında projede bir kitap ve kütüphane müzesi yer alacak. Aynı şekilde burada bir kitabin serüvenini anlatan bir atölyemiz olacak. Atölyede; kağıt yapımından yazımına, basımına, ciltlemesine varıncaya kadar kitabın her safhasının geçirmiş olduğu serüven ortaya konulacak."

Kışlanın, İstanbul'un merkezi bir yerinde bulunduğuna işaret eden Yılmaz, "Buraya hem toplu ulaşım hem de özel araçlarla çok rahat geliniyor. Bu özellik göz önünde bulundurularak yapının planlanması gerçekleştiriliyor. Onun için burası, çok boyutlu ve çok kapsamlı, insanların sadece kültürel değil, sosyal ve sanatsal anlamda da ihtiyaçlarının giderecekleri bir alan olacak. Bu çerçevede burada sergi salonları, fuayeler, kafeler, sinema salonları ile insanların buraya gelip uzun süre kültür ve sanat ikliminde vakit geçireceği çok çeşitli alanlar yer alacak." ifadelerini kullandı.

Projenin kademe kademe ilerlediğini söyleyen Yılmaz, "Birinci etap bitti. İkinci etap yapılıyor. Üçüncü ve dördüncü etabın planlama ve projelendirmesi yapılıyor. Hakikaten proje bittiğinde Türkiye'nin yüz akı, kitaba, kütüphaneye, kültüre, sanata ve bütün bu unsurları ortaya koyma becerisini ve bu işlere verdiği önemi gösteren projelerimizden birisi olacak. Görünenin ve algılananın çok ötesinde bir bütünlük içerisinde ve fonksiyonellikte bir kültür vadisi ortaya çıkacak."

  

Ünlü Fotoğrafçı ve sinemacı Güngör Özsoy vefat etti

Ömrünün yarısından fazlasını Türk Sinemasına adayan, en önemli filmlerin set fotoğrafçılığını yapan aynı zamanda  “Sinemanın 50. Yılı” ve “Sinemanın 100. Yılı” adlı belgesel niteliğinde çok önemli çalışmaları olan aynı zamanda Selahattin Pınar'ın arkasında keman çalan Güngör Özsoy gibi bir çok yönlü sanatkar hakkın rahmetine kavuştu. Ediz Hun, Fatma Girik, Türkan Şoray, Kemal Sunal, Cüneyt Arkın gibi çok sayıda aktör ilk pozlarını Özsoy'a vermişlerdi.

Türkiye'de set fotoğrafçılığını başlatan isimdi

1941 yılında dünyaya gelen Güngör Özsoy, genç yaşlarında müzisyen babasının fuarda alıp hediye ettiği fotoğraf makinesi ile birlikte yeni bir dünyaya açıldı. Yeşilçam'da ardı ardına gelen dizi projeleri neticesinde setlerde fotoğraf çekimi dönemini başlatan Özsoy, kısa sürede yeteneğiyle gözde haline geldi. Özsoy Türk sinemasının çığırdan çıktığı dönemde ise sektörden uzaklaştı.

Sinema tarihi için Özsoy'un fotoğrafları servet değerindedir

Sinema tarihi açısından Güngör Özsoy'un arşivi adeta bir servet değerindedir. Her fotoğrafı da adeta bir film karesidir.

Arzu Filmde, Orhan Aksoy, Metin Erksan, Çetin Karamanbey, Lütfü Akad, Memduh Ün gibi bir birinden değerli yönetmenlerle çalıştı.

Ünlü Rum Kameraman Kriton İliadis'den çok şey öğrenmiştir. İliadis, set aralarında verdiği özel detay bilgilerle Güngör Özsoy'u bambaşka bir kameraman ve fotoğrafçı yapmıştır. Işık, açı, kadraj ve birçok teknik konuda çok az sayıda kişinin sahip olduğu yeni donanımlar kazanmıştır. 

Güngör Özsoy aynı zamanda ülkemizin her köşesinin en güzel karelerini de çeken birisiydi. Edirne'den Kars'a kadar Türkiye'yi 15 kere gezen Özsoy'un arşivinde ülkemizin her köşesinin en güzel karesini görebilirsiniz. Yayınlanan turistik tanıtım kitapları, takvimler ve kartpostalların çoğunda hocanın fotoğrafları vardır.  Özsoy ile ilgili en önemli ayrıntılardan biri de sayısız fotoğraflarının içinde bir kare bile sefaleti anlatan tek kare göremezsiniz. Hoca bu konuda etrafımızda onca güzellik varken neden sefalet çekiyim ki diyor ve ekliyor “Benim için fotoğraf güzellikleri ebedileştirme sanatıdır”  

Güngör Özsoy, yedi kuşak İstanbulludur. Onun içinde İstanbul'a sevdalıdır. Bu kadim şehrin en iyi açıdan çekilmiş güzel kareleri de kendisine aittir. 

Herkes sevdiği işi yapsın”

Sağlık sorunlarına rağmen fotoğraf aşkından vazgeçmeyen; film, set, profil, afiş ve gezi fotoğrafçılığının sembol ismi, fotoğraf makinelerini bir an olsun günlük yaşantısından ayırmak istemedi. Kendisiyle muhabbet eden gençlere “İnsanın sevdiği işi yapması çok önemli. İlk aşamada parasına göre değerlendirmeyin meslekleri, hobilerinizin peşinden koşsun. Severek yapılan iş, zamanı gelince parasını da kazandırır.” Derdi.

Edirnekapı aile mezarlığına defnedildi

Duayen fotoğraf sanatçısı Güngör Özsoy'un cenazesi, 16 Haziran Cumartesi günü Eyüp Sultan Camii'nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı'daki aile mezarlığına defnedildi.

Ona öğrenci olma şerefine eriştik

Güngör hocayla önce muhabir olarak tanıştım. Kontv için röportajlar gerçekleştirdik. Gazeteler, dergiler için söyleşiler yaptık. Aynı zamanda kendine öğrenci oldum. Müthiş bir mesleki bilgiye sahipti. Bilgi paylaşımını seviyordu. “Öğrendiklerimizi öğretmeliyiz ki bu sanat devam etsin” derdi. Gerçekten hocamdan hiçbir okulda öğrenemeyeceğim kadar çok ama çok şey öğrendim. Çok değerli mesleki bilgilerin yanında hayat dersi de öğrendim. Değerli bir ismi, bir sanat adamını, yedi kuşak bir İstanbulluyu kaybettik. Allahım rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Başta kızı Orkide abla olmak üzere tüm yakınlarına sabırlar diliyorum.