Latin harflerine "Türk harfleri" demek, Türk'e hakarettir
1 Kasım 1928’de Latin harfleri “Türk harfleri” olarak ilân edilmiş, Kur’ân-ı Kerim dâhil Arap harfleri ile basılan bütün kitaplar ve Elifba yasaklanmıştı. Bu zulümle yetinmeyen Kemalist inkılâpçılar Latin alfabesine “yeni Türk harfleri” demişlerdi. Latin harflerine “Türk harfleri” demek, bin yıldır Kur’ân harfleri sâyesinde millet olan Türklerin hâfızasına, irfanına, İslâmî kimliğine hakaretin en ağırıdır. O gün Türk milleti zillet altındaydı, izzet ve haysiyetine tasallut edilmişti.
“HARF DEVRİMİYLE
ALZHEİMER OLMUŞ MİLLETİZ”
Kur’ân-ı Kerim harfleriyle
medeniyet dili olan Türkçe’nin Latin harflerine geçirilişi, Moğol imparatoru
Hülagu’nun kütüphâne katliamlarından daha beterdir. Harf inkılâbıyla “bir gün
önce âlim olanlar ertesi gün câhil olmuş” ve Türklerin bin yıllık İslâm
hâfızası silinmişti. Prof. Dr. Teoman Turalı’nın ifadesiyle “harf
devrimiyle' alzheimer olmuş bir milletiz.”
Türkçenin hasbî savunucusu D.
Mehmet Doğan’a göre Türkiye Devletinin dîni din-i İslâm’dır hükmünün
Anayasa’dan çıkarılması ve ardından 1 Kasım 1928’de Latin harflerine geçilmesi
tesadüf değildir. Latin harflerine geçişle Türk milletinin hâfızasıyla oynanmak
istenmiştir. Kendisinden dinleyelim: “Harf inkılâbı, öne sürüldüğü üzere
tamamen aklî ve pragmatik gerekçelerle mi yapılmıştır? Bunun doğrulanması
imkânsızdır. Burada akıldan, faydadan çok, dayatmalarla ulaşılabilecek bir
sonucun söz konusu olduğu, kanunun büyük bir hız ve şiddetle uygulanmasından
çıkarılabilir. Harf inkılâbının temelinde yatan asıl sebep ise, medeniyet
değişikliği düşüncesidir. Yazılı kültür bütün toplum için geniş bir ortak
hâfıza meydana getirmektedir. Bu birikimin yararlanılabilir şekilde kalması,
uzun vadede yönetime karşı oluşabilecek aydın ve halk muhalefetini
besleyebilirdi. Pozitivist bir yaklaşımla, yeni bir toplum için yeni bir hâfıza
oluşturmak, zihnî muhtevayı daraltmak sûretiyle körükörüne bir itaat sağlamak
en keskin biçimde harf inkılâbı ve ona dayalı olarak yürütülen dil devrimi ile
gerçekleştirilebilirdi.” (D. Mehmet
Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş, s.345)
“KUR’ÂN YAZISI OLMADAN TÜRK LİSANI OLMAZ”
Elifba’nın ateşli savunucusu
İsmet Özel, “Biz Latin harflerinin kabulü ile lisanımızı kaybettik. Türkçe,
Latin harfleriyle yazılamaz” diyor ve Türkçenin asırlardır elifba ile var
olduğunu söylüyor: “Kur’ân harfleri Türk topraklarına işaret eder. Kur’ân
yazısı olmadan Türk lisanı olmaz. Türkçe, Kur’ân-ı Kerimle doğmuş bir dildir.
Türkçe dediğimiz lisan bu yazıyla doğmuştu. Kadınlarımızın örtüsüne husumet
duyanlarla Türk yazısına Arap harfleri lâkabı yakıştıranlar aynı kimselerdi.
Bizim üzerinde yaşadığımız bir vatanımız var ve bu vatanı teşkil eden
itikadımız var ve o itikadımızı bize öğreten bir lisanımız var. Ve o lisanı
bize aktaran bir yazımız var, Allahü Teâlâ’nın bize öğrettiği yazı, Türk
yazısı. Bizim yazımız İstanbul’da tekemmül etti. Arap harfleriyle yazmak diyorlar.
Aslında onlar Türk harfleridir.” (İ. Özel, Konuşmalar)
Harf dâvamızda Mustafa Çalık
gür bir sesle konuşuyor: “Cumhuriyet inkılâpları içerisinde en sakatı en
yanlışı harf inkılâbıdır. Keşke bütün câmileri yıksalardı, ama Elif-Ba’ya
dokunmasalardı. Kültür gölü çekilmiştir. Bunu şimdi bizim sağcılar sağından
solundan bükerek söylemeye çalışıyorlar. Ben dümdüz söylüyorum: Bütün câmileri
yıksalardı yeniden yapabilirdik; ama Elif-Ba’nın değiştirilmesini hâlâ telafi
edemedik.”
Latin alfabesine geçen Kemalist Türkiye’yi pohpohlayan Türk
düşmanı İngiliz tarihçi Arnold Toynbee’in sömürgeci bir sevincin ihtiraslarını
yansıtan şu ifadeleri Latin harflerinin Türk harfi olmadığının en dehşetli
vesikasıdır: “Türkler harf inkilâbıyla,
kendi kaynaklarına el atmak hususunda yabancılardan farksız oldular. Bundan
sonra Türk kütüphâneleri yakmaya hiç gerek kalmamaktadır. Çünkü harf
inkilâbıyla bu hazineler, örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan
başka bir şeye yaramayacaktır.” (Bin Yıllık tarihe sırt dönüşün ilânı,
Fikriyat Gazetesi, 17 Aralık 2018)
KUR’ÂN HARFLERİNİ
“DEVE”YE, LATİN HARFLERİNİ “OTOMOBİLE” BENZETMİŞLERDİ
Elifba’yı kaldırıp Latin harflerini yürürlüğe sokma cürmünü işleyenlerin
maksadı neydi? Müslüman Türklerin İslâm medeniyet dairesinden çıkarılma
projesinden biri olan harf inkılâbı İslâm
mâziyle irtibatı kesmeyi gaye edinmişti. Osmanlı Türk elifbasını “ılga” (iptal)
ederek, yerine Latin harflerini tepeden inme ve cebren yürürlüğe sokan Kemalist devletin Cumhuriyet gazetesi
1928’de attığı başlıkla Kur’ân harflerini “deveye”, yâni yavaşlığa ve geriliğe;
“Türk harfleri” saydıkları Latin harflerini ise otomobile, yâni hızlı terakki
eden Batı medeniyetine benzetiyordu:
“Bugün gömdüğümüz Arap harfleri ile yarın kullanacağımız Türk harfleri
arasındaki fark, deve ile otomobil arasındaki fark kadar büyüktür. Arabistan’ın
çöllerinden gelen deve, iptidailiğin, geriliğini betaetin(ağırlık, yavaşlık)
remzi, Batı’dan aldığımız otomobil ise, terakkinin, medeniyetin, süratin
timsalidir. Deve ağır, battal ve mütevekkil yürüyüşü ile bizleri senelerce
çöllerde dolaştırdı, bir türlü medeniyet vahasına ulaştıramadı. Şimdi çöllerden
yıldırım sürati ile geçen, her maniyi kolayca aşan o medeniyet vasıtası bizi
çabucak istediğimiz yere eriştirecektir. Deveyi çoktan bırakıp otomobile
atlayarak bizi geride bırakmış olan milletlere süratle yetişeceğiz. Deve
fariza-i haccı ifa edenleri Kâbe’ye götürdü. Otomobilde terakki ve taliye teşne
olan milletimiz medeniyet kâbesine götürecektir.” (Ellinci Yılında Türk Harf Devrimi / Prof. Afet İnan)
KEMALİSTLER:
“ARAP ALFABESİ TÜRKLERİ ASİMİLE ETMİŞTİR…”
Kemalist inkılâpçılar Kur’ân harflerinin Türkleri öz kültürlerinden
uzaklaştırıp asimile ettiğini söylüyor ve millete müracaat etmeden bin yıllık
harflerimizi infaz etme kararı alıyorlardı: “Arap harflerinin Türkler
tarafından kullanılması, İslâmiyet'in kabulünden sonra başlamış, ancak bu
harfler Türk diline hiç bir zaman uyamamıştır. Türkçe, Arap harfleri ile kolay
yazılıp okunamıyordu. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde
bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak
mecburiyetindeyiz. Türk harfleri bizi muasır medeniyet âleminin yanında
olduğumuzu gösterecektir. Türkler, İslâmiyetten önce kendi ulusal alfabeleri
olan Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardı. Bu alfabelerle önemli
eserler bırakmışlardır. İslâmiyet’i kabul ettikten sonra yaklaşık bin yıl gibi
bir süre Arap harfleriyle okuyup yazmışlar. Bu yüzden de Arap kültürü Türklerin
hayatının her alanında asimilasyon yapmıştır.”
(Prof. Dr. Suna Kili; Türk Devrim Tarihi,
s. 76)
M. KEMAL’DEN “YENİ
TÜRK HARFLERİ MARŞI” HEDİYESİ(!)
Kemalizm’in “önderi”
harflerin “Latin” değil, “Türk” harfleri olduğunu defalarca söylüyor ve âcilen
“Yeni Türk Harfleri Marşı” nın yazılması için tâlimat veriyordu. Marşın sözleri
sözde “yeni Türk alfabesi” harflerinin sıralanmasından meydana gelecekti. M.
Kemal’in hususi bestecisi Osman Zeki Üngör tarafından bestelenen “Yeni Türk
alfabesi marşı” nı lâhavle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm demeden
okumak mümkün değil: “a,o,u,ö,e,ö,ü,i (ö iki kere) / b,c,ç,d,f / g,f,j,k,l /
m,n,p,r,s / ş,t,v,y,z / a,o,u,ö,e,ö,ü,i (ö bir kez daha iki kere) / b,c,ç,d,f /
g,h,j,k,l / m,n,p,r,s /
ş,t,v,y,z”
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir pespayelik görülmemiş ve
yaşanmamıştır. Türkiye Türkleri için yüz kızartıcı bir hâdise olan “Türk
harfleri marşı” nın zorba devlet eliyle yürürlüğe sokuluşunu bu şenî inkılâbın,
yâni cürmün sahiplerine yataklık eden Osman Zeki Üngör’den dinleyelim:
“Düşündüm: A.B.C... diye tutturup, nasıl marş yapayım? (…) Paşam, dedim, sizde
iştirak ederseniz yaparım... Herhalde, maksadımı anladı. ‘Peki!..’ dedi. Derhal
piyanonun başına oturdum. A.B.U.İ... diye bir hava tutturduk, gitti. Marş da
bitti. Tekrar çaldım. Beğendi ve Falih Rıfkı’ya: ‘Yarınki gazeteye bu marşı
koyun!’ emrini verdi. O akşam, tuttu, aşçı, soför, seyis, kapıcı, odacı...
Köşkte kim varsa hepsini ve sofra arkadaşlarını topladı, hep birlikte bu yeni
marşı meşk ettik. Görülecek manzara idi bu... Herkese güzelce belletip
öğreninceye kadar tekrar ettik, durduk.” (Harf İnkılâbı ve Millet Mektepleri / Yrd.
Doç. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz)
İSLÂMSIZ “TÜRK HARFLERİ MARŞI” OKULLARDA
MEŞK EDİLİYOR
Marş
notalara çekilir ve bando ile söylenmeye başlar. Böylece Atatürkçü Cumhuriyetin
şefleri, Osmanlı-İslâm değerlerinin birinden daha kopmanın sevinciyle (!)
marşın mekteplerde meşk edilmesi ve kutlamalar yapılması tâlimatını verirler. İslâmlaşınca millet olan Türklere
Oryantalistler gibi bakan seküler Türkçüler de harf inkılâbıyla Türk’ün terakki
edeceğine inanıyorlar. Zavallı Cumhuriyet aydının kafa yapısı böyle işte.
Stalin ve Mao’nun kanlı
devrimleri bile böyle bir kültür katliamına teşebbüs etmemiş, bu şekilde bir
inkâra sürüklenmemiştir.
Âmâ üstad Cemil Meriç’in kelimeleriyle ifade
edelim: “Murdar bir hal’den muhteşem bir mâziye kanatlanmak” istiyorsak, Kur’ân
harflerinin dâvasını kucaklamak gerek.(ilbeyali@hotmail.com)