11 Ağustos 2016

Liberal demokrasiyi kurmanın tam zamanı

 

Türkiye bir depremler ve artçılar ülkesi. Depremler sadece yer altında gerçekleşmiyor yerin üstünde, siyasetin alanında, devlet katında ve insanların ruhlarında da gerçekleşiyor. Jeopolitik bakımdan deprem kuşağında olmanın yanısıra cumhuriyetimizi tesis ettiğimiz binanın temeli de çürük. Harcı, demiri, çimentosu son derece kalitesiz. Çürük temeller üzerine kurulmuş bir bina çökmeden daha ne kadar dayanabilir? Son hadiseler göstermiştir ki bu binayı şu anda millet omuzlamış ve ayakta tutuyor.

Türkiye'de demokratik deneyim, macerasına üçüncü dünya ülkelerinin tek partili demokratik deneyimiyle başladı. "Sınıfsız kaynaşmış tek bir kitleyiz" düsturuna dayanan bu demokrasi tek parti liderliğinde Batılılaşma, modernleşme ve sekülerleşme yolunda önemli adımlar attı. Çok partili hayata geçişle birlikte de muhalefeti sürekli bastıran, iğdiş eden adına sözde demokrasi diyebileceğimiz bir istikamette ilerledi.  Aslında Batılılaşma ve modernleşme iddiasına rağmen Türkiye Batılı ölçülerde bir liberal demokrasiye hiçbir zaman sahip olmadı.

Şimdi Fetö belasının ardından sayın Cumhurbaşkanı'mız Erdoğan'la cumhuriyetimizi yeniden, millete uygun bir şekilde tesis edeceğiz. Yeni belalara uğramamak için liberal demokrasiyi kurmanın, kurumlarıyla tesis etmenin tam zamanıdır. Batılı ülkeler, önce din savaşları,ardından dünya savaşlarının ertesinde kendileri için en uygun yönetim biçiminin liberal demokrasi olduğunda karar kıldılar. Elbette Batıdaki liberal demokrasinin de her siyasal rejim gibi sıkıntıları var. Başta mülteci meselesi olmak üzere liberal demokrasi bazı konularda yetersiz kalıyor fakat liberal demokrasiyle ilgili tartışmalar ve eleştiriler soldan geldiğinde dahi tartışmacılar meseleleri yine liberal demokrasinin içinde kalarak çözme yolunda ilerliyor. Batı'da hiç kimse bir devrimin peşinde değil. Elindekini, yani liberal demokrasisini daha fazla nasıl fonksiyonel hale getirir, sıkıntılarını Nasıl aşar onu düşünüyor. Beğenelim beğenmeyelim liberal demokrasiler kusursuz olmasa da - hangi rejim kusursuzdur? - temsil ve sorumluluk sahibi olma arasında bir denge kurmaya çalışan yegane siyasal sistemlerden birisidir.

Ülkemizde devleti sayın Erdoğan'ın dediği gibi yeniden kuracak ve yapılandıracaksak bu girişimimizin hedefinde, tam demokratik yeni bir anayasayla birlikte güçlü bir Başkan'ın liderlik ettiği ve insanların haklarının yasal olarak korunduğu liberal bir demokrasi olmalıdır.

Muhafazakarları ve toplumun seküler kesimlerinin bir araya getirecek, birlikte huzur içinde yaşamasını mümkün kılacak yegane siyasi sistem herkesin hakkının korunduğu liberal demokratik sistemdir. Darbe olayı bize tekrardan devletin hiçbir cemaate dayanamayacağını ve bütün inanç gruplarına eşit mesafede olması gerektiğini gösterdi. Bunu başarabilecek tek siyasi rejim liberal demokrasidir.

Daha önceki yazılarımdan birisinde Fetö tecrübesinden sonra ihtiyacımız olan şeyin devlet kurumlarında bir dengenin yaratılabilmesi, cemaat gibi örgütsel yapıların kurumlarda hakim olmaması için toplumun her kesimini yansıtan bir "çeşitlilik"in varlığı olduğunu söylemiştim. Bu çeşitliliği serbest rekabet ve bireysel özgürlükler ilkeleriyle bize yalnızca liberal demokrasiler sağlayabilir. Yine Fetö tecrübesi bize sivil olanın ne kadar değerli ve önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ordugahların çıkışını kapatan belediyelerle de yerel yönetimlerin güçlü olmasının ne kadar önem arzettiğini anlamış olduk. Sivil olanın ve yerel yönetimlerin güçlü olabileceği tek sistem liberal demokratik sistemdir.

Bir ideoloji olarak beğenmeyebilirsiniz ama hakkını da teslim edin. Cemaat içindeki bireyin hakkını koruyan yegane ideoloji liberalizmdir. Bireyi ezen Kollektivist bir örgüt içinde bireyi koruyan ve haklarını savunan tek ideoloji liberalizmdir. Şu sözü söylemek zorundayız. Devlet ya da kollektivite bireylerin göz yaşlarını her zaman görmez. Göremez. Bireyin gözyaşını görecek ve silecek olan yine diğer bireylerdir.