29 Ocak 2016

Lozan’dan Cenevre’ye; Arap özneden Kürt özneye!

Cenevre'da yapılacak görüşmeler, taşıdığı tarihi önem itibarıyla, yaşattığı hezimetin unutturulması için İstiklal Harbi kavramını benimsemeye zorlandığımız 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşmasını hatırlatıyor.

Resmi tarih kayıtlarına da ısrarla İstiklal Harbi olarak işlenen kavramla, Türk istiklalinin Lozan Anlaşmasıyla kazanıldığı algısı kuşaktan kuşağa aktarıldı. Oysa Lozan öncesi yaşanan dönem bir İstiklal Harbi değil; Milli Mücadele süreciydi. Bağımsızlığını kazanmış Türkiye'nin, Musul ve Halep başta olmak üzere egemenlik alanına giren toprakların masada teslim edilmesinin ayıbı, Milli Mücadeleye İstiklal Harbi anlamı yüklenerek örtülmeye çalışıldı.

Halbuki Lozan, bugün hala dış politikada ayağımıza dolanan Kıbrıs, Ege, Kuzey Irak, Fener Rum Patrikhanesi'nin Ekümenikliği, Heybeliada Ruhban Okulu gibi olumsuz mirasların “kucağımıza bırakıldığı” utanç vesikasıydı.

Başka bir ifadeyle Lozan, imparatorluk mirasının yağmalandığı bir sofraydı. Halifeliğe dair dayatılan adımla, İslam Dünyasından, Türkiye'nin şahsında intikam alınmış ve İslam Dünyası başsız bırakılmıştı. Resmi tarih reddiyesinde cesur davranan tarihçilerin ortak kanaati odur ki; Lozan'la, gayr-i tabi hudutların çizdiği küçük bir Türkiye ortaya çıkmıştır.

O gün Lozan'da müzakere konusu bile edilmeden 25 yılla sınırlanan yüzde 10 petrol geliriyle (o bile alınmadı) “sarhoş aklın” peşkeş çektiği Musul-Kerkük ve Suriye sınırlarında kalan Halep bugün de Cenevre masasında.

Yine Kuzey Irak ve Akdeniz üzerinden elimizde bulundurduğumuz egemenlik alanı Cenevre'de başka bir adla masada.

Lozan'ın önde gelen aktörleri bugün Cenevre masasının da aktörleri. Lozan'da eksik bırakılan paylaşım bugün Cenevre'de, “Suriye'ye çözüm getirme” adına tamamlanmaya çalışılıyor.

Lozan'da ve Lozan öncesindeki Sykes-Picot'ta özne Araplar iken bugün Cenevre'nin öznesi Kürtler yapılmak isteniyor.

Suriye'de Barış için kurulduğu söylenen masada, Suriye halkının yüzde 80'ni oluşturan Arab-Sünni kesmin temsilcisi Ahrar, İslam ordusu gibi muhalif guruplar, “terörist” yaftasıyla devre dışı bırakılıyor.

Oysa Türkiye'nin resti karşısında geri adım atılmış olsa da; masanın ana aktörleri tarafından temsil edilen ve Uluslararası Af örgütünün bile etnik temizlikle suçladığı PKK'nın Suriye bileşeni PYD dolaylı da olsa masada bulunuyor.

Türkiye'nin şah damarını kesmeye yönelik hamlelerin bir ürünü olan kantonlaşma alanı Haseki-Kobani-Afrin koridorunda sistematik bir etnik temizliğe imza atan PYD'nin doğrudan ya da dolaylı olarak yer aldığı Cenevre Masası, içinde bulunduğumuz yüzyılın Lozan'ı olarak kayıtlara geçecektir.

O gün Batum'u bile bir avuç maddi servet karşılığı Ruslar'a teslim eden İsmet İnönü zihniyetinden arınma mücadelesi veren siyasi otoritenin, Cenevre'yi, Lozan'la küçültülen Türkiye'yi daha da daraltacak bir ihanetin merkezinde olmasını tabii ki beklemiyoruz. Lakin tarihi dönemeçlerde sergilenecek anlık gafletler gelecek yüzyılın enerjisini en ağır sorunlarla boğuşmaya harcatır ki bu da ihanetten geri değildir.

Türkiye'nin PKK/PYD Terör örgütlerinin fiilen masada olmasına yönelik kararlılığı ve resti, aynı odakların Cenevre Masası'nın meşru aktörleri nezdinde temsiline de sergilenmelidir.

Gelen duyumlara göre; PKK elebaşı Cemil Bayık halen Cenevre'de. Cenevre'de bu denli tarihsel bir masa kurulmuşken Bayık'ın orada olduğu iddiası eminim Türk istihbaratının da kulağına gitmiştir. Bu iddianın doğruluğu durumunda, İstihbaratın terör örgütü yöneticisini “paket” etmesi, masada elde edilmesi muhtemel kazanımlar kadar değerli olur. İşte o zaman “efsane” olarak tarihe geçmeyi hak eder istihbaratın başındakiler.

Aksi mi?

Türkiye'nin kuşatılmışlık ikliminin daha da baskınlaştırılmasını amaçlayan bir masanın gizli öznesini bile bulamamanın “ihanetiyle” tarihin sayfalarına utanç olarak işlenirler.

Bugün, Lozan'da “sağırlık” ve “sığlığın” etkileriyle “ihanet vesikası imzalamakla” suçladığımız İsmet ve delegasyonu gibi gelecek nesiller de farklı yakıştırmalarla anarlar gaflet ve delalet sahiplerini.

Özetle demem o ki; Cenevre, Lozan'da eksik kalan ayakları tamamlamak için kurulan bir tezgahsa, gelin Cenevre'yi Lozan'da peşkeş çekilen egemenlik alanlarının yeniden kazanımına dönüştürelim. Masanın aktörlerinin dayatmalarına boyun eğmek yerine vuralım o masaya tekmeyi Lozan'ın sağlam ayaklarını da kıralım.