31 Ocak 2021

​M. Kemal bölümleri sansürlenen kitap: Türk'ün Ateşle İmtihanı

 “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı kitabı İlkokuldan üniversiteye kadar Türkçe metinlerden herkes mecburen okumuştur. Hak etmeyen bir şöhrete sahip bu kitapta Kemal tasvirlerinin birçoğu okuduğumuz gibi değilmiş. 27 Mayıs darbecilerinin siyasî kanadı olan Kemalist Chp iktidarına hoş görünmek isteyen Halide Edip Adıvar’ın adı geçen kitabının İngilizce baskısındaki M. Kemal’e dair tenkitleri 1962’de Çan Yayınları’ndan çıkan Türkçe baskısında sansüre tâbi tuttuğunu, İngilizce baskısından hiç alınmayan paragrafların M. Kemal’le ilgili olduğunu tarihçi Prof. Dr. Y. Hakan Erdem’in “Tarih-Lenk” kitabından öğreniyoruz. (Tarih-Lenk, Y. Hakan Erdem, s. 197-199, 2008)

“H. Edip Adıvar’ın 1928’de İngilizce olarak yazdığı ve yayımladığı bir metnin tam otuz dört yıl sonra Türkçe’de göründüğü hâline eğilmek istiyorum. The Türkish Ordeal’ın nasıl Türk’ün Ateşle İmtihanı hâline geldiğini tüm veçheleriyle incelemek gibi bir iddiam yok. Halide Edip, 1962 yılında Türkçe edisyona yazdığı çapraşık ifadeli kısa önsözde Türk’ün Ateşle İmtihanı’nın ve Türkçe’den önce İngilizce’de çıkan diğer metinlerinin tercüme olmadıklarını söyler: ‘Bunların hiçbiri tercüme değildir, fakat bazı yerleri biraz kısa, bazı yerleri biraz uzun olmakla beraber, öz itibariyle aynıdır.’ (…) Metinleri karşılaştırdığımızda ise meselenin hiç de Halide Edip tarafından yumuşatılarak sunulduğu gibi olmadığını anlıyoruz.” (Erdem, a.g.e., s.184). 

Bu satırlardan şu anlaşılıyor: Halide Edip, Kemalist rejimle sürtüşmeye girmek istememiş ve kitabının sansür edilmesine râzı olmuş. Kendisi de Kemalistler gibi Batıcı’dır. Cumhuriyet devrimlerine kökten değil, biçim olarak karşı. Amerikan Wilson Cemiyeti’nin kurucusu ve Anglo-Sakson kültürü hayranı. İstiklâl Savaşı arifesinde M. Kemal’e Amerikan mandacılığını teklif eder ve sonra Millî Mücadele’yi destekler. İlk Meclis’te M. Kemal’e bâzı konularda katılmadığını söyler ve M. Kemal’in sert bir şekilde “benim emrimi dinlemek mecburiyetindesin” demesi üzerine Ankara’yı terk eder. 1924’de kurulan Terakkiperver Fırkası programının yazılmasına yardım eder. M. Kemal ve Cumhuriyet Halk Fırkası aleyhinde yazılar yazar ve M. Kemal’in tepkisiyle karşılaşır. Takrir-i Sükûn Kanunu çıkınca ve “yüzellilikler” listesi hazırlanmadan “gönüllü sürgün olarak” Avrupa’ya gider. 1939’da Türkiye’ye döner ve Demokrat Parti’den bağımsız milletvekili seçilir. 

M. KEMAL ALEYHİNDEKİ KISIMLAR ÇIKARILIYOR

Şimdi de sıkıntılı kitabı İngilizcesinden Türkçe’ye tercüme eden mütercim ve yayıncı Vedat Günyol’un 20 Nisan 2002 tarihli Hürriyet gazetesindeki mülâkatında anlattıklarını dinleyelim: “Türkiye'ye döndüklerinde onlarla görüştüm asistanlık yaptım. Halide Edip ile Türkün Ateşle İmtihanı'nın İngilizce'den Türkçe'ye çevirisini beraber yaptık. O dikte ediyor ben yazıyordum. Hastalanınca, Vedat sen git tercüme edip getir bana diyor, bu sefer ben tercüme ediyorum, o düzeltiyor. Kitabın orijinali Turkish Ordeal'di. Ama kitabın İngilizce baskısında Atatürk aleyhine yazdığı yerleri Türkçe'ye çevirirken almadı. Yâni o bölümleri kendisi sansürledi. Sonra Türkün Ateşle İmtihanı'nı Yeni Ufuklar'da ve Çan Yayınlarında ben basmıştım.”

NASREDDİN HOCA’NIN LEYLEĞİNE DÖNÜŞTÜRÜLEN KİTAP

Bizim meselemiz Halide Edip ve eserlerini anlatmak değil, “Türk’ün Ateşle İmtihanı” nın Türkçe baskısına müdahale eden ve M. Kemal’i “yücelten” zihniyetin çarpıklığını göstermek. Şu satırlar Kemalistlerin tavrından sakınan ve aslında Kemalistler gibi seküler ve modernleşmeci olan Halide Edip’in çelişkili bir zihniyetinin olduğunu gösteriyor: “The Turkish Ordeal ve Türkçe’deki adıyla Türk’ün Ateşle İmtihanı’nın siyasî duruş olarak pek fazla örtüşmediğini bilenler epeydir biliyordu. 1962’de Halide Edip’in İngilizce metni olan The Turkish Ordeal’ı Türkçe’ye Türk’ün Ateşle İmtihanı olarak çevrildiğinde Halide Edip’in kendisi, M. Kemal ve rejiminin eleştirilerinin çoğunu dışarıda bırakmıştı. Böylece (kitabın) İngilizce aslı, Cumhuriyetin kuruluşuna ilişkin Kemalist mitleri sorgularken, otuz küsur yıl sonra çıkan Türkçe versionu, yâni Türk’ün Ateşle İmtihanı, aksine bunları onaylamaktaydı. (…) İngilizce adıyla çıkan kitap büyük boyda, ince puntolu ve 407 sayfalık bir kitap (...) Türk’ün Ateşle İmtihanı’nın ise daha küçük boyda, daha büyük puntolu ve 312 sayfalık bir kitap alması bile, bu Türkçe metnin başına vahim şeyler geldiğini gösteriyordu” (Erdem, a.g.e., s.185-186-197).  

Nasreddin Hoca’nın leyleği gibi sağı solu kırpılan bu kitaptaki çarpıklığın bir örneği de şöyle: “İngilizce yazılan orijinal kitabın 12. sayfasındaki ‘Bu devrede Padişah, Meclisi kapatmayı düşünüyordu. Mustafa Kemâl Paşayı elde ederek parlamentoyu kapatmak ve ardından bir mutlakiyet kurmak istiyordu’ cümleleri Türkçe baskısında mânâca farklı: ‘Eklemek isterim ki Türkiye bir parlamentarizmin gereğinden fazla ileri bir hükümet şekli olduğunu düşünenlerin hepsi, aynı zamanda, bir yabancı himaye rejimi de istiyor değildi: Mustafa Kemal Paşa’nın, parlamentoyu kapatması için sultanı iknaya çalışanlardan biri olduğu söyleniyordu. Ama, o (M. Kemal), sultanın daha sonra mutlakiyetçi bir rejim başlatmasını ve içinde kendisinin bizzat harbiye nazırı olacağı bir hükümet kurmasını arzuluyordu.” (Erdem, a.g.e., 187)

Yukarıdaki satırlardan anlaşılan şu: İngilizcesinde M. Kemal, Padişahın tesirinde edilgen bir konumdadır. Türkçe baskısında ise, moda tabirle “oyun kurucu” dur. Sıkıntılı kitapta değiştirilen bâzı cümleler mâna bakımından o kadar farklı ki, Türkiye’de okutulan baskısının 17. sayfasında geçen “Aynı zamanda millî bir hareket, memleketlerindeki bir Ermenistan kurulması ihtimaline karşı Şarkta şiddetli sûrette uyanmıştı. Kâzım Karabekir Paşa, o zaman, memleketimizde tek hatırı sayılabilir Türk ordusunun başında bulunuyordu. Kendisi aynı zamanda, İtilâf Kuvvetlerinin Şarkî Anadolu’da bir Ermenistan kurma ihtimaline karşı halkı silahlandırıyordu” paragrafı İngilizce baskısında şöyle: “Bu arada, millî hareket, kendi topraklarında bir Ermenistan kurulması ihtimalinin bile her zaman dehşetli heyecanlara ve öfkeye yol açtığı şarkta başlamıştı. Şarktaki tek hatırı sayılır düzenli Türk kuvvetinin komutanı olarak Kâzım Karabekir Paşa, halkı askeri depolardan silahlandırıyor ve müttefiklerin Doğu Anadolu’da bir Ermenistan yaratmaya karar vermeleri durumunda etkili bir direnişe hazırlanıyordu.” (Erdem, a.g.e., s.187-188).

İngilizce baskısında “millî hareket” ifadesiyle millî hareketin Osmanlı’dan bu yana sürüp gelen bir millî hareket kastedilmekte ve Karabekir Paşa Millî Mücadele’nin önemli ve tesirli komutanı olarak anlatılmaktadır. Türkiye’de yayınlanan baskısında ise, millî kavramıyla sadece 1919’dan sonraki mücadelenin adı kastedilmekte ve Karabekir Paşa Millî Mücadele’yi başlatan öncü komutan değil de başında bulunduğu “hatırı sayılır ordunun” komutanı şeklinde zikrediliyor.  

İNGİLİZCE VE TÜRKÇE BASKILARINDA FARKLI M. KEMAL

Türkçe baskısının 119 ve 120. sayfalarında yer alan başka bir paragraf: “Mustafa Kemal Paşa yaklaştı. Bana inerken yardım etti. (…) Fakat bu kudretli el şekil itibariyle ötekilerden bambaşkaydı. Anadoluların elleri umumiyetle kocaman, geniş ve zâlimleri gırtlağından yakalamağa kadir görünür; Mustafa Kemal’in gergin derili, uzun parmaklı beyaz eli Türkün bütün hususiyetleriyle birlikte aynı zamanda hâkim bir vasfa sahipti.”

Bu satırlar İngilizce baskısında şöyle: “Mustafa Kemal Paşa’nın eli bana uzanarak basamaktan inmeme yardım etti. Eli, bu ışıkta belirgin olarak görebildiğim tek uzvuydu ve bütün vücudunun fizikî olarak en özellikli kısmı da bu eldi. Bu, çok ince parmaklı ve hiçbir şeyin karartamadığı ve kırıştırmadığı bir cilde sahip olan ensiz ve kusursuz bir eldir. Efemine değildir ama bir erkeğin eli olmasını da beklemezsiniz. (…) Son derecede asabi gerilimiyle ve fırlayıp kendine zulmedeni gırtlağından tutacakmış gibi hazır oluşuyla bu el, savaşan Türk’ün iri, enli elinden farklıydı.” (Erdem, a.g.e., s. 120).

İlkinde M. Kemal’in eli Türk’ün bütün hususiyetleriyle birlikte hâkim bir vasfa sahipken, ikincisinde M. Kemal’in beyaz eli, savaşan Türk’ün iri, enli elinden farklı tasvir ediliyor. Kemalist Cumhuriyetin M. Kemal’in elini dahi “savaşan Türk’ün iri, enli elinden farklı” gösterilmesine tahammülü yok. 

“MÜSTEHZİ, TEZAT VE PALAVRACI” 

Y. Hakan Erdem’e göre İngilizce baskısında M. Kemal’le ilgili bâzı kısımlar Türkçe baskısında hiç yer almamış. Şu satırlar Türkçe baskısında yok: “Müstehziliği insanı hasta etmesine karşın yalanlara şiddetle saldırmasına hayran olmamak imkânsızdı. Fakat, adam tam bir tezattır. Hemen biraz sonra, ortadan kaldırdığı yalana göre, huyuna daha çok uyan bir palavrayı yerleştirmeye çalışırken görürdünüz. Herhangi bir kanaati varmış gibi durmuyordu. Ne kadar çelişik olursa olsun kendisine ve dâvaya bir şekilde yararı dokundukça şimdi birini, biraz sonra diğerini aynı şiddet ve enerjiyle benimserdi. Fakat onu, o günlerde çok sert de kınamak olmazdı.” (Erdem, a.g.e., s.125). 

“BÂZEN GÜÇSÜZ VE ZAVALLI BİR KORKAK GİBİ GÖRÜNÜRDÜ”

Türkçe baskısının 153.sayfasında yer alan “Mustafa Kemal Paşa, fikrini yürütmek için her nevi sistemi kullanıyor, zaman zaman, bir George Washington tavrı alıyor, bazen de bir Napoleon havası yaratıyordu. Fakat ilim sahasında çok yüksek olanlar bile onun kudretine yaklaşamazlardı. İnsan tabiatının en zeki bir mümessili olan Mustafa Kemal Paşa daima mevkiini muhafaza edebilirdi” cümleleri İngilizce baskısında şöyle: “Epeyce, fakat orta seviyede bir sahne yeteneği vardı. Kâh, ikinci bir George Washington imişcesine mükemmel bir demagog olur ve hemen sonra Napoleon’umsu bir tavır takınırdı. Bazen güçsüz ve zavallı bir korkak gibi görünür, bazen en üst seviyede güç ve cesaret gösterirdi...” (Erdem, a.g.e., s. 153) 

Bu cümlelere göre Türkçe baskısında M. Kemal zeki, kudretli ve kararlı, İngilizce baskısında ise her ân değişebilir, ne yapacağı kestirilemez bir lider. Türkiye’de okutulan baskısında M. Kemal’in heybetli ve istikbâli olan bir lider olarak tasvir edildiği şu satırlar İngilizce baskısında yok: “Çevresinde zekâ ve ahlâki duruş açısından ondan üstün, kültür ve eğitim açısından ise kat kat daha üstün adamlar olduğunu tabii ki hep bilirdiniz. Fakat, onları incelikte veya orijinallikte geçemese de hiçbiri onun hayatiyetiyle başa çıkamazdı. Onların ne meziyeti varsa, aşağı yukarı normal ölçüler içindeydi. Onun hayatiyeti ise değildi. Ve onu tek başına baskın kişi yapan buydu... Onu hâlâ görebiliyordum: Odanın ortasında ayakta duruyor ve herkesi takatsiz düşürmüşken o başladığı dakikadaki kadar canlı. Ve kendi kendime şöyle söylerken hatırlıyorum: ‘Ne kadar şaşılacak bir adam.’ Yıkım kılığına bürünmüş bir doğa kuvveti mi acaba? İnsana ait herhangi bir şeyi var mı? Peki, ulus amacına ulaştığı zaman bu kasırga nasıl durulabilir ki?” (Erdem, a.g.e., s. 159).

Kemalist tarih gibi, Kemalistlerin tahakkümü altında olan kitaplar da böyledir işte. Hakan Erdem, kitabının adını boşuna “Tarih-Lenk”, yâni Topal Tarih koymamış. 

(ilbeyali@hotmail.com)