22 Mart 2022

​M. Kemal, Çanakkale cephesinde şehitliğe inanmadığını yazmış

1915’li yılların gazeteci yazarlarından Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ve Çanakkale’de Savaşanlar ile Mülâkat” adlı kitabından aldığımız aşağıdaki metin, M. Kemal’in İstanbul’da oturan İtalyan asıllı Levanten bir aileye mensup Madam Corinne Lütfi Hanım’a Çanakkale cephesinden yazdığı mektupta geçmektedir:

“Size Bombasırtı vak’asını anlatmadan geçemiyeceğim. Mütekabil siperleriniz arasında mesafeniz sekiz metre… Yâni ölüm muhakkak, muhakkak! Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İki ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şâyân-ı gıbtâ bir itidâl ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor. Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okumak bilenler, ellerinde Kur’ân-ı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şâyân-ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”

Ruşen Eşref, mektubun sansürsüz tam metnini kitabına almamış. Devamını aşağıda verdiğimiz bu metin “dil devriminden” sonra Kemalist Cumhuriyet ilkelerine aykırı görüldüğü için İslâm dîninin gücünü vurgulayan ifadeler çıkarılarak laik bir metin hâline getirilmiş. Daha fenası, M Kemal’in cennete ve şehitliğe inanmadığını, hattâ alay ettiğini ifade eden cümleler kesilmiş. Bu çarpıtmayı, Yesevîzâde Alparslan Yasa’nın Derin Tarih Dergisi’nin Kasım 2014 sayısındaki “Mustafa Kemal’in Madam Corinne’e Çanakkale’den Yazdığı Mektubun Aslı” başlıklı yazısından öğreniyoruz. Adı geçen yazısında, M. Kemal’in yukarıdaki metinde geçen sözleriyle şehitliğe ve cennet inancına inanmadığını, askerlerin şehit olmak ve cennet’e gitmek inancıyla alay ettiğini söylüyor.

ŞEHİTLİK VE CENNET İNANCIYLA ALAY EDEN İFADELER

Mekteplerde okutulan tarih kitaplarında “Atatürk 8 Mayıs 1915 günü Arıburnu Kuvvetleri Komutanı sıfatıyla verdiği emirde ‘Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler kaim olabilir’ diyerek o günkü başarıyı ruhundaki irade kudretiyle sağlamıştı. Askerlerine ‘size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum’ diyebilen başka bir komutan yoktur…” cümleleriyle M. Kemal’in Çanakkale Harbi’nde “olağanüstü bir ruha sahip” kişi olarak yüceltildiği malûm. Fakat mektubun aslını okuduğumuzda bu cümlelerin M. Kemal’in gerçek inancını yansıtmadığını, sansürlü metinden birçok cümlenin devam eden kısmının kaldırıldığını anlıyoruz:

“İşte Arıburnu’nda İngilizlerle savaşmaktayım. Düşmanın esaslı kuvvetini ezdim; bâkiyesi de, cesur kıtalarım tarafından sahile, donanmanın himaye ettiği bir noktaya sürüldü. Burada hayat hiç de öyle sakin geçmiyor; gece gündüz başımızın üstünde durmadan şarapneller ve muhtelif topların daha başka mermileri patlıyor; bir taraftan mermiler vızıldarken, diğer taraftan bombaların gürültüsü topların gürültüsüne karışıyor… Hakikaten bir cehennem hayatı yaşıyoruz! Neyse ki askerlerin hem cesurlar, hem de düşmandan çok daha mütehammiller. Zaten kalplerindeki inançda, ekseriya ölmeyi gerektiren emirlerimin ifasını fazlasıyla kolaylaştırıyor. Çünki onlara göre ancak iki semâvî netice olabilir: Ya gâzi, yâni muzaffer, ya da şehid olmak. Bu sonuncusunun ne mânâya geldiğini bilir misin? Dosdoğru Cennete gitmek! Ki orada hûriler, yâni Allah’ın yarattığı bu en güzel kadınlar, onları ağırlayacak ve ebediyen onların emrine âmâde olacaklar! İşte size en yüce saadet! Görüyorsunuz ya, Hanımefendi, benim adamların şehâdet peşinde koşmakla hiç de aptallık etmiyorlar! Peygamber ne kadar akıllıymış! Nasıl da erkeklerin hakiki ihtiraslarının farkındaymış. Ben şahsen, bu mü’minlerle aynı hasletlere sahib olmak gibi kabiliyetten maatteessüf mahrum bulunuyorum; bununla beraber onların inançlarını tasdik etmekten de hiç hâli kalmıyorum. Erkeklere o kadar hûri ve daha başka hoş eğlenceler vaad eden Muhammed’in kadınlar için hiçbir taahhüdde bulunmaması pek tuhaf. Demek ki, ölümden sonra erkekler Cennet kadınlarına mâlik olmanın keyfini çıkarırken, kadınlar tahammül edilmez bir hâlde bulunacaklar! Değil mi ya? Görüyorsunuz ya, Hanımefendi, insan, dağdağalı ve kan revan içinde geçen bir hayata alıştıktan sonra dahi Cennet ve Cehennemden bahsetmek ve hatta bizzat Allah’ı tenkid etmek için kâfi vakit bulabiliyor. Hanımefendi, şayet şahsıma karşı Allah’ınızı tenkid ederek günaha girmemi istememek gibi bir lütufta bulunmak isterseniz, ne olur çarpışmalar dışındaki serbest vakitlerimde neyle meşgul olabileceğim hususunda bana tavsiyelerinizi bekleyedururken, ben de, bu meyanda evvela mevcud hâdiseler sebebiyle kazandığım sert mizacımı yumuşatabilecek ve sonra da buna –belki ümid ederim- hayata dair iyi ve hoş şeyler hissetme kabiliyeti kazandırabilecek romanlar mütalâa etmeye karar vermiş bulunuyorum.”

Adı geçen yazıda, M. Kemal’in Corinne Lütfi Hanım’a 30 Eylül 1916 tarihli Muş’tan yazdığı mektuptan da şu ifadeler naklediliyor: “Mamafih bu muhayyel istirahate kavuşmak için Allah’ınızın Cennetine gitmeye öyle kolaycacık râzı olmak istemiyorum.”

“SİZE ÖLMEYİ EMREDİYORUM” SÖZÜNÜ ŞEHİTLİĞE İNANMADAN SÖYLEMİŞ

Mektubundan anlaşılıyor ki, M. Kemal Çanakkale Harbi’nde Vatan-ı İslâmiyye şiarıyla değil de, pozitivist bir mantıkla askerî bir görevin ifası olarak bulunmuş ve “Ölmeyi emrettiği” askerlerin şehitlik için cihat ettiklerine inanmadan bu komutu vermiş. “Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!” mısralarının yaşandığı Çanakkale cephesinde şehitliğe ve Cennet’e inanmadığını yazmak nasıl bir anlayıştır? Batı’nın en inançsız filozoflarının, felsefecilerinin bile “samimiyetsiz!” diyeceği bir ruh hâlidir bu. Dante “İlahî Komedya” sını yazmadan önce böyle bir insandan haberdar olsaydı “cehenneminin” hangi katına dâhil ederdi acaba? “Dürüst dinsizler katı” na mı? “İnançlara karşı gelenler katı” na mı? “Hilekâr ve sahtekârlar” katı na mı? Biz söyleyelim: Münâfıklar ve mürailer katına dâhil edilirdi.

ŞEHİTLİK VE CENNET İNANCI “PEYGAMBERİN KURGULADIĞI” BİR NAZARİYE İMİŞ

M. Kemal’in mektubundaki pozitivist ve deist bakışa göre, Mehmed Âkif’in Çanakkale şehitleri için “Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ / Etmesin tek vatanımdan, beni dünyâda cüdâ” mısralarının hiçbir kıymet taşımadığı, cephede “Allah bizimledir” diyerek vatan için şehit olanların inancının “Peygamberin kurguladığı” bir nazariye olduğu ve “Bir Şehidin cebinden çıkan not defteri” ndendeki “Seveceğiniz daha başka şeyler de var: Allah'tan bir yardım, çok yakın bir fetih... îman sahiplerine müjde ver!” mealindeki şu satırların bir mânasının olmadığı düşüncesi çıkmıyor mu?: “Nasrun Minallahi ve fethun gariyb ve beşşiril mü'minine ya Muhammed, ya Ali / Nasrun minallahi ve fethun gariyb”
“CENNETTE DEĞİL CESETLER YALÇIN KAYALARDA”

Bu mektuptan on yıl sonra M. Kemal, “Haksız yere mahvoldu evet bunca şehidan (bu mısrada şehitliğe hürmet değil, alay vardır) / Evlatları çıplak ve susuz kaldı perişan / Cennetteymiş hep babalar, bekleyedursun / Cennette değil cesetler yalçın kayalarda / (…) Ey kutsal savaş sana lânet olsun! / Seni kutsal diye alkışlayan eller kopsun / Ey ulu serdar cihadınla geber!” mısralarıyla Çanakkale Savaşı’na karşı çıkan, İslâm ahkâmının sürdüğü topraklar mânasına gelen vatan mefhumuna, vatan için yapılan gâzâya ve şehitliğe inanmayan dinsiz Tevfik Fikret için “Onun sohbetlerinden istifade edemedim. Kendimi bedbaht sayarım, fakat onun bütün eserlerini okudum. O’nu tanıyanlar, benim ne yapmak istediğimi kavrayacak kimselerdir. Tarih-i Kadim’i yok mu; işte o, dünyada yapılması gereken bütün inkılâpların kaynağıdır” demişti.(Şerafettin Turan, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olayalar, Düşünceler, Kitaplar, s.145)

Çanakkale Harbi için “Medeniyet kapımıza kadar geldi, biz geri teptik” ve “Neslimizi ıslah etmek, kuvvetlendirmek için Avrupa'dan ve Amerika'dan damızlık erkek getirmek gerekir” diyen ve “Mükemmel ve Resimli Âdâb-ı Muâşeret Rehberi” adlı kitabında kahvaltılarda domuz eti yenmesini tavsiye eden pozitivist Abdullah Cevdet’in müfrit bir M. Kemal hayranı olmasının ve M. Kemal’in de ona ömür boyu seçkin makamlar bahşetmesinin sebebi ne olabilir?

 

(ilbeyali@hotmail.com)