22 May 2015

MAAŞLI ŞARLATANLAR

Türkçemizde güzel bir deyim vardır "kaçak güreşmek" diye.

Deyimin en bilinen anlamı "Dövüşür veya güreşirken hasmına uzak durmayı ve hücumu değil kaçmayı tercih etmek"tir. İkinci ve bizi daha çok ilgilendiren anlamı ise "Hasmı ile doğrudan değil arkadan arkaya uğraşmak, kalleşçe yaklaşmak"tır

Cumhurbaşkanının dün akşam bir televizyonda katıldığı canlı yayında ifade ettiği  "maaşlı şarlatan" nitelemesini duyunca "kaçak güreşmenin bedeli" dedim "hepiniz hak ettiniz bu ağır lafı" 

Bugüne kadar hep kaçak güreşerek kazanmışlardı, kazanmaya alışmışlardı. Meydanlarda isimleri milyonlara deşifre edilince,  gazetelerine attıkları iğrenç ötesi manşetler gün gelip yüzlerine vuruldunca, baş başa sohbetlerde kurdukları pazarlık cümleleri canlı yayınlarla Türkiye'ye duyurulunca bütün ayarları bozuldu. O pazarlıkların içine girdikleri, o sözleri sarf ettikleri o kadar ayan beyan ki; hiçbiri çıkıp da "biz bu pazarlıkları yapmadık, bu kirli işlerin arkasında olmadık" diyemiyor

Köşeye sıkışmış durumdalar, rakip öyle usta ki kaçak güreşecek alan bırakmıyor onlara; minderde basın özgürlüğünü bahane edip canlarının istediği gibi de dolanamıyorlar. Canları pek sıkkın; yoksa "maaşlı şarlatan" lafı  "adamım" diye dolanan bir gazeteci için yenilir yutulur bir laf değil.

Cumhurbaşkanı rakibine kaçak güreşme imkânı vermemeyi ilk önce muhtırada yaptı; "Hodri meydan" dedi. Sonra Paralel mevzuu oldu, rakibi gücü yetecek sandı, bir ceketi vardı hatırlanırsa, inzivada bir alimdi güya, salya sümük ağlayan hocayı yakasından tuta çeke minderin orta yerine getirdi, midesine indirdiği ananasa kadar millet ne mal olduğunu öğrendi.

Ne diyor cumhurbaşkanı "Bazı köşe yazarları var bunların. Gerekirse onlarında isimlerini söylerim. Bunlar iş takibi yapıyorlar." Neden "bizim iş takibi yapan yazarımız, muhabirimiz yok" diyemiyorlar. Hani nerde amiral gemisi olan gazeteleri, gazetecilikleri, yayın ilkeleri?

Gazetecilikten başka her türlü kirli tezgaha bulaştılar, her türlü kirli pazarlıkların içinde yer aldılar ve bunu millete de "gazetecilik faaliyeti" diye yutturdular.

Cumhurbaşkanının en güzel cümlesi ise "Milletime bunları anlatacağım, bilmeleri lazım." Buna cesaret edilemeyeceğinin örnekleriyle dolu olduğu için siyasilerle geçmişleri, hep böyle olacağını sanıyorlardı. Bugüne kadar ne bakanlar ne milletvekilleri hatta ne başbakanlar görmüşlerdi, onlar yolcuydu, bunlar hancı. Kimse onların şantajlarını, taleplerini, siyasilerle aralarında geçen konuşmaları anlatamaz sanıyorlardı.  Alışıldık siyasetçiler böyleydi çünkü. Anlatmaya kalkarsa da yapılacak olan belliydi; basın özgürlüğü, evrensel gazetecilik ilkeleri arkasına sığınıp bir aleyhte kampanya başlatarak ardı ardına attıkları manşetlerle işini bitirirlerdi siyasetçilerin.

Cumhurbaşkanının bu alışılmadık tavrı, öyle hesap kitapla, bir satranç hamlesi düşünür gibi sergilediği bir davranış değil. Karakteri böyle. Eski bir bürokrat olmadığı için, seçkinlerden değil sokaktan kavga ederek/mücadele ede ede geldiği için ve kavganın/mücadelenin bile bir namusu olduğuna inandığı için böyle. O yüzden bu minderde, bu "alışılmadık" rakiple,  kaçak güreşerek değil, kuralına göre, adam gibi güreşeceksiniz. Eğer kaçak güreşmeye kalkarsanız, ipliğinizin pazara dökülmesine "maaşlı şarlatan" cümlesini duymaya razı olacaksınız.