30 Ekim 2018

Mahalle ve cemaat (2)

Küreselci şeytani paganistlerin her sanayi devrimiyle birlikte önce düşünce şekillerimizi sonra da yaşayış şekillerimizi değiştirdiğini her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz.

Buharlı makinenin gücü ve sömürge hareketlerinin etkisiyle geleneksel hızından ve düşüncesinden başka bir tarafa evirilmiş olan dünya, 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren elektriğin bulunmasıyla başka bir büyük savrulma yaşadı.

Makinenin sürekli çalışması için enerji, üretmesi için ham madde, ürettiğini tüketecek insanlar ve ürünleri insanlara ulaştıracak yollar ve araçlar gerekliydi.

Bu gelişmeler insanlığın aklının alamayacağı bir hızda ve şekilde oluyordu.

Zaten geleneksel teknik ve yaşam şeklini değiştirmeyi hedefleyen şeytani küreselciler de bunun böyle olmasını istiyordu.

Her şey, kolaylık ve rahatlık üzerine kurgulanıyordu.

Makineler, insanların yaptığı işten daha fazlasını çok daha kısa sürede ve kolayca yapmaya başlamıştı.

Teknoloji tek bir elden üretiliyor, onu kurgulayanların istekleri doğrultusunda hareket ediyordu.

Böylece teknolojiyi üretenle tüketenler arasındaki her türlü fark gitgide açılıyordu.

Ama gözlerden kaçırılan gerçekler bambaşkaydı.

Bir tarafta insanlar binlerce yıldır ürettikleri ve ortaya koydukları tüm bilgiyi ve değerleri terk edip unuturken; diğer tarafta teknolojinin sahipleri ve geleceği planlayanlar adım adım amaçlarına ulaşıyordu.

İmece ve yardımlaşma bilgisi kayboluyor; herkes büyük sermayenin karşısında çaresizleşiyordu.

Meslekler ve ustalık kayboluyor; insanların geleneğe ve bilgiye dayalı emeği işçileşiyordu.

Adamlık ve heriflik bitiyor; kadınlar ve erkekler aynı görevi yapar hale geliyordu.

Aile yok oluyor; herkes komün hayatın içinde bireyselleşiyordu.

Akrabalık, komşuluk, hemşerilik yok oluyor; köyden kente göç başlıyordu.

Selam, sevgi, muhabbet yok oluyor; hırs, hased ve daha çok kazanma hissi baş gösteriyordu.

Karaktere ve yeteneğe göre eğitim ve meslekler yok oluyor; tek tip eğitimle fabrikalara ve yeni tip üretim sistemlerine uygun köle insanlar yetiştiriliyordu.

Bu hızlı değişimler planlandığı gibi devam ediyor ve sonucunda dünyadaki büyük paylaşımların gerçekleşmesi için Büyük Savaş (1. Dünya Savaşı) yapılıyordu.

Bunun sonucunda milyonlarca kilometrekareye hükmeden ve dünyanın en büyük mahalle ve cemaat örgütlenmesine sahip Osmanlı Devleti yıkılıyordu.

Böylece ilk iki sanayi devriminin önündeki büyük engel ortadan kaldırılmış oluyordu.

Yani sınırsız üretime karşı kanaat ekonomisi

Hırs ve maksimum kâra karşı adalet ve merhamet duygusu

Kentte bireyselliğe karşı mahalle ve şehirde selam ve komşuluk

Tek elden ruhsuz üretime karşı geleneksel teknikle mesleğe ve ustalığa dayalı üretim

Paketlenmiş ve raflardaki ürüne karşı doğal ve sağlıklı ürünler

Sahte ve geçici mutluluklara karşı huzur ve sükûnet

Savaşa ve haksız bölüşüme karşılık barış ve adil paylaşım

Köleliğe karşı özgürlük ve bağımsızlık

Farkındaysanız saldırı hep bizim özümüze yapılmakta.

İnanç, kültür ve yaşam şeklimize.

Ve 20. Yüzyılın başındaki Büyük Savaş sırasında önce Çanakkale geçilmeye çalışılır daha sonra Anadolu ve İstanbul işgal edilir. Altın vuruşu yapmak ve insanlığı tüm değerleriyle yok etmek için.

Ancak Mezopotamya'nın kalbi, Avrasya'nın ortası dünyanın merkezi Anadolu'nun Malazgirt savaşıyla başlayan bilinen tarihteki ikinci mayalanması, hadisteki büyük hedeflemeyle taçlanan İstanbul'un fethi, Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile perçinlenen büyük direnişi, küreselci şeytani paganistlerin hedeflerini bir süre daha ertelemesine sebep olmuştur.

Öyle ki bu milletin mayasında bulunan adamlık duygusu, peygemberî gelenek, alet yapma, zulme karşı koyma, nikâh ile aileyi yaşatma, mahalleli ile birlikte namusu koruma, imece ile yardımlaşma ve birlikte başarma hasletleri ile henüz bir devleti bile yokken yerel organizasyonlarla direniş hareketini başlatma.

Tıpkı Anadolu'ya gelişimiz ve ihya edişimizdeki fütüvvet duygusu.

Yani obaları ve yerleşimi kuran arka plan.

Erenler, tekkeler ve Ahîlik teşkilatları.

Devam edeceğiz inşaallah.