05 Kasım 2018

Mahalle ve Cemaat (3)

Çocukluğumuzda evlerin dış kapıları kilitli olmaz, usulen tıklanırdı ve gel cevabı duyulmadan içeri girilebilecek kadar yakınlık ve samimiyet vardı.

Bahçeye veya dışarıya bakan kapılar camlı bile olurdu. Zemin katlarda pencerelerde demir falan yoktu. Hırsızlar sadece kedilerdi. Mutfaktan tezgâhın üstünden yiyecek çalarlardı.

Apartmanlar vardı ama boş arsa ve bahçe çok olduğu için mahalle olgusunu engelleyen apartmanlardan kaynaklı mekânsal sorunlar bir şekilde aşılabiliyordu.

Apartman önlerindeki bahçe veya boş arsalarda birlikte akşam yemekleri yenebiliyor, turşular, konserveler veya salçalar hep birlikte imece usulüyle yapılıyordu.

Ne de olsa anne ve babalarımız ile dede ve ninelerimizin geçmişten gelen tecrübe ve alışkanlıkları, mahalle geleneğini tüm içtenliğiyle devam ettirmeye çalışıyordu.

TV'ler yeni yeni renklenmeye başlamış, resmi maçların bazıları Çarşamba akşamları, bazı Türk filmleri cumartesi akşamları renkli TV'si olanların evinde hep birlikte seyrediliyordu.

O yılların Dallas dizisi, dedelerimizin ve ninelerimizin bile gündeminden düşmeyip sıkı takip ediliyordu.

Küçük Ev dizisiyle geleneksel Hristiyan aile olgusu toplumumuza yavaş yavaş aşılanıyordu.

Yılbaşı programlarında zamanın ünlü dansözlerinin saat kaçta TV'ye çıkacağı ya da zamanın ünlü bir dans grubunun kıyafetlerinin nasıl olması gerektiği toplumun gündemini uzun bir süre işgal edebiliyordu.

Zamanın ilk özel TV kanalının ilk özel Türk dizisindeki açık sahneler çokça tartışılıyor ve zamanla toplumda kabul edilebilir bir noktaya çekilmiş olarak normalleştiriliyordu.

Herhangi bir futbol maçının veya çok sevilen bir dizinin yayını olduğunda o saate denk gelen dini veya geleneksel bir faaliyet ertelenmeye veya iptal edilmeye başlanmıştı.

Bir gün bir akrabamın gazinolardaki programların ileride canlı yayınlanacağını, şarkıcıların sürekli TV'lere çıkacağını anlatan konuşmasını dinlemiş ve uzun bir süre bunun sebebini ve nasıl olacağını havsalamda oturtmaya çalışmıştım.  

Tüm bunlar olurken fark ettirmeden ve hissettirmeden ailenin merkezi çatırdıyor, muhabbetin yerini tek noktaya doğru bakılan TV'ler alıyordu. Mahremiyet evimizin içine kadar giren TV'ler sayesinde zedeleniyordu.

Toplumun o güne kadar gündeminde olmayan konular ve olaylar bir bir insanların hayatlarının merkezine konuyordu.

Böylece mahalleyi oluşturan en temel birim olan aile en içten bozulmaya başlıyordu.

Bu arada köyden kente göç olgusu hızla tamamlanıyor gecekondular tüm şehirlerin etrafında büyük bir sorun yumağı olarak varlık göstermeye başlıyordu.

Apartmanlar ülkenin her tarafına yapılıyor müstakil bahçeli evlerimiz yerlerini nohut oda bakla sofa apartman dairelerine bırakıyordu.

Geçmişten gelen misafirperverlik, komşuluk, yardımlaşma ve tüm sorunları hep birlikte çözme arzu ve isteği tüm zorluklara rağmen sürdürülmeye çalışılıyordu.

Mahalle kelimesi lügatimizde ve sözlerimizde varlığını sürdürüyor, aşağı mahalle, yukarı mahalle gibi kavramlar kullanılmaya devam ediyordu.

Bu arada cami ve cemaatle namaz olgusu yavaş yavaş toplum gündemindeki önemini kaybetmeye başlıyordu.

Üretim ve yaşam şekilleri değiştiği için adı mahalle bile olsa eskiden çarşıda bulunan bakkal, kasap veya manav mahallenin içine girmişti.

Çünkü insanlar az katlı da olsa apartman dairelerinde yaşıyor ve bu dairelerde günlük ihtiyacın karşılanacağı bir üretim olamadığı için mahallenin aslından olmayan unsurlar mahalleye girmiş oluyordu.

Hâlâ devam etmekte olan köylerden büyük şehre kuru gıda ve zerzevat taşıma işi o yıllarda daha yoğun bir şekilde sürdürülüyordu.

Tel dolaplar mutfaklarda varlığını sürdürüyor, bilumum zahire ve gıda maddesi uzun bir süre bozulmadan saklanabiliyordu.

1990'lara kadar bu böyle olmakla birlikte daha 1945'lerde Ahmet Hamdi Tanpınar eski mahallelerin kalmadığından bahsediyordu.

Anadolu'nun hep yönünü döndüğü İstanbul'a ayrı bir baskı uygulanıyor, İstanbul'un tahribi bilinçli ama görünmeyen eller tarafından ayrıca sürdürülüyordu.

Bunun yanında Anadolu, masumiyetini ve örfüne sahip çıkma olgusunu daha bir direnç göstererek sürdürüyor ancak İstanbul özelinde büyük kentlerin yanlış örneklik içeren dayanılmaz değişimi ve cazibesi tüm ağırlığıyla kendini gösterdiğinden sonunda Anadolu da ağır tahribat içeren yenilgiyi sindirmeye başlıyordu.

Aslında yeni ve devam eden sürece ait ilk etkiler 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlıyor 20. Yüzyılın başlamasıyla Paris'te bir bulvarda betonarme ilk apartmanın yapılmasıyla geri döndürülmesi neredeyse imkânsız hale gelen bir durum ortaya çıkıyordu.

Tüm bunlar bizi nihai hedeften saptırarak Allah'ın yolundan çevirmeye çalışan şeytan ve avenesinin en temel dayanışma unsurumuz olan Aile, Mahalle ve Cemaat örgütlenmesini yok etmek için yaptıklarından başka bir şey değildir.

Devam edeceğiz inşaallah.