21 Şubat 2021

​Mahpesten Mektuplar

Hatırlar bizi yaşatır; mazi ile müstakbel arasında anı var eden hatırlarımızdır. Kimi hatıralar vardır ki yaşananları ile hafıza özelliği kazanırlar. Onlar artık şahsi olmaktan çıkıp bir toplumun bütünü yahut bir kısmı için mana taşıyan zamanları anlatırlar. Hafızalaşan zamanlar, mekânlar ve kişiler mana sürdürdükçe geleceğe değer katmaya yahut maziden dersler anlatmaya devam eder. Kimisi zor zamanların kimisi de mesut hallerin koruyan hatıralar hatırat eserler ile geleceğe kimi zaman emanet edilir, kiminde miras kalır, bazen de mazi olaylarına dair şahsi şahitlikler olarak ilgililerini beklerler.  Her halükarda hatırlanmaya değer her zaman dilimi hafızamızda yaşadıkça şahsiyetimize, aklımıza ve hayatımıza sağlayacağı bilgi, ders veyahut ibretler gibi hasıla ile faydadan hali olmayacaktır. Efendi Barutçu hatıra olmadığını söyleyerek kaleme aldığı mektuplarından kendisi açısından hayat bizler içinse bir devrin şahitliği olan bir zamanı aktardığı mektupları ile hafızamıza bir devrin bir şahsın gözlerinden resmini çiziyor.

Milletler kimi zor zamanları toplum olarak yaşarlar lakin ferdi olarak bu olayları daha şiddetle, içerisinden ve maruz kalarak yaşayanlar ile kenarından izleyenlerin o hadiseye bakışlarının farklı olacağı kesindir. Her hatıranın bir subjektif özü olsa da içerdiği ile hayatın o dönemine dair hususi ve başka yerde tesadüfü mümkün olmayan malumatı muhtevi olacağı da şüphesizdir. İşte Efendi Barutçu ülkemizin 70ler sonrası gündeminden Bursa Ülkü Ocakları Başkanı olarak yer aldığı dönemde olayların içinde kaderin onu duvarların arkasına koyduğu ve 10 yıllık bir hayat devresini içeren döneme dair duygu, düşünce, gözlem ve yorumlarını içeren mektuplarını Mahpesten Mektuplar adı ile neşr etti. Ülkemizin yakın tarihinin en can yakıcı dönemlerinden birinde olayların içinde ateşten bir gömlek giyme kaderine vatan sağolsun mukabelesi ile giren Efendi Barutçu mektuplarından bir devrin hafızasına dair önemli bilgileri aktarıyor.

Gencecik yaşta yaşanan mahbus hayatında baba, anne ve kardeşlerle hasbihal ederken vatan, millet ve ülküye dair düşünceleri ve duruşu ile Efendi Barutçu zor zamanda nasıl yaşanır sorusunun adeta mücessem bir cevabını veriyor. Bunun yanında ülküdaşları ile yazışmaları fikir dünyasına dair fevkalade önemli bir muhtevayı bizlere aktarıyor. Ülkemizin o devrinden dışarından cezaevlerine bakanlar ne düşündü bilinmez ama içeriden dışarıya, hayata, millete ve vatana nasıl bakıldığını merak edenler için bu mektuplar kimi zaman tebessümle kimi zaman ise göz yaşları ile okunacak bir hayat güncesi olarak okunmayı bekliyor. Dört duvar arasına girerken “OCAĞIN VE ULUSUN SENİ BEKLİYOR, BURADAN ONLARA YARARLI OLARAK AYRIL” sözlerini okuyan genç bir öğretmen adayı iken şimdi mahkum olan bir ülkücünün dirayetle vatan, millet ve devlet sevgisinden vazgeçmeden o yılları nasıl yaşadığını bu mektuplar ile okurken aslında bir neslin vatan uğruna düştüğü kanlı ve hicranlı pusulardan nasıl vatan diyerek çıktığına da bu mektuplar şahittir. Aile ocağı ve ülkü ocağında pişen bir zihin imtihan saydığı bir sabır sürecinden geçerken neler düşündü, bu halde insan nasıl düşünür gibi sorulara bu mektuplar üzerinden bakmak zor zamanda doğru kalmak nasıl olur sorusunun da cevabı gibidir. Babasına yazdığı bir mektupta kendi mahpesindeki soğuğu bırakıp, şikayet  edip, biz millet için çalıştık başımıza gelene bak, adalet bu mudur gibi laflar etmek yerine bir ülkücü vicdanı ve aklı ile milletini düşünerek “Allah kimsesizlerin, yoksulların, yetimlerin, çaresizlerin yâri, yardımcısı olsun. Bir kova kömür, bir kilo odun ve yakacak bulamayanlardan, Rabbim yardımını esirgemesin. Milletinin yoksulunu, yetimini görmeyen, gözünü servetle hırs büyümüş zenginlere de insaf, merhamet ihsan etsin, amin.”, diyen bir vicdanın mektupları maziden müstakbele pek çok hatırlanası şeyi bizlere söylüyor.

Burkan Yayınevinden çıkan bu eser, müstakbeli mazinin dersleri ve düşünceleri ile yaşamak isteyenler için bir Ülkücünün kaleminden ülküsü ile geçirdiği mahpes günlerine dair mektupları ile aslında geleceğe konuşmasıdır.