12 Kasım 2018

Malatya Uluslararası Film Festivali ses getiriyor

Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 8.'si düzenlenen Malatya Uluslararası Film Festivali, görkemli bir gece ile başladı. Belediyeye ait Safir Salon'da düzenlenen gala gecesine Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Malatya Uluslararası Film Festivali Başkanı Hacı Uğur Polat, Malatya Valisi Aydın Baruş, Malatya milletvekilleri Öznur Çalık ve Bülent Tüfenkci ile Festival Direktörü Suat Köçer'in yanı sıra, sinema ve televizyon dünyasının önemli isimlerinin aralarında yer aldığı çok sayıda davetli katıldı. Geceye Onur Ödülleri'nden duygusal anlar ve Cem Yılmaz'ın Şener Şen'e ödülünü verirken yaptığı etkili konuşma damga vurdu.

 Tören, festival için hazırlanan tanıtım videosunun gösterilmesi ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un mesajının okunmasıyla başladı. Ardından Malatya Uluslararası Film Festivali Direktörü Suat Köçer sahneye geldi. Köçer, konuşmasında festivalin gerçekleşmesinde büyük emeği olan başta Malatya Büyükşehir Belediyesi ve Malatya Valiliği olmak üzere TRT'ye ve diğer tüm belediyelere teşekkür etti.

 Uluslararası ve Ulusal Yarışma Filmleri'nin barkovizyonda tek tek tanıtılmasından sonra jüri üyeleri de isimleriyle anons edilerek konuklara tanıtıldı.

 Geçtiğimiz yıl içerisinde hayatını kaybeden sinema emekçilerinin fotoğraflarının perdeye yansıdığı anlarda, duygusal dakikalar yaşandı.

 ‘Türk Sinemasına Katkı Ödülleri'

Festivalde bu yıl ilk kez takdim edilen ‘Türk Sinemasına Katkı Ödülleriise Malatya Yeşil Sinemaları kurucusu ve sahibi Hüseyin Yeşil ile Fono Film Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Okan'a verildi.

 Ödülünü Türkiye sinemasının en önemli yapımcılarından Abdurrahman Keskiner'den alan Hüseyin Yeşil, Malatya'ya gelen bütün sinemacılara hoşgeldin dileklerini iletti ve festival yönetimine teşekkür etti.

 Cemal Okan ise aldığı ödülü babasına ithaf etti ve ‘Ben bu bayrağı devraldım, bu ödülü babama adıyorum' ifadelerini kullandı. Ödülünü yönetmen Atalay Taşdiken'in elinden alan Okan'ın son derece duygulandığı gözlendi.

 ‘Sinema Emek Ödülü'

Makyaj sanatçısı Derya Ergün'e de ‘Sinema Emek Ödülü' takdim edildi.

Ergün, ödülünü Malatya Valisi Aydın Baruş'un elinden aldı. Baruş ödülü vermeden önce yaptığı konuşmasında sinema sanatının öneminden bahsederek, festivalde ödül alacak tüm katılımcıları şimdiden tebrik etti. Baruş, sözlerine şöyle devam etti:

 ‘İnsan yaşamı sanattan ayrı düşünülemez. Nasıl ki çiçeklerin renginin farkına güneş sayesinde varıyorsak sanat olmadan da siyah-beyaz, tekdüze giden yaşamın farkına varamayız. Sinema sanatı duygu ve düşüncelerimizi başkalarına aktarmanın aracıdır. Film izlerken hep beraber ağlarız, komedilerde hep beraber kahkaha atarız ve izlediğimiz bir filmden etkilenerek hayata karşı düşüncelerimizi birlikte paylaşma imkânı sağlarız. Bu yıl festival sayesinde gerçekleşecek etkinliklerimiz çocuklarımızın, gençlerimizin kalbinde sinema sevgisini artıracaktır.'

 Derya Ergün ise ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, makyaj sanatında verilen ödüllerin Türkiye'de de karşılık bulmasından duyduğu mutluluğu belirterek, festival yönetimine teşekkür etti.

 Onur Ödülleri

Konuşmaların ardından usta oyuncular Şener Şen ve Perran Kutman ile usta yönetmen Osman Sınav'a "Kristal Kayısı Onur Ödülü" verildi.

 Osman Sınav: ‘Benim için yapılmaya değer tek şey sinema'

 Yönetmen Osman Sınav'a ödülünü Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat takdim etti. Sınav'a ödülünü verirken yönetmenin sinemaya yıllardır verdiği emeği vurgulayan Polat, şu sözleri kaydetti:

 ‘Bu ödülü vermek benim için bir şeref. Osman Hoca sinema sektörüne, televizyon sektörüne çok büyük emekleri olmuş bir üstadımız, bir büyüğümüz. Başta ona, onunla birlikte Cem Yılmaz'a, Şener Şen'e, burada adını sayamadığım, Malatya'yı şenlendiren, Malatya'da sanat rüzgârı estiren bütün misafirlerimize tekrar teşekkür ediyorum. Sevginin, barışın, hoşgörünün memleketi Malatyamıza hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz.'

 Unutulmaz filmlerin ve televizyon yapımlarının yönetmeni Sınav, hâlâ sinema yapmaya devam etmekten duyduğu mutluluğu belirterek, ‘Benim için yapılmaya değer tek şey sinema' ifadelerini kullandı ve festival yönetimine teşekkürlerini sundu.

 Perran Kutman: ‘Tek dileğim genç oyuncuların sevgileriyle ilerlemeleri'

Türkiye sineması ve televizyonlarının efsane ismi Perran Kutman ise ödülünü bir başka usta oyuncu Şerif Sezer'in elinden aldı. Ödülünü almadan önce Kutman'ın yıllar önce seslendirdiği bir şarkının TRT Arşivi'nden ulaştırılan görüntüleri barkovizyonda gösterilerek Kutman'a sürpriz yapıldı. Usta sanatçının bu jest karşısında oldukça duygulandığı gözlendi.

 Kutman, konuşmasında genç oyunculara iyi dileklerini iletti ve şöyle konuştu:

‘53 yıldır bu mesleği yüreğimle, sevgimle, saygımla icra ediyorum. Neticesinde böyle bir ödülle taçlandırılıyorum. Bundan sonraki tek dileğim genç oyuncuların yürekleriyle, sevgileriyle, saygılarıyla ilerlemeleri.'

 Şener Şen: ‘Cem Yılmaz, benden sonraki kuşağın en parlak oyuncularından'

Şener Şen'e ödülünü takdim etmek üzere sahneye gelen Cem Yılmaz'ın usta oyuncu hakkındaki şu sözleri salondan büyük alkış aldı:

 ‘Usta nasıl olur? Güzel şeyleri bu böyle yapılır diye anlatan değil, onu yapan kişi usta olur. Şener

Abi her geçen gün biz çıraklarından daha güzel şeyler yaparak bizi zorluyor. Böyle bir ustayla aynı filmde, aynı karede, aynı sahnede olmak çok büyük onur. Çok mutluyum.'

Şener Şen, yaptığı konuşmada, Cem Yılmaz'ın hatırşinas övgüleri için teşekkür etti ve şunları kaydetti:

 ‘Ben de bu ödülü benden sonraki kuşağın en parlak oyuncuları arasında olan Cem Yılmaz'ın elinden almaktan onur duydum. Tanıtım filmini izlerken beraber çok güzel işler yaptığımız Kemal Sunal'ı, İlyas Salman'ı görmek, bu güzel insanları hatırlamak beni ayrıca duygulandırdı. Malatya'nın böyle güzel bir özelliği var. Hem siyaset hem sanat alanında büyük insanlar yetiştirmiş bir şehrimizdir. Bütün Malatyalıları sevgi saygıyla selamlıyorum.'

 Şener Şen ayrıca, konuşması vesilesiyle ‘Zengin Mutfağı' adlı yeni tiyatro oyununun da müjdesini verdi.

 Osman Sınav: ‘Dünyayı değiştirenler hayal kuranlardır'

 Festival, aynı zamanda festivalin bu yılki Onur Ödülleri'nden birisine layık görülen Osman Sınav'ı ağırladı. İnönü Üniversitesi Kütüphanesi Seminer Salonu'nda Sınav'ın 1994 yapımı ‘Yalancı' filmi gösterildi. Gösterimin ardından festivalin ‘Usta-Öğrenci Buluşması' bölümü kapsamında bir de söyleşi gerçekleştirildi. Üniversite öğrencilerinin katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü ise öğretim görevlisi Beyler Yetkiner üstlendi.

 Söyleşide yönetmenliğe ilk başladığı yıllardan bahseden usta yönetmen, kariyerinin başında yaşadığı zorlukları öğrencilerle paylaştı. Aslında bu söyleşiden önce 1992 yapımı Kapıları Açmak' filmini göstermek istediğini ancak bunun bugün mümkün olmadığını anlattı. Sınav, o yılki Antalya Film Festivali'nden ödül alan filmin dönemin Kültür Bakanlığı kaynaklı problemler sebebiyle bugün kayıp olduğunu ve bir daha gösterilemediğini ifade etti.

 ‘Ağır çalışma şartlarının sebepleri var'

Dizi sektörünün sorunlarına da değinen Sınav, dizi prodüksiyonlarını orta ölçekli fabrikalara benzetti ve şu ifadeleri kullandı:

 ‘Televizyon sektöründe yılda ortalama 90-100 proje başlar. Bir yıl içinde 100 tane ekip kurulur. Bu da yılda 100 tane orta ölçekli fabrika kurmak demektir. Bu yüz ekibin hepsi reytinglerde ilk sıralarda olmak ister. Biz bu işleri yaparken bu 100 işin 60 tanesinin çöp olacağını biliyoruz. Hangisinin olacağını bilmiyoruz sadece. Türk televizyonlarının taşıyabileceği dizi sayısı 40-45 civarındadır. Dolayısıyla 60 tane işin 100'er kişilik ekipleri işsiz kalıyor. Bu 40 tanenin 20 tanesi de her an işini kaybetme tehlikesinde. Yalnızca 20 tanesi ise işin sezon sonuna kadar devam edeceği garantisini yaşar. Bu 20 tanenin de parasını zamanında ödeyebildiği maksimum 10 tanedir. O 10 tanenin de sokağa yansıyanı, insanların sahnelerini konuştuğu 5 tanedir. Ve herkesin hayali o 5 tane içinde olmak. Bir yıl ben Kurtlar Vadisi ve Ekmek Teknesi'yle o 5'in ilk ikisiydim.'

 ‘Üç tane oda düşünün'

Gençlere gelecekleri hakkında pek çok tavsiyede de bulunan Sınav, öğrencilere hayal kurmaktan vazgeçmemelerini ve hayallerini gerçekleştirmek için de mücadele etmeleri gerektiğini öğütledi. Sınav, şöyle konuştu:

 ‘Dünyayı değiştirenler sadece hayal kuranlardır. Çünkü o hayali siz kurmazsanız dünyada yapacağınız tek şey kalır: başkasının hayalinin parçası olmak. Coelho'nun Simyacı'sını okudunuz mu? O romanın sonunda şöyle der Coelho: Kişisel menkıbenizi yaratabilmek için kendi hayalinizin peşinden koşmanız lazım. Yani sadece hayal kurmak da yetmez. Üç tane yan yana oda düşünün; birinci oda hayal odası. Yalnızsınız, hayalinizi kuruyorsunuz. İkinci oda strateji odası. Ben bu hayale nasıl ulaşacağım diye strateji kuruyorsunuz. Üçüncü oda ise network odası. Yani doğru hayal ortaklarınızı, sizi o hedefe taşıyacak doğru hayal ortaklarını bulacağınız oda.'

 ‘Çınar' bir sevgi ve vefa filmi

 Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması filmlerinden ‘Çınar' filminin ilk gösterimi MalatyaPark Avşar Sinemaları'nda gerçekleştirildi. Gösterimin ardından filmin yönetmeni ve senaristi Mustafa Karadeniz ve yapımcıları Uğur Deniz Terzioğlu ile Orhan Koçak'ın katılımıyla bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşinin moderatörlüğünü sinema yazarı Melis Zararsız üstlendi.

 Hasan Karadeniz'in hem yönetmenliğini hem de Necip Güleçer ile birlikte senaristliğini üstlendiği ‘Çınar', Karadeniz'in ilk uzun metrajı. Film, Uluslararası Antalya Film Festivali'nde prömiyerini gerçekleştirmiş ve festivalde görüntü yönetmeni Olcay Oğuz ‘Behlül Dal Genç Yetenek Ödülü'nü kazanmıştı. Film sonrasında birçok yurt dışı festivalini dolaşmıştı. Büyük ölçüde yönetmen Hasan Karadeniz'in kendi hayat hikâyesine dayanan ‘Çınar', Kars'ın ücra bir köyünde yaşayan yoksul bir ailenin engelli oğullarıyla birlikte yaşama tutunma öyküsüne odaklanıyor.

 Film sonrasında yapılan söyleşide genel olarak çekim aşamasında film ekibinin mücadele ettiği zor koşullar ve filmin gerçek olaylara dayanıyor olması ön plana çıktı. Çoğunlukla amatör oyuncularla çalışılan ve yörenin zor şartları altında gerçekleştirilen çekimler esnasında film ekibi birçok tehlike atlatmış. Filmin yapımcılarından Uğur Deniz Terzioğlu, bir çekim esnasında oyuncuların kurtlar tarafından kovalandığını, set ekibinin defalarca düşme tehlikesi atlattığını ve çok düşük sıcaklıkta gerçekleştirilen çekimlerin zorluğundan bahsetti.

 Filmin diğer yapımcısı, aynı zamanda filmde oyuncu olarak da rol alan Orhan Koçak da bölgenin zor şartlarından bahsetti ve çekim esnasında yaşadıkları bazı anıları paylaştı:

 ‘Biz çekimler için gidip Kaymakam Bey ile konuştuğumuzda kendisi bize kepçe ve operatör tesis edileceğini söyledi. Biz de buna kendi kendimize güldük ancak sonrasında yanıldığımızı anladık. Çünkü biz 2 ay sonra film boyunca gördüğünüz o Handere köyüne döndüğümüzde köy yerinde yoktu. İki metre karın altında kalmıştı. Ve evlerin yerini sadece o bildiği için o kepçe operatörü tekrar yolları açabiliyormuş.'

 Yönetmen Hasan Karadeniz, seyircilerden gelen bir soru üzerine filmin isminin annesinden geldiğini, filmi de annesine ithaf ettiğini ifade etti. Karadeniz, sözlerine şöyle devam etti:

‘Çınar annemin ismi. Aynı zamanda hem filmin hem de şirketimin ismi. Ayrıca oğlumun ismini de Çınar koydum. Annem beş yıl sırtında taşıdı beni, ki şu an 40 yaşındayım hâlâ taşıyor beni kalbinde. Ona bir teşekkür etmek için tüm bunlar.'

Yaptığınız iş insanlara fayda sağlaması lazım

 Festivalin yan etkinliklerinden ‘Minder Söyleşileri' çerçevesinde oyuncu ve yönetmen Haluk Piyes ile bir söyleşi gerçekleştirildi. MalatyaPark'ta düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü oyuncu Efe Erdal üstlendi. Malatyalılar söyleşiye büyük bir ilgi göstererek söyleşi alanını hınca hınç doldurdular.

 Sevenleriyle buluşma ve uzun uzun sohbet etme şansı bulan Piyes, bilhassa toplumsal sorunlara değindi. Gençleri topluma faydalı birer birey olma yolunda teşvik etti. Kendi yaşamından ve kariyerinden sık sık örnekler veren başarılı oyuncu Malatya'nın kariyerinde önemli bir yeri olduğunu ve Türkiye'deki ilk projesi olan ‘O da Beni Seviyor' filminin burada çekildiğini ifade etti. Piyes, sözlerine Malatya'yı çok gelişmiş bulduğunu belirterek devam etti.

 Aslen Almanya, Köln doğumlu olan, eğitimini de orada ve ABD'de alan Piyes, Almanya günlerinden başlayarak hayatını uzun uzun anlattı. Hayat felsefesini ‘Ne iş yaparsan yap, başka insanlara faydalı ol' şeklinde özetledi. Almanya'da gurbetçilerin çok büyük sorunları olduğunu ve çocukların ciddi aile sorunları yaşadığından söz etti. Dolayısıyla çocukların hayatında kötülükler olduğunu ve orada bulunduğu dönemden itibaren arkadaşlarıma nasıl faydalı olurum düşüncesiyle hareket ettiğini belirtti.

 Piyes, Köln Üniversitesi'nde hukuk okumaya başladığını, ancak sonrasında sosyal faaliyetlere yöneldiğini, madde bağımlılığıyla ilgili çalışmalar yaptığını anlattı. ‘Seven, sevdiğine sahip çıkar' düşüncesiyle hareket ettiğini söyleyen oyuncu, ‘Bizim en büyük aşımız sevgidir, bilhassa anne babalarımıza seni seviyorum demeyi ihmal etmemeliyiz' şeklinde konuştu.

 Toplumda hal ve hareketlerimize dikkat etmemiz gerektiğinden söz eden Piyes sırf bu yüzden pek çok dizi ve film projesini reddettiğini ifade etti. ‘Bugüne kadar milyonlarca dolar reddetmişim. Ben de isterim annemi pamuklara sarayım, yatlarda dolaştırayım. Allah'tan annem diyor ki, ‘Yavrum iyi ki o paraları yemedin, haram para bunlar'' ifadelerini kullanan Piyes'in şu sözleri seyirciler tarafından alkışlarla karşılandı:

 ‘Mükemmel bir insan değilim ama toplumsal konularda tavizim sıfır. Ben köprü olayım, siz üzerime basın geçin, problem değil ama doğru yolda gidin.'

 ‘Ruhumuzun en büyük gıdası sevgi'

Bu yüzden kendi filmlerini yapmak durumunda kaldığından söz eden Piyes, bu durumdan memnun olduğunu, filmlerinde aile içi şiddet ve madde bağımlılığı gibi önemli toplumsal meselelere değindiğinden bahsetti. Piyes, sözlerini şöyle sürdürdü:

 ‘Ruhumuzun en büyük gıdası sevgi. Bizim aramızda bunu saçmamız lazım. Dünyanın en büyük zenginliği sevgidir. Günün sonunda iş ailede bitiyor. Çocuğun ailede gördüğü sevgiyi taklit etmesi lazım. Gülü bilmeyen bir çocuğa birisi her şeyi gül olarak satabilir. Ama gülü koklamış bir insanı kandıramazsınız.'

 Piyes'in yıllar sonra babasını arayıp ona seni seviyorum dediği anısı duygusal anlar yaşanmasına neden oldu. Piyes, kendi yaralarımızı bulmak ve onları onarmakla yükümlü olduğumuzu söyledi ve ‘Yaram yok derseniz kan kaybından ölürsünüz' şeklinde konuştu.