21 Ocak 2017

Mareşal Fevzi Çakmak ve emekliye sevk edilmesi

Bugün; bundan 73 yıl önce 12 Ocak 1944'de 23 yıl Genelkurmay başkanı olarak bu makamda kalan Mareşal Fevzi Çakmak'ı ve onun emekliye sevkedilmesini anlatacağız.

 Fevzi Çakmak'ın Kuvayı Milliye Saflarına Katılması

 Fevzi Paşa'nın Kuvayı Milliye saflarına uzun bir süre sonra katılması, İstanbul'daki Kabinedeki Savunma Bakanlığı görevinden bir türlü vazgeçmemesi, sonraki yıllarda yoğun eleştirilere konu olmuştur.

 Kılıç Ali bu vaziyeti şöyle anlatır:İngilizlerin elinden kurtulan milletvekilleriyle Fevzi Paşa (Çakmak) gibi ileri gelen bazı askerler de İstanbul'dan kaçmayı ve Mustafa Kemal'e katılmak üzere Ankara'ya gelmeyi başarmışlardı. (Kılıç-Turgut, 2010:125)

 Bundan sonrasını Falih Rıfkı Atay şöyle aktarır:Ankara'ya gider gitmez gericilerin de hoşuna gider tipte olduğundan Atatürk,  Fevzi Paşa'yı meclis kürsüsüne çıkarmış, İstanbul'u yerdirmiş, daha birinci günü hizmetine almıştır. (Atay,1998:244)

 Atatürk, karargâh heyetine Milli Mücadeleye sonradan katılan İsmet ve Fevzi Paşaları alınca Kuvayı Milliye'nin paşaları arasında ortaya bir tartışma çıkar.

 Batı Cephesi komutanı Ali Fuat Cebesoy, Atatürk'ün ölümünden sonra yayımladığı anılarında, bu anlamda ilginç beyanlarda bulunur:Beni Moskova'ya niye sürdüler biliyor musunuz? Kazım Karabekir Paşa'yla ben, Milli Mücadele için İstanbul'a karşı Doğu'da mücadele etme azmindeydik. M. Kemal ise İstanbul'la ilişkileri yumuşak olan İsmet Paşa'yı ve Fevzi Çakmak'ı kullanmayı tercih etti. (Koçak,2011)

 Falih Rıfkı Atay, sonraki yıllarda Fevzi Paşa'nın Atatürk tarafından nasıl ustaca kullanıldığını anlatır:Fevzi Çakmak devletin ve görevinin adamı idi. Muhafazakârdı: Devrimlerden hiç birinin taraflısı olmadığını bilirdik. Genelkurmay Başkanlığı'ndan ayrılıncaya kadar eski yazıyı kullanmıştır. Atatürk belli başlı devrim kararlarını verdikten sonra bir defa pek sevdiği Diyanet İşleri Reisi Hoca Rıfat Efendi'yi çağırıp onu tatlı dille kandırır, sonra:-Şimdi Mareşal' gidelim, derdi. Biri camilerin ve hocaların, biri ordunun başında idi.(Atay,1998:206)

 Taha Akyol da Fevzi Paşa'nın Atatürk'e bu derin bağlılığını şöyle anlatır:Fevzi Çakmak asker olarak Atatürk'ün emrindedir. “Genelkurmay Başkanı olarak benim görevim itaattir” der. (Akyol, 2009)

 Muharrem Sarıkaya, Fevzi Çakmak'ın dindar bir kişi olmasına rağmen zaman içerisinde Atatürk'ün en yakınında yer alan kişilerden biri olduğuna dikkat çeker: Atatürk'ün, birlikte çıktığı gezilerde konvoyu durdurup, “Fevzi Paşa namazını kılsınlar” dediği anlatıldı.10 Nisan 1928'de din devletinin Anayasa'dan çıkıp, laik devletin ilan edildiği gün Atatürk'ün en yakınındaki kişiydi.(Sarıkaya,2010)

 Prof. .Dr. .Mete Tunçay bu yakınlığa bir başka açıdan bakar:Çakmak, 1943'e kadar, 20 yıldan fazla genelkurmay başkanlığı yaptı. Atatürk, orduyu asla güçlendirmedi. Orduyu, Fevzi Çakmak gibi tutucu bir komutana teslim etti. (Tunçay,2010)

 Fevzi Paşa dine saygılı bir adamdı. Mareşal'in dinî ağırlığı biraz da dedesi Varnalı Müftü Hacı Bekir Efendi'den geliyordu. Mustafa Fevzi ilk tahsili ile Kur'an eğitimini Tophane müftülerinden Hacı Bekir Bey'in elinden almıştı. Ailenin bir tarafı Balkanlara uzanıyordu. Büyük dede Müftü Hacı Bekir Efendi Varnalıydı. (Çakmak,2010)

 Ali Ulvi Kurucu Hatıralarında Fevzi Paşa ile ilgili şu ayrıntıya yer verir: Sadık Sabri Bey'e, Enver Paşa'dan sonra Fevzi Çakmak Paşa'yı da sormuştuk. Şunları söyledi:“Fevzi Paşa, bir makinadır. Bilgilidir, okur, okumayı öğrenmeyi sever. Fransızca, İngilizce, Almanca bilir. Çünkü temiz bir gençliği vardır. Herkes orda burada gezip kopukluk yaparken, o, oturup çalışmıştır. Çok kuvvetli hafızası vardır, unutmaz…

 Fevzi Çakmak da, verilen emri yerine getiren bir makinadır. Makinayı insanlar kullanır. Makina insanları kullanamaz.Kabiliyeti yüksektir. En büyük planı verin, yapar. En büyük askerî harekâtı yürütür… Okur, düşünür, üstesinden gelir. Hangi elde olursa, onun için çalışır. İttihad ve Terakki'nin büyük askeri, Cihan Harbi'nin, Mütareke'nin askeri, sonra Cumhuriyet devriminin büyük askeri.Hadiselere istikamet verecek, emir verme kabiliyeti yok… Mustafa Kemal'e rakip olacak, onunla mücadele edecek çapta değildir. Ondan büyük işler beklemek doğru değildir. İnsan tanımamak, yanlış insan seçmek, büyük bir belâdır…” demişti. (Düzdağ,2014:175)

Untitled-2_168

 Fevzi Çakmak'ın İnönü'yü Cumhurbaşkanı Yapması

 Fevzi Paşa, Atatürk'ün iktidarına verdiği tarihi destek kadar 2.Cumhurbaşkanı İnönü'nün Cumhurbaşkanlığına verdiği destek ile de tarihi kayıtlarda yerini almıştır.

 Atatürk'ün ölümünün ardından Mecliste kâfi çoğunluğu sağladıklarını düşünen İsmet Paşa lobicileri İsmet İnönü'yü Cumhurbaşkanı seçtirmek için orduya da el attılar.

 Halbuki bazı kaynaklarda Atatürk'ün kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olarak Fevzi paşayı görmek istediği kaydı yer alır.

  “Atatürk kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olarak İnönü'yü değil, Fevzi Çakmak'ı görmek istiyordu.” (Uyar,1999:337) 

 Atatürk'ün umumi katibi Hasan Rıza Soyak da hatıralarında bu iddiayı doğrular ve “Atatürk'ün kendisinden sonra Fevzi Çakmak'ın Cumhurreisi olmasını istediğini bizzat belirttiğini nakleder.” (Barlas,2000:25) 

 Ebedi Şef böyle isteyedursun, hayatta daha güçlüye tabi olmaktan başka hiçbir ufku bulunmayan Fevzi Çakmak, “İnönü ve lobisi hummalı bir şekilde Cumhurbaşkanlığı için bir takım entrikalar döndürürken” (Karaosmanoğlu,1993:154) olanları sadece seyretmekle meşguldü.

 Devrin Genelkurmay 2. Başkanı Asım Gündüz'ün naklettiğine göre, Fevzi Çakmak, Başbakan Celâl Bayar tarafından kendisine Cumhurbaşkanlığı teklif edilince ‘Bir çocuk gibi kızarır ve teklifi kabul etmez.'

 İşte bu kritik günlerde Orgeneral Fahrettin Altay'ın tavrı belirleyici olur. Orgeneral Fahrettin Altay, ordu komutanlarıyla bir nevi cunta meydana getirerek İnönü'den yana tavır koyulmasını sağlar.

 Fevzi Çakmak'ın gelişmeler karşısındaki pasif tavrı, Cumhurbaşkanlığı'nın altın tepsi içerisinde İsmet İnönü'ye sunulması şeklinde bir netice doğurmuştur.

 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Harp Okulu öğrencileri atlı birlikleri Meclis'i sarmışken, başta Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak kuvvet komutanları ve ordu komutanları da Meclis'e gelerek bir baskı oluşturmuşlardı. Bu baskı işe yaramış ve Mecliste yapılan oylamaya 470 milletvekilinden 348'i  katılmış, 346 milletvekilinin oyu ile İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildi.

 Ertan Aydın, Çakmak'ın  İnönü'nün cumhurbaşkanlığına verdiği tarihi desteği  şöyle analiz eder:

 Atatürk ile son bir yılda ayrı düşmüş ve adeta siyaseten tasfiye olmuş bir kişi nasıl olur da bu kadar kısa sürede bu denli büyük unvanlara layık görülebilirdi. Bu soruya üç temel yaklaşımla cevap verilebilir. İlki, mevcutlar arasında en fazla devlet tecrübesi ve birikimine sahip olması. İkincisi, mebusların büyük çoğunluğunun, İnönü'nün Başvekilliği zamanında seçilmiş ona yakın kişilerden oluşması. Üçüncüsü de, dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın rekabeti, Çakmak'ın İnönü'den yana tutum almasına yol açmıştır. Zira Cumhurbaşkanlığı seçiminin olduğu gün TBMM'ye birlikte giriş yapmaları bu desteğin düzeyini göstermesi bakımından anlamlıdır. O yüzden cumhurbaşkanlığına seçilmesi pek zor olmamıştır.(Aydın,2010)

 İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasından sonra yaşananları Hilmi Uran şöyle anlatır:

 Mareşal, İnönü'nün cumhurreisliğini çok iyi karşılamıştı. İnönü de Mareşal'in kendisine, ordu adına, ‘Başbuğumuz' diye hitap etmesinden pek mütehassis olmuştu. (Uran,2007:378)

  Bir ‘Gölge Başbakan' Olarak Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak:

 Fevzi Çakmak'ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde bir ‘gölge başbakan' gibi her şeye müdahil olduğu kayıtlarda yer alır. Dönemin Bakanlarından Hilmi Uran bu vaziyeti şöyle anlatır:

 Fevzi Çakmak'ın yine askerlik anlayışıyla, bütün ısrarlara rağmen, kabul etmediği bir güzergâh da, Diyarbakır hattının Elazığ'dan geçirilmesi isteğiydi. Elazığ halkı hattın, ufak bir kavis çizerek, kasabalarından geçmesini istiyor ve mütehassıslar bunda ne yüksek maliyet bakımından, ne de hattın uzaması bakımından bir mahzur görmüyorlardı. Fakat Genelkurmay, hattın daha güneyden ve Elazığ'a uğramadan geçirilmesinde ısrar ediyordu. Ben, keyfiyeti İsmet Paşa'ya anlatmış ve Elazığlıların ricalarını kendilerine iblağ etmiştim. İsmet Paşa da, halkın ricasını destekleyen bakanlık görüşünü kabul ederek Genelkurmay Başkanı'na kabul ettirmeye yönelik tarafgir bir yazı yazdırdı. Fakat merhum Mareşal bu başvekâlet yazısına verdiği cevapta, hattın yine güneyden geçmesinde ısrar etmişti. Ben iki makamın arasını açmış olmamak düşüncesiyle, artık işin üstünde daha fazla durmayı uygun bulmadım ve başvekili tekrar taciz etmek istemedim. Hat, Genelkurmay'ın isteğine uygun olarak, Elazığ kasabasının 24 kilometre güneyinden Diyarbakır istikametine doğru geçti. (Uran,2007:209)

 Hilmi Uran Mareşal Çakmak'ın bir başka müdahalesini de şöyle anlatır:

 Sivas-Erzurum arası demiryolu hattı tam bir yerli emeği ve sermayesiyle bitirilmiş ilk büyük eser olmuştu. Hattın güzergâhı da uzun bir münakaşa konusu olmuştu.

Mühendisler, Zara istikametinden geçmeyi normal buluyorlardı. Fakat Genelkurmay Başkanlığı ve bu makamı temsilen bilhassa merhum Mareşal Fevzi Çakmak, hattın daha güneyden ve Divriği istikametinden geçmesini gerekli buluyordu. Zaten öteden beri hatlarımızın güzergâhını tayinde ekonomik düşüncelerle askeri anlayışlar çarpışır dururdu ve son sözü daima askerler söylerdi. (Uran,2007:208)

 Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın Emekliye Sevkedilmesi

 İnönü'den bu görevi devralan Mareşal Fevzi Çakmak, Atatürk'ten sonraki tek mareşal unvanlı komutan olarak 12 Ocak 1944'e kadar 23 yıl bu makamda kalmıştı.

 Yaklaşık 23 yıl boyunca Genelkurmay Başkanı ve Gölge Başbakan olarak çalışan  Fevzi Paşa emekliye sevkedilmeye kalkınca ilk önce bunu kabullenemez. Makam arabası, şoförü ve Atatürk tarafından kendisine bağışlanan köşkü geri alınmaya kalkılınca Fevzi Paşa gerçeği yakından hisseder.

 O günleri Fevzi Paşa'nın torunu şöyle anlatır:Başvekil Şükrü Saracoğlu geliyor Genelkurmay'a. Mareşal'e emekliliğinin geldiğini iletiyor. Paşa dedem Şükrü Bey'e öyle bir bağırır ki odadaki avizeler sallanır: "Ben emekli olacağım günü bilirim, günü gelince bir dakika da durmam burada. Lütfen şimdi buyurun dışarı!"

 Emekli olmasının ardından köşke icra memurları geliyor ve köşkü boşaltması isteniyor. Babam da olay günü orada. "Mareşal'in ilk defa gözünün yaşardığını orada gördüm." derdi hep. Fevzi Bey'in gözleri yaşarıyor.(Çakmak,2010)

 Mareşal Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal Paşa tarafından getirildiği Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği  12 Ocak 1944'de 68 yaşında yaş haddinden dolayı emekli edildi.

 Bir ‘Siyasi Aktör' Olarak Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak:

 Fevzi Çakmak, Atatürk'ün ölümünden sonra Millî Şef İsmet Paşa'nın tek potansiyel rakibiydi. İkinci Dünya Savaşı'nda halkın ezilmesi, yokluklar, karne vs. İsmet Paşa'yı gözden düşürürken, Fevzi Çakmak hem halkın hem de askerin gözbebeği olmuştu. Üniversiteli gençler imza toplayarak Fevzi Çakmak'ın İstanbul, İzmir ve Ankara'dan aday olması için teklifler yağdırıyordu. Bunun üzerine CHP'liler Fevzi Çakmak'ın ağır hasta olduğunu yaydılar. Bu yalan tutmayınca Fevzi Çakmak'ın karşısına Kazım Karabekir'i aday olarak çıkardılar.

 Çakmak,1946'da Demokrat Parti (DP) listesinden bağımsız aday olarak Meclis'e girdi, 1948'de daha fazla demokrasiyi vadeden Millet Partisi'nin kuruluşunda yer aldı.

 Ne var ki politik arenada sahne almak Genelkurmay Başkanlığı gibi kolay değildi. Nitekim CHP propagandacıları hızlarını alamamışlar ülke tarihinde en uzun süre Genelkurmay Başkanlığı yapmış ‘Mareşal Fevzi Çakmak'ı da komünistlikle suçlamaktan çekinmemişlerdi.' (Dilipak,1990:103)    

 Fevzi Çakmak'ın Vefatı ve Olaylar

 Çakmak'ı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'ne karşı yürüttüğü ciddi muhalefetten sağlığı ayırdı. Prostat ve şeker hastalığı vardı. 10 Nisan 1950'de, İstanbul'da yaşama gözlerini yumdu.

 Çakmak'ın akrabası olan İlhami Yangın'a göre Çakmak paşa şaibeli bir ölüm ile dünyadan ayrılmıştır.Fevzi Çakmak 3 Nisan 1950 tarihinde ameliyat oldu. Ameliyatı başarılı geçmiş nekahet müddetini de atlatmıştı. Artık ayağa da kalkmış, hastaneden taburcu olmayı beklemektedir.

 Fakat 10 Nisan 1950 tarihinde Fevzi Çakmak hiç beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetti.Fevzi Çakmak'a yanlış kan verilmişti.Eşi Fitnat Hanım, yanlış kan verildiğini söylüyordu. Üstelik kan veren operatör dahiliye mütehassıslarına danışmadan kan vermişti.Niçin ve kimin emriyle kan verildiği bulunamadı. Bu olayın üzeri ört bas edildi. Öldüğü gün Ankara'dan "Derhal gömülsün" diye bir emir geldi.(Yangın,2010)

 Bu şaibeli, ölümün ardından Milli Şef İktidarı'nın Mareşal Fevzi Çakmak'ın cenazesine yaptığı muamele bardağı taşıran son damla olmuş,1950 seçimin kaderini adeta tayin etmişti.

 General Sıtkı Ulay o günlerde yaşananları şöyle anlatır: “Mareşal'in öldüğü gün radyoda oyun havaları çalması halkı tahrik etmiş, cenaze tam bir mitinge dönüşmüştü.”  (Ulay,1990:34)

 HAFTAYA:  İLK TÜRKÇE KUR'AN'IN, YEREBATAN CAMİİ'NDE OKUNMASI

                                               KAYNAKLAR

 

Akyol Taha, (2009) Milliyet 6.Aralık.2009

 Atay F. Rıfkı,  (1998), Çankaya, İstanbul:Bateş Yay.

 Aydın  Ertan, (2010), Star, 15 .5.2010 

 Barlas Mehmet,(2000) Darbeler ve Kavgalar Devri, İstanbul:Birey Yay.

 Bozok Salih, (2001), Yaveri Atatürk'ü Anlatıyor, İstanbul:Doğan Kitap

 Cebesoy Ali Fuat,(2007),Siyasi Hatıralar, İstanbul:Temel Yayınları

 Dilipak Abdurrahman,(1990) Menderes Devri. İstanbul:Beyan Yayınları

 Düzdağ Ertuğrul,(2014) Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar Cilt 2,İstanbul: Kaynak Kitaplığı

 Karaosmanoğlu Y. Kadri,(1993), Politikada 45 Yıl, İstanbul:İletişim Yay.

 Kılıç Ali -Turgut Hulusi,(2010)Kılıç Ali'nin Anıları, İstanbul:İş BankasıYay

 Koçak Cemil (2011), Star 14.8.2011

 Sarıkaya Muharrem, (2010) 12 Nisan 2010

 Tunçay Mete, (2010), Neşe Düzel, 1-2-3.03.2010

 Ulay Sıtkı, (1990), Giderayak,  İstanbul:Milliyet Yay.

 Uran Hilmi, (2007) Meşrutiyet, Tek Parti, Çok Parti Hatıralarım, İstanbul: İş Bankası  Yay.

 Uyar Hakkı,(1998),Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi,Boyut Kit:İstanbul

 Yangın İlhami, (2010),12.4.2010