Marks'ın söylem inşası meselesinde kapitalizmin zıtlık anlamsalı -2
Marksizm, birçok anlamı yanı sıra –tarihi materyalizmin- başlangıcı olarak gösterdiği kendi donelerini –nedir onlar? işçiler para anlamsalına hem alışmalı hem de uzak durmalı meselesi-, neden daha sonraki yazım dilinde kullanmakta mahir olamadı. Oldu da biz mi bilmiyoruz?
Marksizm eğer işçi sınıfı-emek-ücret
kimliği üzerinden edindiği Alman felsefesi notlarını bu denli vazgeçilmez
buluyor idiyse neden Fransızlar, 1870 öncesi savaşın hırgürüne hazırlık
aşamasında Marks’ın yazdıklarına burun kıvırarak konuyu dışa vurdular? –A.Bebel okumaları-. Almanya felsefi
olarak alaya alınan bir nesne idi, Fransız sosyalistlerinin Marks okumalarında;
ve bu durum öyle yadsınması imkansız nedenlere dayanıyordu ki. -Prusya Almanyası-, dahası ittifaklık
mecrası Fransızlara karşıydı neden kendini izahta Alman bölgesel birliği
peşinde koşan reich kabiliyetini
Alman bütünleşmesi adına –bölüntülenmesine- yol açacak açılımlara tevessül
ediyordu. Almanya Birliği –sözüm ona- kırk bohçadan ibaretti hani. Öyleydi.
Marks onca emeğine karşı Fransızlara
hiç iyicil gelmiyordu. Marks anlamsalı bu neviden onlarca parçacığına rağmen
-tarihi yeniden okumak- üzerine kuramlaştırdığı ortaklığa bir o kadar güç sarf
ettikten sonra kendinin saydığı kavramlara karşı aç gözlülük yapmadı, yapmasına
müsaade edilmedi belki de. Ve neden Alman
İdeolojisi’nin içine bütün bunları giydirmek zorunda hissetti,-gizledi
de.-?
Almanlık kimliği Marks’a Yahudi
olduğunu unutturur iken bunun Marks’ın kültürler üstü varlığı olarak
delillendirilmesi hatta, meselemizin başlangıcı değil miydi? Aslında meselenin
Yahudi bankerler sınıfının içsel/yapısal karakterine duyduğu nefret olduğunu
ifade etmekte zorlanıyoruz. Ama öyle. Neden Marks dahi –Yahudi Sorunu- eserinde
o derece kendini öteleyerek meseleye Almanlaşma
uçundan bakar ki, şaşmamak elde değil? Mesele biraz bu değil mi zaten:
Almanlaşma? Bu anlamıyla tarihi materyalizm eleştirileri bir Marks eleştirisi
olmaktan ziyade -bir Engel eleştirisidir.- Geri planda değil aleni olarak
Engels Marks’a rağmen Marks için konuşan adamdır.
Bu
kavramın –yani, bir devlet kimliğinin
oluşumunda Almanlaşma ne denli bir öz yönetim hakkı tanıdı Alman bankerlerine
daha sonraki on yıllar adına- Marks’a giydirildiğini daha sonraki yılların
okumalarından anlamak mümkün hale geldi. Giydirilen neydi? Yazılı tarihin bütün verilerini yeniden okumak konusuydu. Öyleydi
ama bankerler bunun neresindeydi? Neden çözümselliği bu denli kapsamlı ve
sorunlu metinlere insanlık kapaklandı. Güneşin doğma meselesi gibi bir şeydi
Marks’ın ardından söylenenler; ilk kez antik Yunan vasiyeti bir başka zaviyeden
siyaset felsefesi hatta politik ekonomi kabiliyeti olarak insanlığın önüne
konulacaktı -ki öyle oldu zaten-. Aristo okumaları İslam’la birlikte kaldı ve
Platon ve ötesi yeniden doğdu.-muştu.
Öyle ise, Marks çözünürlüğü konusunda insanlığın/ve bugünkü üniversitenin bu
denli istekli olmasının arkasında hangi itme vardı.-r? Bunun -kapitalist
ağaların- yaptırdığına dair iddiamızı burada ifade ederken dünyanın en büyük
üniversitelerinin konuyla ilgili Marks araştırma enstitüleri ile meseleye dahil
olma duhuliyetleri –ilginçtir-
Marks’ın pratiksel ülkesi Sovyetlerin
yıkılışından sonra bile devam etti; dahası meselenin daha da karmaşık hale
getirilerek Orta Avrupa üniversitelerine sıçraması sağlandı. Bu yerindelik
tespitine kapitalizmin Orta Avrupa merkezli varsıllığı belirgin Yahudi nüfusu
onay verdi. Marks nedir? Marks bir kişilikten öte nedir? Marks anlamsalı neyi
temsil etmektedir? İşte size en ciddi contre-marks
anlamsalı. Şudur: Marksizm, kendi kültürlerine ihanet etmeden dile
getirmeyi beceri hanesine yazdırtmayan bir tanımlamalar tarihidir, -elbette
bize göre.- Bu öylesine garip bir tesanüt ki –Marks’a tarihsel ümidimiz narası atma- her ülkeden binlercesine
rastlanırken bizim ülkeden on binlercesine rastlamak mümkün oldu,-dür. Sadece
avarelik. Bu konuda, gerçekçi bir bakış açısını ilan etmek zorundayız ve sorun
hiçbir zaman birilerinin –üstat olarak bilinenlerin dahi-içinde olmak
istemediği -tarihi bir açmazlar zinciri kimliği ile- önümüzde,-dir. Türkiye’de,
Marks hakkında kitap yazanların –veya makale- meseleyi –anlamsızca-
anlamlandırma teşebbüslerini şimdi nasıl inkâr edelim? Marksizm kimliği, -bir
Yahudi alt yapısı mıdır-? Yoksa, Prusya dipnotlu Alman felsefesinin Yahudi
kabiliyeti üzerinden kıta Avrupa’sına kendini ifadesi midir? Öyle veya böyle bu
mesele alt edilmesi gereken bir mesele mi; yoksa cevap yetiştirilmesi gereken
bir metin tesanütü mü? Yoksa anlaşıldığı gibi antikite’nin yeniden dirilişi ve din kisvesinin insanlığın önünden
ebediyen kaldırılması için en önemli –gereç- miydi,-dir? Bu konuda, gerçekçi
bir söylem dile getirme pozisyonunu insanlığın kaybettiğini belirtirken bizim
–kritikasyonlar da- meseleyi dikkatlice ele alacağımızı belirtmek yerinde olur.
Şimdi konu şudur: -yeniden- 1-,
Marks’ın anlamsalı nedir? 2-,
Marksizm neden önemli bir anlatımdır? Bunların içyapısal durumları bir tarafa
bizim sitayişle bahsedeceğimiz konu İslami olarak bu kavramlaşmalara bakmaktan
ziyade İslam ve onun tanımsalı 11. yy’da kalmış terimlerini Marksizm’le anlatma
lüzumunun gerekselliğine/ve araçsallığına söz söyleme durumumuzdur. Var mıdır
bu durum? O kadar fazla ki. Gizli övgüsellik/tutarsızlık. Bir akıl tutulması
olarak İslam toplumlarına/ İslam milletlerine giydirilen -meselesi İslam
olmayan- kavramların ve bunu uluorta kullananların tutumu meselemiz. Nasyonel kabiliyet veya etni-site
arzı, hatta liberal kavga üzerine
ölümüne konuya eğilme-. İnsan önceliği insanın liberal temayülle kullanılma
hakkını modernite’ye kim – ve kimler- üzerinden verdi?
Bu konuda, söyleyeceklerimiz baki
kalmak şartı ile şöyle bir ifadelendirme yapabiliriz;
İslam ve Marks’ın inşası niyeti üzerinden İslami kavramların düzenlenmesi
işlemi artık 20. yy da kaldı, -kalmalı-; 21. yy -bu konuda- daha acımasız
eleştirel yapacak, bunu umarsızca denemeye teşne olanlara.