10 Kasım 2022

Medeni Dünya Uçsuz Bucaksız Bir Akıl Hastanesi Gibi

Kırılmış, incinmiş, örselenmiş ruhumuz. Bir nesneden diğerine çarpan, mütemadiyen hüsrana uğrayan, yenilgi yenilgi küçülen ruhumuz. Madde ve gösteriş çağında, pasla ve makyajla kaplanan ruhumuz. Hedonizm rüzgarlarının kopardığı ve uzak diyarlara savurduğu; zavallı ruhumuz.

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından her yıl yayınlanan “Dünya Ruh Sağlığı Raporuna” göre; dünya genelinde her sekiz kişiden birinin ve 970 milyon insanın ruh sağlığı problemine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu tahmine cinsiyet değişkeni açısından bakıldığında kadınların oranı %52,4; erkeklerin oranı %47,6’dır (WHO, 2022).

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “İntihar Raporuna” göre; dünya genelinde her yıl yaklaşık 700 000'den fazla insan intihar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. İntihar, 15-29 yaş grubu bireyler arasında dördüncü sıradaki en sık karşılaşılan ölüm nedenidir (WHO, 2019).

 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre dünya genelinde antidepresan kullanımı sıklığı da belirgin bir şekilde artmaktadır. Her 1000 kişide günlük antidepresan kullanım dozu 2020 yılı için; İzlanda 153,4; Portekiz 131; Avustralya 122,2; Kanada 122; İsveç 105,4; İspanya 86,9; Belçika 83,8; Finlandiya 81,5; Danimarka 80,7; Yunanistan 65,8 ve Türkiye 48,9 şeklindedir.  Tüm ülkelerde yıllara bağlı olarak kullanım dozlarında artış söz konusudur. Mesela İzlanda için 2010 yılı verisi 101,3; Türkiye için 2010 yılı verisi 32,7 şeklindedir.

 

Türkiye İstatistik Kurumu (Tüik), “Yaşam Memnuniyeti Araştırması” sonuçlarına göre; Mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı, 2021 yılında %49,3 iken aynı oran 2011 yılında %62,1’di. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2021 yılında %16,6 iken aynı oran 2011 yılında %9,9’du.

 

Dünyanın kuzeyine veya güneyine, doğusuna veya batısına fark etmeksizin hangi yönüne bakarsanız bakın insanın giderek daha mutsuz ve daha yalnız olduğunu görebilirsiniz. Bu durumun pek çok nedeni var elbette. Mesela bunlardan biri tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınıydı. Pandemiden önce 193 milyon kişinin majör depresif bozukluğa sahip olduğu düşünülürken; pandemiden sonra bu sayının 246 milyon kişiye ulaştığı tahmin edilmektedir (WHO, 2022).

 

Belki bazılarımıza göre bu durumun en önemli nedeni ekonomik buhranlar. Fakat araştırmalar bunu doğrulamıyor. Zira hem ruh sağlığı istatistikleri hem intihar istatistikleri hem de antidepresan kullanım istatistikleri en büyük sorunun ve yaygınlık oranının refah payı en yüksek olan ülkelerde olduğunu gösteriyor.

 

Bu yazıya ilhamını ve başlığını veren merhum Cemil Meriç üstadım şöyle der; “Medeni dünya uçsuz bucaksız bir hastane koğuşu, ortalığı yürek parçalayan iniltiler dolduruyor. Kapitalizmin armağanı “eşyalaşma”dır. “Eşyalaşma”nın hâkim olduğu dünya; katı, insan dışı, değerleri ve kişileri yok eden bir dünya”.

 

Benzer şekilde Frankfurt Okulu'nun Eleştirel Teorisi'ne yaptığı katkılarla bilinen Herbert Marcuse, tüketim kültürünün, insanları tüketim odaklı yaşamaya ve satın almaya zorladığını ve mütemadiyen “sahte ihtiyaçlar” ürettiğini söylemektedir.

 

Aristoteles, mutluluğun erdemli bir yaşam sürmekle mümkün olduğunu; Eric Fromm ise hırslardan arınmış bir kişiliğe sahip olmakla mutlu olunabileceğini belirtmektedir. Victor Frankl, modern insanın mutsuzluğunu yaşamındaki anlamsızlık ile açıklamaktadır. Farabi, dünya ve ahiret saadetinin sırrını erdemler ve güzel ahlakla açıklamıştır. Gazali, “Kimya-ı Saadet” (mutluluğun kimyası) isimli eserinde mutluluğun insanın Allah’ı bilmesi (marifetullah) ile mümkün olacağını belirtmiştir.

 

İnsanın eşyalaşarak ve hazlarının esiri olarak aradığı huzuru bulması mümkün değildir. Bize hayatı ve ölümü sevdirecek, en zor zamanlarda bile dayanma ve başa çıkma gücü verecek, içimizdeki umudu hep canlı tutacak bir anlam gerek. Belki de bunun sırrı şu ayette saklıdır; “Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur” (Ra’d / 28).

 

Vesselam…