29 Mart 2022

​Mevlânâ'nın dil şehrinde harfsiz konuşulur

Dünya şehirlerinin kasvetli havasından bunalan Hz. Pîr ulvî aşk şehrini, yâni dil şehrini inşa etmeye karar vermiştir: “Dünyadaki bütün şehirleri dolaştım. Aşk şehri gibi güzel bir şehir bulamadım. Ben ezeldeki aşk şehrinin kıymetini bilmedim de, bilgisizlik yüzünden dünya şehrine sürgün edildim.” (Dîvân-ı Kebîr-2, S.205)

Hz. Mevlânâ’nın dil şehri Allah aşkıyla demlenmiş güzel insanlar şehridir. Bu şehirde yabancılar, huysuz ve ahlâksız insanlar olmaz? (Divân-ı Kebîr-1, s.215) Ona göre dil şehrinde yaşayan insanların her günü bayramdır. Güzelliğin letâfetin hâkim olduğu bu şehir bir mânâ şehridir. Mekânın yeri olmadığı gibi, zaman da yoktur bu şehirde. İki yüz yaşına basmış olan ihtiyarlar ilâhî nefesle Yûsuf’un aşkını yaşarlar. Bu şehirde gönüllere, canlara hükmeden Allah (c.c.)’dır. Dîvân-ı Kebîr-3, s. 350-351)

HZ. PÎR’İN DİL ŞEHRİNDE EKŞİ YÜZLÜ İNSAN OLMAZ

Dünya şehirlerine benzemeyen bu şehir şirin yüzlülerin şehridir. Ekşi yüzlü insan olmaz. Hz. Pîr ekşi yüzlüleri azarlar: “Neden yüzünü ekşitmişsin? Sen bu şeker ülkesinden, bu tatlılıklar diyarından git, burada herkes güler yüzlüdür. Burada kimse ekşi suratlı değildir.” (Dîvân-ı Kebîr-2, S.137)

ÖNCE NEY’İN FERYADINA KULAK VERİLİR BU ŞEHİRDE

Bu şehirde yaşamaya tâlip olanlar önce Ney’in feryadına kulak verirler. Ulvî aşkın sızısını Ney’den dinleyip ilâhî cezbeye tutulurlar. İbadetlerden sonra Ney’in ulvî ve hüzünlü feryadına eşlik ederler. Ney bu şehrin halkına Cennetten dünya gurbetine gönderilmenin feryadını hissettirir. Ney’in üflediği feryat bu şehirde yaşayanların kalbindeki ayrılık hüznünün sesidir. Allah’a (c.c.) ulaşma hüznüdür bu…

“HAMDIM PİŞTİM YANDIM” TÂLİMİ YAPILIR

Bu şehirde yaşayanların en büyük arzusu bilmek, bulmak ve olmak, sonra pişmek ve yanmaktır. Ulvî aşk ateşinde yanmayı göze alanların şehridir bu şehir. Bütün sokaklarında “hamdım, piştim, yandım” sözü yazılıdır. Bu şehre duhûl edenler ilk önce bu sözle karşılaşırlar. Ham insanı adam, âdem yapan bu muhteşem söz bu şehirde yaşayanların kalp ve gönül tezkiyesidir. insanlar ilâhî aşk ateşinde pişe pişe kemâle ererler.

GECE GÜNDÜZ MUHABBET VARDIR

Mevlânâ’nın dil şehrinde gece gündüz Muhabbetullah’a ulaşma tâlimi yapılır. Şehrin bânisi Hz. Pîr’in öğrettiği bir tâlimdir bu. Tâlimin ilk basmağı bilmektir. “Kendimizi, Rabbimizi ve kâinatı bilmek “Ham meyvenin güneşin ateşiyle pişip olgunlaşması misâli insan da bu tâlimle pişer ve olgunlaşır. Hiçbir ekmek dönüp de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi. Piş ve olgunlaş. İyice yan ki bozulmaktan kurtul!”

Mevlânâ’nın dil şehrinde yaşayanlar dünya ehli değil, âhiret ehlidir. Ölüm şeb-i arustur, yâni düğün gecesidir bu şehirde. Mânen ve maddeten cömertlik esastır. “Cömertlik cennet ağaçlarından bir ağaçtır; dalları dünyaya sarkmıştır. O ağacın bir dalına tutunanı, o dal cennete çeker götürür.”

BU ŞEHİRDE YAŞAYANLARIN KALPLERİ DAİMA CİLALIDIR

Benlik, kibir ve nefs yoktur bu şehirde. Devletlû de derviş de, çoban da dil şehrinin irfanınca halleşirler. Herkes vazifesini bilir. Bu şehirde hayatın anlam bilgisi kitapta, bilgide, defterde değil, kalpte ve gönüllerdedir. Bu sebeptendir ki, bu şehrin güzel insanlarının kalpleri daima cilalıdır. Para hırsı, kazanma hırsı, dedikodu ve hırsızlık olmaz. Cinayet işlenmez.

Hâsıl-ı kelâm; Hz. Mevlânâ’nın dil şehrinde dil hem insanı meydana getiren, hem de insanın derûnunda saklı olan bir değerdir. Dilsiz, dudaksız, harfsiz, yâni hâl diliyle konuşulur bu şehirde. Sükût şifadır, olgunluktur. Söz söylemek çocukluk; susmak ise adamlıktır. Rûhsuz ve kalpsiz modern şehirden bunalanlar gönlüne şifa arıyorsa bu şehre hicret etsin.

 

(ilbeyali@hotmail.com)