Mevlânâ'nın dil şehrinde harfsiz konuşulur
Dünya şehirlerinin kasvetli havasından bunalan Hz. Pîr ulvî aşk şehrini, yâni dil şehrini inşa etmeye karar vermiştir: “Dünyadaki bütün şehirleri dolaştım. Aşk şehri gibi güzel bir şehir bulamadım. Ben ezeldeki aşk şehrinin kıymetini bilmedim de, bilgisizlik yüzünden dünya şehrine sürgün edildim.” (Dîvân-ı Kebîr-2, S.205)
Hz.
Mevlânâ’nın dil şehri Allah aşkıyla demlenmiş güzel insanlar şehridir. Bu
şehirde yabancılar, huysuz ve ahlâksız insanlar olmaz? (Divân-ı Kebîr-1, s.215)
Ona göre dil şehrinde yaşayan insanların her günü bayramdır. Güzelliğin
letâfetin hâkim olduğu bu şehir bir mânâ şehridir. Mekânın yeri olmadığı gibi,
zaman da yoktur bu şehirde. İki yüz yaşına basmış olan ihtiyarlar ilâhî nefesle
Yûsuf’un aşkını yaşarlar. Bu şehirde gönüllere, canlara hükmeden Allah
(c.c.)’dır. Dîvân-ı Kebîr-3, s. 350-351)
HZ. PÎR’İN DİL ŞEHRİNDE EKŞİ
YÜZLÜ İNSAN OLMAZ
Dünya
şehirlerine benzemeyen bu şehir şirin yüzlülerin şehridir. Ekşi yüzlü insan
olmaz. Hz. Pîr ekşi yüzlüleri azarlar: “Neden yüzünü ekşitmişsin? Sen bu şeker
ülkesinden, bu tatlılıklar diyarından git, burada herkes güler yüzlüdür. Burada
kimse ekşi suratlı değildir.” (Dîvân-ı Kebîr-2, S.137)
ÖNCE NEY’İN FERYADINA KULAK
VERİLİR BU ŞEHİRDE
Bu şehirde
yaşamaya tâlip olanlar önce Ney’in feryadına kulak verirler. Ulvî aşkın
sızısını Ney’den dinleyip ilâhî cezbeye tutulurlar. İbadetlerden sonra Ney’in
ulvî ve hüzünlü feryadına eşlik ederler. Ney bu şehrin halkına Cennetten dünya
gurbetine gönderilmenin feryadını hissettirir. Ney’in üflediği feryat bu
şehirde yaşayanların kalbindeki ayrılık hüznünün sesidir. Allah’a (c.c.) ulaşma
hüznüdür bu…
“HAMDIM PİŞTİM YANDIM” TÂLİMİ
YAPILIR
Bu şehirde
yaşayanların en büyük arzusu bilmek, bulmak ve olmak, sonra pişmek ve
yanmaktır. Ulvî aşk ateşinde yanmayı göze alanların şehridir bu şehir. Bütün
sokaklarında “hamdım, piştim, yandım” sözü yazılıdır. Bu şehre duhûl edenler
ilk önce bu sözle karşılaşırlar. Ham insanı adam, âdem yapan bu muhteşem söz bu
şehirde yaşayanların kalp ve gönül tezkiyesidir. insanlar ilâhî aşk ateşinde
pişe pişe kemâle ererler.
GECE GÜNDÜZ MUHABBET VARDIR
Mevlânâ’nın
dil şehrinde gece gündüz Muhabbetullah’a ulaşma tâlimi yapılır. Şehrin bânisi
Hz. Pîr’in öğrettiği bir tâlimdir bu. Tâlimin ilk basmağı bilmektir.
“Kendimizi, Rabbimizi ve kâinatı bilmek “Ham meyvenin güneşin ateşiyle pişip
olgunlaşması misâli insan da bu tâlimle pişer ve olgunlaşır. Hiçbir ekmek dönüp
de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi. Piş ve
olgunlaş. İyice yan ki bozulmaktan kurtul!”
Mevlânâ’nın
dil şehrinde yaşayanlar dünya ehli değil, âhiret ehlidir. Ölüm şeb-i arustur,
yâni düğün gecesidir bu şehirde. Mânen ve maddeten cömertlik esastır.
“Cömertlik cennet ağaçlarından bir ağaçtır; dalları dünyaya sarkmıştır. O
ağacın bir dalına tutunanı, o dal cennete çeker götürür.”
BU ŞEHİRDE YAŞAYANLARIN KALPLERİ
DAİMA CİLALIDIR
Benlik,
kibir ve nefs yoktur bu şehirde. Devletlû de derviş de, çoban da dil şehrinin
irfanınca halleşirler. Herkes vazifesini bilir. Bu şehirde hayatın anlam
bilgisi kitapta, bilgide, defterde değil, kalpte ve gönüllerdedir. Bu
sebeptendir ki, bu şehrin güzel insanlarının kalpleri daima cilalıdır. Para
hırsı, kazanma hırsı, dedikodu ve hırsızlık olmaz. Cinayet işlenmez.
Hâsıl-ı
kelâm; Hz. Mevlânâ’nın dil şehrinde dil hem insanı meydana getiren, hem de
insanın derûnunda saklı olan bir değerdir. Dilsiz, dudaksız, harfsiz, yâni hâl
diliyle konuşulur bu şehirde. Sükût şifadır, olgunluktur. Söz söylemek
çocukluk; susmak ise adamlıktır. Rûhsuz ve kalpsiz modern şehirden bunalanlar
gönlüne şifa arıyorsa bu şehre hicret etsin.
(ilbeyali@hotmail.com)