22 Ocak 2018

Milli görüş kumaşın yaması değil aslıdır


Türkiye'nin milli görüşe ihtiyacı var. Peki milli görüşün neye ihtiyacı var? Türk siyasi tarihinin son 40 yılına damgasını vuran milli görüş, kurucu lideri Erbakan'dan sonra ivme mi kazandı? İvme mi kaybetti? Yoksa ivme mi büyük oyunlarla kaybettiriliyor? Bu soruları sormak  milli görüşün dirilişine katkı sunmak için doğru bir başlangıç noktası olacaktır.

Bölgemizde yeni dünya düzeni adı altında yapılmaya çalışılan Büyük Orta Doğu Projesinden vazgeçilmiş değildir. Enerji kaynaklarının el değiştirilmesi, vekalet savaşları ile küresel finans sisteminin yeniden yapılandırma süreci aktif olarak işlemektedir. Bölgemizde mücadele ettiğimiz bir avuç çapulcu PKK değil, Nato müttefikimiz ABD dir. Küresel finans ABD 'yi bütün gücü ile kullanarak zamana yayarak hedefine ulaşmaya çalışmaktadır. Milli görüşün bu olumsuzluklar karşısında tabana yayılarak, inisiyatifi ele alarak ayağa kalkması kaçınılmazdır.

Refah partisi dönemindeki heyecan, azim, özveri, hangi görünmez el ile milli görüşün mahallesinden sökülüp alındı?

Sorunların tespitinde milli görüş geleneğinden daha iyi tespitler vardı da, milli görüş bu tespit ve çözüm önerilerinin doğruluğundan mı bugün hak ettiği yerde değil?

Bugün milli görüşün en güçlü argümanlarından olan ''Adil Düzen'' söylemini oluşturan, ahlaki, iktisadi, siyasi ve ilmi yapılanmanın neresi eksik bırakılmıştı? İnsan mı, program mı? Yoksa her ikisi mi?

Milli görüşün millet içindeki değeri, sayısal bir nitelikle ölçülemez. 
Siyasal ölçekteki oy oranı, milli görüşün özgül ağırlığını asla göstermez. Bir süt'ün mayalanması için ne kadar yoğurt mayası gerekiyorsa, topluma nazaran milli görüşün  olması da o kadar yeterlidir. 
Mayalanacak olanın çok, mayanın az olmasından daha doğal ne olabilir ki. Buradaki sorun milli görüşün milletin mayası olup olmadığı konusunda değildir. Sorun, bu mayayı çalacak ekip varlığıdır.


Bu mayayı millete nasıl çalacağız?

Milli görüşten kopan parçanın, milli görüşün özünü koptuğu yere götürememe problemi açıkça ortadayken, küçük parçalar süreçle beraber koparken, merkezdeki maya da mayalama özelliğini kayıp mı ediyor?
Bu soruyu endişe taşıyıcı soru olarak sormak durumundayız. Öz eleştiri diriliş için, diri kalmak  için sürekli göz önünde tutmamız gereken bir gerçek. Buna bireysel bir nefis muhasebesi de diyebiliriz.

Milli görüşün özgül ağırlığı; toplumun sorunlarını çözmede yeterlidir. Üzerine atılan toprağı silkeleyerek, toplumsal diriliş, kadrosal bir dirilişle elbette gerçekleşebilir.

Milli görüşün Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik, 100 bin imza toplama kapasitesini kaybettiği söylemleri, milli görüşü küçümsemek ve demoralize etme algı çalışmalarıdır. Bizim inancımız odur ki, toplumun bütün dikkatini toplayacak, mevcut olumsuzluklara, özellikle faizin oluşturduğu ekonomik sorunlara çözüm üretebilecek, seçimin kaderini milli görüş belirleyecektir. Yeter ki doğru zaman, doğru proje, doğru ekiple yola çıkılsın.

Sayısal hesap yapanlar, hakkın söylenmesindeki tesirin gücünü hafife aldıklarında, o gücün altında kalacaklarını unutmasınlar.

Yeni siyasal yönetim değişiklikleri milli görüşün etki gücünü azaltmayacaktır. Mevcut hiç bir siyasi partinin inanç temelli  dirayetli duruşu, milli görüşle kıyaslanamaz. Siz bakmayın menfaat gereği partilerde bir  arada gibi duran siyasi parti teşkilatlarına. Onların hiç biri teşkilat yapılarında yaşı 80'e dayanmış genç Kamil abi gibi, beklentisini sadece Allah'tan bekleyen delikanlılara sahip değildir. 
Milli görüşün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkaracağı aday, mayası milli görüşü taşıyan, milli görüşe yeni söylemleri ile can verecek, halka umut olacak olan lideriyle, güçlü bir ekip çalışması ile milli görüşü hiç beklenmedik bir sonuca taşıyabilir. 
Çünkü milli görüş kumaşın yaması değil, aslıdır.


Selam ve dua ile...