06 Nisan 2019

Milli irade mi daha büyük şamata mı?

A.B.D'nin Golan Tepeleri'nin İsrail'ce ilhakını tanıması, aynı zamanda YPG'nin kontrolüne verilen  coğrafyayla birlikte İsrail'e eklemlenmesi anlamına geliyor.  Amerika'nın elindeki en son teknolojiyle donatılmış ve yirmi bin tır, beş bin kargo uçağı dolusu her türden silahın namlusu hudutlarımıza çevrilerek pusmuş bizi bekliyor. Biz gitmezsek onlar gelmeye ayarlılar. Akdeniz havzasında yine Amerika tarafından organize edilen Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs'ın oluşturduğu ittifak kendi aklınca üstümüze çökmek için işaret bekliyor. Artık herkesin gümbür gümbür geldiğini, hatta kimilerinin başladığını düşündüğü 3. Dünya Savaşı'nın sebep ve sâiklerinin hem en etkin nesnesi hem denge bozucu öznesiyiz. Yeryüzündeki tüm insanlık tarihinin ve hareketliliğinin en nüfuz edici ve en akışkan olduğu bu coğrafi zeminde bin yıldır tek başına baskın güç olmayı başarmış bir Türk devleti var. Şimdi bu devlete  üstelik böylesine koşullar altındayken seçimleri iğfal yoluyla düzenlenen bu denli aşikâr bir tertip yedirilebilir mi?  Bence yedirilemez, bilâkis tertibi sahiplerine yedirir... Bu Tayyip Erdoğan'ın da iradesini aşan bir mesele...

Bir defa şunu en başından tespit ve kabul etmeliyiz ki 15 Temmuz'da ifşâ oldukları korkusuyla ağır bir zamanlama hatası tuzağına düşürülenler aynı vahim yanlışa bir defa daha düştüler. İstanbul ve Ankara büyük şehir belediyelerini ve kaynaklarını bir an evvel ele geçirme şehvetiyle aslında genel seçimlerde kullanmaları gereken sonuçlara müdahale tertibini yerel seçimlerde kullanarak ifşâ ettiler. Tabii bir taraftan da ABD'nin bölgedeki planları için işleyen belirlediği bir takvim var ve dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de fason işi yüklenen  komprador taşeronlar bu takvimle eş güdümlü hareket etmek zorundalar. 

Belki de bu takvimin sıkışıklığından kaynaklanan baskı sebebiyle  bir seçimde yapılabilecek bütün hileler başta İstanbul olmak üzere gayet sistematik ve örgütlü biçimde yapılarak, seçim sathında kirletilmemiş nokta kadar bir alan bile bırakılmamış. Üstelik bu seçim hilelerinin her biri seçimin sonucunu yüzde yüz değiştirecek ölçekte! Sâdece bir ilçede hâlen inşaat halinde olan boş adreslerde ikamet ediyormuş gibi gösterilen ve İstanbul dışından taşınan on binlerce sahte seçmen kaydı tespit edildi. Adaylardan Binali Yıldırım'a verilen oyların on binlercesinin, kâh CHP adayına verildiği, kâh diğer zayıf adayların ismine kaydedildiği anlaşıldı. Aynı şekilde Ak Parti adayına verilmiş binlerce geçerli oyun çetelelere, listelere geçersiz olarak kaydedildiği görüldü. Bütün bu tahrifatlar sandık başlarından başlayarak, tutanak birleştirme listelerine oradan YSK kayıtlarına kadar ulaşan, her aşamada yeni bir tür ifsat eyleminin eklemlenmesiyle bir kartopunun çığa dönüşmesine benzeyen çok karanlık bir sürecin işleyişine ve organizasyona işaret ediyor. Aslında işaret etmiyor, “işte burada” diyerek fâilleri cürmü meşhut hâlinde gösteriyor! Bu devasa seçimi kundaklama ve hile organizasyonunun kimin lehine kimin aleyhine çalıştığı ortada!

Peki bu rezalet nasıl ve kim tarafından temizlenecek? Elde etmek istedikleri sonuç, artık herkesçe görülen apaçık hile ve tahrifata rağmen  faillere teslim edilecek mi? Hile düzeneğini oluşturan ve yürüten mahfil tüm işbirlikçileriyle birlikte çökertilecek ve cezalandırılacak mı? Bu soruların cevabını vermeden hiç kimse bu masadan kalkamaz!

Öncelikle en elzem olan,  hileyi yapan organizasyonun esas hedefine ulaşmasına izin verilmemesidir. Yâni Türkiye'de üstelik ifşa olmuş organize bir hileyle ve kaptı kaçtı yöntemiyle seçim gasbı yapılamayacağı tüm dünyaya gösterilmelidir. Bu yüzden bütün oyların yeniden sayılması gerekiyorsa sayılmalıdır. Örneğin sahte seçmen iradesinin İstanbul'un gerçek seçmenlerinin saptırılmamış iradesini tespit edilemeyecek ölçüde kirlettiği görülüyorsa hiç bir şamataya kulak asmadan seçimler yenilenmelidir. Bu ülkede herkes  seçimlerde hile yaparak sonuç alınamayacağından emin olmalı ve bu ihtimalden umudunu kesmelidir. Tespit edilen sistematik hilelere ve irade gasbına rağmen, çalıntı seçim zaferine bir kez bile imkân tanınsa  karanlığa tekrar kapatılması çok zor bir kapı açılmış olur. Her seçimde yeni ve  daha çetrefilli hilelerin aranacağını, ardından seçim sonuçlarının güvenilmez hâle geleceğini, bunun da bitmeyen  bir meşruiyet krizi başlatacağını bilmeliyiz.

Türkiye'yi yönetenler ve buna talip olanlar, şamatayla şekillenen refleks tepkiler göstermekten vazgeçmeli! Ve artık herkes kararını vermeli; halkın iradesi karşısında mı esas duruşa geçeceksiniz yaygaranın mı?