07 Ağustos 2017

Mimarlık Kanunu Çıkmalıdır

 

Ülkedeki çirkin binaların ve kentlerin suçunu mimarlara atmak çok kolay bir yaklaşım.

Önüne gelen tüm projeleri, bu olmamış diye kenara fırlatan reklamda, müteahhidin emrindeki mimarlara yaptığı hakareti çoğu kimse görmedi veya fark etmedi ama.

İnsanların karşılaştıkları her mimara iç mi dış mı sorusu da garabet bir şeydir aslında. Biz mimarlar bu soruya nasıl ve ne şekilde cevap vereceğimizi hâlâ bulamadık bir türlü.

Yapı denetim firmalarında ya çok genç ve tecrübesiz ya da yaşlı ve enerjisini kaybetmiş mimar meslektaşlarımızın sadece imzaları ve yapılan yanlışlıkların sorumluluğunu taşımaları için çalıştırılmaları başlı başına bir yazı konusudur.

Müteahhit olmak için hiçbir eğitim ve yetkinlik gerektirmeden Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın ilgili birimine kayıt yaptırmanın yeterli olduğu gerçeği, tüm çıplaklığıyla gözümüzün önünde durmaktadır.

İnşaat ruhsatlarından müteahhit ve şantiye şefinin imza zorunluluğunun kalkması daha bir hafta oldu.

Bununla birlikte inşaat esnasında mimarların mesleki uygulama sorumluluğu kapsamında hizmet vermesinin engellenmesi için kamu kuruluşlarının ve özel sektörün el birliğiyle nasıl ellerinden geleni yaptıklarını da görüyoruz.

Neymiş efendim, projede hiçbir değişiklik yapmayacaklarmış. Mimara ve ürünü olan projeye o kadar saygılılar yani. Geçin efendim. Ellerinden gelse mimarı bir kaşık suda boğacaklar.

Proje esnasında mimara yeterli süreyi, imkânı ve parayı veren bir işveren ile karşılaşan varsa beriye gelsin.

Arsa yeni alınmıştır, para yoktur. Mülk yeni kiralanmıştır, para yoktur. Kurum karar almak için çok gecikmiştir, süre yoktur. Kira sözleşmesinde tamirat süresi ilave edilmemiştir, süre yoktur. Bahaneler bitmez.

Uygulama esnasında raftan ya da dosyasından projeleri çıkartıp bakanını hiç gördünüz mü peki. Ortada bir kalıp planı dolaşır ama teknik şartname gereği hazırlatılan ve mimara santim santim çizdirilen paftalar, hazırlatılan renkli paftalar, daha önce belirlenmiş malzeme, renk, örnek, detay ve benzeri kararların hiçbirine bakılmaz.

Ondan sonra bu binalar kötü. Mimarlar kötü çizmiş. Ne olacak bu binaların hali.

Bir de bina bitince o mimardan iskân belgesine imza atması istenir.

Hani inşaat esnasında şantiyeye girmesi engellenen, yetkisini, hakkını ve sorumluluğunu taşıması, kullanması ve alması engellenen mimardan.

Sözleşme yapmadan, kaparo vermeden, sen bize bir şeyler çiz de görelim konularına hiç girmiyorum daha.

Çünkü en başta mimara sorulan soru şudur. Belediyede adamın var mı? Bizim projeyi ne kadar sürede onaylatırsın? Yapı denetimcin var mı tanıdık? Hani biz inşaat yaparken bizim kaçakları çok görmeyecek birileri.

Bir de Mimarlar Odası var. Çoğu meslektaşıyla kavgalı. Çoğu işlerinin meslekle hiç alakası olmayan. Sadece sekter siyaset yapan. Her şeye itiraz eden ama bir tane kuleye itiraz etmeyi unutan. Onlardan gelen mektuplara uysak eylem yapmaktan mimarlık yapamayacağımız bir Mimarlar Odası.

Kapalı bir kutu gibi davranan. Dıştan baktığınızda sanki gayrı resmi bir örgüt havasında. Bizden aldıkları aidatlarla bizim tasvip etmediğimiz kararları alan ve eylem davetiyeleri çıkaran bir Mimarlar Odası.

Kazananın hep kazandığı, kazanmayanın hiçbir şekilde temsil edilmediği ve bir türlü iktidardan inmediği sözde demokrat bir Mimarlar Odası.

Ha bir de meslek hayatımız boyunca çoğu kere mevcut yönetime karşı seçim mücadelesi verdiğimiz ve bu mücadelemiz esnasında hiçbir şekilde desteklenmediğimiz bizim bahçe var.

Sonra da her karşılaştığımız ya da konusunun açıldığı ortamda o odaya karşı başarılı olamadığımız için bir şekilde suçlandığımız ve sonuçta mesleğimizi o oda temsil ediyor göründüğü için toptan suçlanan bir mimarlık mesleği.

Mimarlık meslek kanununun 1938 yılında, Mimarlar Odası kanununun da 1954 yılında çıktığını, mimar meslektaşlarımızın çoğunun bu kanunları bir kez bile okumadığını ifade edelim bu arada.

Ayrıca yeni çıkan ve uygulanması ekim ayına ertelenen tip imar yönetmeliğin aslında sadece mimarların mesleklerini uygulayacakları temel bir yönetmelik olması gerekirken; öksüz ve yetim bırakılan, rantın ve diğer meslek alanlarının baskısı altında ezilen, iki yıllık fakülte mezunlarının yapılan değişikliklerle mimar olabildiği, açılan özel üniversitelerle kalitenin ve standardın çok aşağılara düştüğü bir sırada, meslekten olmayan bir sürü mühendislik dallarından kişilerin oluşturduğu kurullar sayesinde yetkilerinin ve telif haklarının elinden alındığı bir yönetmeliğe dönüşmesi içler acısıdır.

Devletimizi yöneten sayın yöneticilerimiz

Parlamentodaki çok az mimar vekillerimiz

Bakanlıklardaki İlgili bürokratlar

Şehirleri yöneten belediye başkanları

Başkan yardımcıları

İmar müdürleri

Ruhsat bürolarındaki mimar meslektaşlarımız

Mimarlar Odasındaki mimarlar

Mimarlık mesleğini ilgilendiren STK'lar ve üyeleri

Mimarlık fakültelerindeki hocalarımız

Mesleğini yapan ve yapmayan tüm mimarlar

Mimarlık öğrencileri

Konu ile ilgisi olan tüm taraflar

El birliğiyle yeni bir mimarlık kanunu yapmalıyız.

Bu kadar çok binanın ve inşaatın yapıldığı bir sırada;

Mimarları yok saymak

Saygı göstermemek

İtibar etmemek

Hürmet etmemek

Ve benzeri tavırlar hepimize kaybettirir.

Düzenlenmesi gereken alanlar aşağıdadır.

Gelenek, itibar, disiplin

Yetki, hak, sorumluluk

Bir şartım var ama; tip imar yönetmeliğindeki gibi olmasın sakın.

Çünkü biz kocamış Mimar Sinan'ın o kadar hizmetinden sonra evindeki suyu kesmiş bir milletiz.