16 Mart 2021

​Mısır'daki Mehmet Akif'in Hicranlı Gecesinde Secdeyle Uyanırken

O gün yıkılmış bir mescidin mezarlığına bakıp geçerken ufukta güneş son selamları ile geceye merhaba diyordu. Katıldığımız toplantının ışıltılı ama ruhu karanlık mekânından sonra bu yıkıntıdan geçerken neden mekânlar cafcaflı da ruhlar böylesine sahralı diye düşünürken Mehmet Akif’in Hicran’ı bana yoldaş oluverdi: -Bu bir ma’bedse, çırçıplak yakışmaz, sonra gâyet loş; Gelen: Ma’bûd; ışık bul, yaygı bul, git başka yerden, koş! Hemen bir kandil aldım komşulardan, bir de seccâde; Dedim: «Gel şimdi mihmânım, sa’âdet-gâhın âmâde.» Ne yanlışmış hesâbım: Hiç kapımdan geçmez oldun bak!,mısraları ile mekanı tezyin eden aklın yanlış hesabı karşıma dikiliverdi. Akif aklımdaki bir kurguya daha mısraları ile müstakim darbeler indirerek: “İlâhî! Söktüm attım, işte hücrem şimdi çırçıplak: Ne âfâkında tek kandil, ne mihrâbında seccâde; Ezelden bildiğin toprak, bütün varlıktan âzâde. Serilmiş secdelerdir bekleyen yerlerde mihmânı; Bu üryan şu’le dersen, sînemin pâyansız îmânı. İlâhî! Bir hatâ ettimse, elvermez mi hüsrânım?”, mihmanı beklemenin adabını hiç Akifce düşünmüş müydüm? İçini tezyin etmeyene hangi müzeyyen bina fayda eder ki? Hicranıyla aklımı, ruhumu sarsıyordu Akif. Akif’in bu iç çilelerine yoldaş olmadım, olamadık; onu öyle gürültülü düşünmeye alışkınız ki yaygarasız bu Hak aşığını ve hicranına hiç şahit olup, eşlik edemedik. Mevlana’nın herkes bana kendince eşlik etti diye konuşturduğu ney misali bizlerde vaki Mehmet Akif ile değil bize göre şeyleşen bir şeyle muhatap olduk gibime geldi. Akif’i anlamak için hicranını tanımak, o Hak aşkını, mihman bekleyen o ruhu anlamak elzem değil mi?

Bu yıkık mescitte yapılan nice secdeleri düşünürken birden Secde şiirindeki Akif dikildi karşıma. Mehmet Akif bir âleme bakar bir kendine bu hicranlar ve Secde’de söyleşir ah eder: Bütün dünyâ serilmiş sunduğun vahdet şarâbından; Ben'im mest olmıyan meczûbun, Allah'ım, benim meydan! Bırak, hâsir kalan seyrinde mi'râcım devâm etsin; Rükû'um yerde titrerken, huşû'um Arş'ı titretsin! İlâhî! Serserî bir damlanım, yetmez mi hüsrânım? Bırak taşsın da coştursun şu vahdet-zârı imânım. Bırak hilkatte hiç ses yok bırak meczûbunun feryâd...Bırak tehlîlim artık dalgalansın, herçi-bâd-âbâd!,  diyerek bu mısralarla Hakka yakarır. İmanını arayan Akif’e yoldaş olup, bu adamı hiç tanıdık mı? Hüsran ile feryad eden Akif gönlüyle konuşan ve düşünen Akif’e el vermek, kulak kabartmak… Miracını arayan adam Akif… İşte bunlar Ankara soğuğunda paltosuz, beş parasız ama haysiyetli vatan diye gezen bir adamdan, Mısır’da Secde şiiri misüllü hicranlı mısralar söyleyen bir mehcur ruhun iniltileri bunlar.

Hakikate ulaşıp Hakkın nurları ile aydınlanmanın çilekeşidir Mehmet Akif. Mısır Hilvan’da biçare bir gölgedir ve arar, yakarır. Gece şiiriyle seslenir sonsuz aydınlığa: “Perîşan rûhumun inler harâb evtâr-ı îmânı. Perîşan: Çünkü yükselmiş değil feryâd-ı gümrâhım; Şu mahşer mahşer envârın biraz yol verse, Allâh’ım! Evet, milyarla âlem vecde gelmiş bu’d-i mutlakta; Benim bîçâre gölgem çırpınır bir damla toprakta! Samîmîdir bütün gûş ettiğin âvâz hilkatten, Niçin göz yaşlarım haybetle dönsün sermediyyetten?...Ömürler geçti, sen yoksun, gel ey bir tânecik Ma’bûd, Gel ey bir tânecik gâib, gel ey bir tânecik mevcûd! Ya sıyrılsın şu vahdet-gâhı vahşet-zâr eden hicran, Ya bir nefhanla serpilsin bu hâsir kalbe itmînan. Hayır, îmanla, itmînanla dinmez rûhumun ye’si: Ne âfâk isterim sensiz, ne enfüs, tamtakır hepsi! Senin mecnûnunum, bir sensin ancak taptığım Leylâ; Ezelden sunduğun şehlâ nigâhın mestiyim hâlâ! Gel ey sâkî-i bâkî, gel, Elest’in yâdı şâd olsun: Yarım peymâne sun, bir cür’a sun, tek aynı meyden sun!” Tamtakır enfüsler hâsir bir kalbin itminan arayışına nasıl bakar? Çok yoğunuz değil mi, hızla yaşıyoruz. Hakka karşı böyle toprak olmuş bir yakarıştır Mehmet Akif. Mısır’ın o metruk ve meyus günlerinde yüreği bu duygularla gidip gelir. Hiç bu yönden baktık mı ona diye düşündüm ve mahcup oldum.

Anlamak için aynı susuzlukla kavrulmak lazım aşikâr. Çilekeşin çilesine dair gevezelik etmek hicran ve hüsran ehline en büyük ziyandır ve hamiyetsizliktir. Lakin Mehmet Akif’e bir de buradan bakmak ruhlara teskin edici gelecek ve manasına varmak yolunda bize yoldaş olacaktır diyerek o harabzardan gecenin ayazında yürüdüm gittim. Mısır o uzak ülke, eski vatan ve yeniden buluşmak için niyazında olduğumuz Doğu Akdeniz hilalinin kardeş parçası; bazen bize yar ve vatan bazen de Aktifçe işte böyle hicran…

Vesselam.