02 Haziran 2015

MİT tırlarından 'Lahey' çıkarmak!

7 Şubat 2012 yılında MİT müsteşarı Hakan Fidan'ı tutuklamak istemeleriyle başlayan, Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimleri ve MİT tırlarına yapılan baskınla devam eden birbirleriyle bağlantılı, algısı önceden oluşturulmuş, planlı, programlı bu ihanet sürecinin nihai hedefi kuşkusuz Erdoğan nezdinde Türkiye'nin düşürülmesiydi. Sokak hareketleriyle, yağma ve talanla indiremedikleri Erdoğan'ı yolsuzlukla suçlayarak indirmeyi o da olmazsa terör örgütlerine yardım ettiği gerekçesiyle Türkiye'yi terör ülkeleri listesine sokmak ve Erdoğan'ı da savaş suçlusu olarak yargılatmaktı. Kısacası hedefte ilk defa Türkiye'yi gerçek manada ayağa kaldırmak isteyen, ülkesini bağımsız, güçlü ve zengin bir ülke haline getirmek isteyen Erdoğan vardı. Hatırlarsanız Gezi'de dış basın "Taksim'de yaşananlar, Erdoğan'ın ağzında biradan daha ekşi bir tat bıraktı.", "Kibri, Erdoğan'ı tehdit etmeye başladı.", "Erdoğan'a karşı ayaklanma.",  "Türk Baharı. Erdoğan Sultan gibi davranıyor.", "Türkiye'de kanlı protesto" türünden manşetler atarken, The Economist Erdoğan'ı sultan gibi resmederken içerideki işbirlikçi basın da vazifesini layıkıyla yerine getirmişti. Ne var ki halkın büyük bir kararlılıkla liderine ve ülkesine sahip çıkarak verdiği cevap, gösterdiği basiret tüm planlarını boşa çıkardı.

Üst akılın ve içerdeki beslemelerinin Erdoğan'ı devirme, yok etme teşebbüsleri hız kesmeden devam ediyor.31 Mart seçimlerinde gereken cevabı alan bu kesimler bu sefer cumhuriyet tarihinin en mühim seçimleri olarak görülen 7 Haziran seçimlerinde tüm kozlarını devreye sokarak yarım kalan işlerini bitirmeye ant içmiş gibi gözüküyorlar. Birkaç hafta önce NYT NATO ülkelerini ve ABD'yi göreve çağırırken, CHP'den umudunu yitiren The Economist ise HDP'ye oy verin çağrısında bulundu. İçeriden de Can Dündar yönetimindeki Cumhuriyet Gazetesi farklı bir şey denedi ve MİT tırlarının içindeki silahları yayınladı. Can Dündar aklı sıra MİT tırlarının içindeki silahları göstererek Türkiye'nin terör örgütlerine yardım ettiği bilgisini servis ediyordu. Haberin hemen ardından organizeli bir şekilde Lahey'e adres gösteren tvitler atılmaya başlandı. CHP İzmir Milletvekili Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen ise tahmin ettiğiniz üzere hükümet istifa etmelidir dedi vs. 7 Şubat 2012 yılında hedeflenen ve algısı oluşturulan ve elbette tutmayan bir planın son aşamasıdır bu çabalar. Kamikaze saldırıları bu yüzdendir. Son kurban Can Dündar seçildi. O da şimdi hesap veriyor. Bir ömür cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetinin bir parçası olduğu gerçeğiyle anılacak. Peki, MİT tırlarında silahların çıkması Türkiye'nin terör örgütlerine yardım ettiği anlamına mı geliyor? Yani buradan Lahey çıkar mı?

Suriye'nin Dostları Grubu;

21-22 Haziran 2013 tarihlerinde Katar'ın başkenti Doha'da toplanan 'Suriye'nin Dostları Çekirdek Grubu', Esad rejimine karşı savaşan asilere silah sevkiyatıyla insanî yardımları acilen artırma kararı almıştı. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 11 üyeli grup, 'Esad rejiminin ve müttefiklerinin zalim saldırıları karşısında kendini savunabilmek üzere muhalefete acilen yardım sağlanması gerektiğini' bildirdi. Her ülkenin kendi katkısını istediği şekilde yapabileceği, ancak tüm askerî desteğin Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) Birleşik Komutanlığı üzerinden gitmesi gerektiği vurgulandı. Esad ise bu kararlar üzerine: Muhaliflere silah verilmesinin teröristleri desteklemek anlamına geleceğini, Avrupa'nın bunun bedelini ödeyeceğini terörün kaosa, kaosun da fakirliğe yol açacağını ve Batı'nın önemli bir pazarı yitireceğini söyleyerek tehdit bile etmişti. Esad, savaş tecrübesi edinmiş teröristlerin er ya da geç aşırılık yanlısı ideolojilerle Batı'ya yöneleceği tehdidinde bile bulunmuştu ama bir taraftan da sivil halka dönük katliamlarını hız kemeden devam ediyordu. O tarihlerde onlarca yabancı basında ÖSO'ya giden silah yardımların haberleri yapılıyordu. Türkiye de Esad muhaliflerine yardım etti. Ve bunu devlet kararıyla dolayısıyla MİT eliyle gizliden yapıyordu.. Batı Suriye'deki politikalarını değiştirince ve Esad'ın katliamlarına sessiz kalınca en büyük tepkiyi yine Türkiye göstermişti ve Türkiye aynı netliği ve kararlığı göstermekten kaçınmamaktadır. Biliyorsunuz yakın bir zamanda da ABD ordusu, Ankara ile imzalanan anlaşma uyarınca Suriyeli ılımlı muhalif grupların Türkiye'de eğitilmelerine başlandığını duyurdu. Eğit-donat programının Türkiye ayağı için ABD'den toplam 123 asker gelmişti.

 Eşi görülmemiş bir ihanet;

Peki, nasıl olur da bir savcı başbakanı bile yok sayarak MİT tırlarını baskın yapar ve bunu tüm dünyaya servis eder? Bu savcı başbakanın izni olmadan MİT'e operasyon yapamayacağını soruşturma açamayacağını bildiği halde operasyon düzenliyor ve kendi milli istihbarat teşkilatını yerlere yatırıyor ve dövdürüyor. Üstelik ilin valisi bu hadiseyi bir haber ajansından öğreniyor! Dünyada bir ülkenin istihbarat teşkilatını savcılık tarafından müdahale edilerek durdurulduğu başka bir örnek var mıdır?  Bu düpedüz bir casusluk faaliyeti değil midir? Hangi ülkede bir savcı ülkesini DAEŞ'e yardım ediyor algısını oluşturmak ve terör ülkeleri listesine sokmak en önemlisi de başbakanını Lahey'de savaş suçlusu olarak yargılatmak gibi bir gayeyle böyle bir baskın tertip eder ki! İnanılmaz gibi ama Türkiye'de böyle bir şey yaşandı.  Peki, kendilerini dini cemaat olarak gösteren bir yapı bir ülkenin devlet eliyle yürütülen gizli bir faaliyetiyle neden bu denli ilgilenir? MİT müsteşarıyla ne işi olur? Neden bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına hedef alır dahası savcıları onu asmakla tehdit eder? Neden içinde yaşadığı, ekmek yediği, bina diktiği ülkesini terör ülkeleri listesinde görmek ister? Ve neden gizli dinleme yapar? Artık alenen ülke aleyhine faaliyet yürüttüklerini gizlemeyen ve her türlü ittifaka girmekten çekinmeyen siyasete ve istihbarata bu denli bulaşan bu yapının hala bir sivil toplum örgütü olduğuna inanan var mıdır?

 

Kısacası Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve devletini El Kaide'ye ve DAEŞ'e yardım ediyor görünümü ile Uluslararası Ceza Mahkemesine ve Lahey Adalet Divanına taşımayı amaçlayan bu casusluk faaliyeti deşifre olmuştur. Artık hesap zamanıdır. O tırların içinde sadece silah yoktu. Bu ülkenin onuru, şerefi, haysiyeti ve insanlığı da vardı.