20 Nisan 2016

Modern bir kahır olarak oburluk

Ruhun halleri nasıl bedenin durumuna etki ediyorsa, bedenin halleri de ruhun hallederine akseder. Depresyon vücut metabolizmasını yavaşlatan sebeplerdendir ya da yediğimiz çeşitli besinler vesilesi ile vücudumuz içe kapanıklaşır veyahut en bilinen örnekte olduğu gibi, çikolata yemek kendimizi mutlu hissetmemizi sağlar. Onlarca örnek verilebilir.

Benlik ile ruh ile arasındaki mesafe tarihin hiçbir döneminde günümüzde olduğu kadar açılmamıştı. Dünyanın kalıplarını kırmak yerine içine sığmaya çalışan hırsın imkanları o kadar çok ki, ruh artık zaman zaman da olsa yaratıcını anan mutmain bir kalbe sahip değil. Dolayısı ile insan içindeki boşluğu doldurmak için sebepler arayacak!

Konumuzu geliştirmeden önce oburluğa dair bir tarif yapalım. Oburluk çeşitli vesileler yüzünden bireyin ihtiyacının üzerinde besin alması ve bu eylemi bir alışkanlık haline getirmesi manasındadır. Genetik, kültürel, tıbbı sebepleri olsa da günümüzde en çok karşılaştığımız sebep psikolojiktir. Oburlaşmanın temel sebebi bireyin süreğen bunalımlarının keyifsizleştirdiği yaşamına anlam arayışıdır. Bu arayış kimi kişilerde alkol bağımlılığı, alışveriş tutkusu, kumar vesaire dönüşmüşken kimi kişilerde oburluğa dönüşmüştür. Dikkat edersek çağdaşlarını şekli ve sınırları belirsiz depresyonlarla yıkmaya çalışan modernitenin herkes için bir sınavı vardır.

Mesela ilginçtir ki İslam bireye Ramazan gibi bir riyazet süreci imkanı tanımıştır. Oruç ruhun yönelişlerinin, bedenin hırslarına tercih edilmesi gereken ve insanın kendi yüceliğini iliklerine kadar hissetmesi gereken bir ibadet iken içinde bulunduğumuz dejenere okyanus iftar ve sahur anlarını bir toplu tıkınma törenine çevirir. Riyazet ayı oburluk ayına dönüşmüştür. Modernite değerleri değersizleştirme konusunda feci derecede güçlü bir katalizördür ve Oburluğun da Modern bir kahır olduğu bilinmelidir.

Obur olduğuna inanan ve alametlerini gösteren insan ilk olarak oburluğunun sebebi üzerine düşünmelidir. Çünkü oburluğa imkan doğuran sıkıntıların tespiti ve mümkünse çözümü bireyin bilinç altında aşırı yeme durumunu anlamsızlaştıracaktır. Dolayısı ile birey sıkıntının kaynağını bulma yolunda süreğen bir çaba içerinde olmalıdır. Bu yapmaya karar vereceği perhizlerin tümünden daha önemlidir. Çünkü perhiz ancak birey var olan beslenme sıkıntısı ile kati surette mücadele etmeye karar verdiği zaman olumlu sonuçlar verir.

“Açlık korkusu” son zamanlarda birçok danışanın oburluğunun başlıca sebebidir. Gün içerisinde aç kalmak, besin bulamamak gibi garip bir telaşla açlığın hissedildiği ilk saniyelerde yeme eylemine girişmesi bireyin açlık korkusundandır. Oysa birey bilir ki birkaç saatlik açlık kimseyi öldürmeyecektir, herhangi bir sağlık sorununa sebep olmayacaktır. Daha garip olanı bu durumu yaşayan danışanların birçoğunun ekonomik olarak zor durumda olmaları, uzun vadeli borçlanmalara girişmiş oldukları görülür. Dahası çocukluk dönemlerinde çeşitli durumlardan dolayı aşırı tasarrufçu aile yapılanması bilinçaltına zor günler için beden üzerine sürekli stok yapmayı emretmektedir.

Bireyin ara sıra açlık seansları yapması ve bunu bir alışkanlık haline getirmesi, açlığın bireye sıkıntı değil, hatta bir zaman sonra bedende hissedilen o hafiflikten dolayı haz verdiği görülecektir. Açlık süreçlerinde birey bedenin normal günlerde aldığı besin oranının dokuzda, onda biri ile de yaşabildiğini görmesi etkili olacaktır. Sonuçta Rezzak Allah'tır ve yiyeceklerimiz kainatın en muhteşem organizasyonu ile layık olmadığımız şekilde bol ve çeşitli olarak önümüze gelmektedir. Bedenin bulduğu nimetlerin hepsini depolaması algısının, bedenin istekleri olduğu gibi ruhun da istekleri olduğu kavrayışı ile yıkılması gerekir. Zaten görmek isteyen gözler rahatlıkla görmüştür ki etraftaki sorunların çoğu bedenin ruhun ayinesi değil de hapishanesi olması gerçeğiyle neşvü nema bulmaktadır.