01 Ocak 2020

Modern Dünyanın Sürgün Çocukları

Şehvet çağının en masum ve mağdurları onlar. Savaşlarda, çatışmalarda, iklim değişikliğinde, küresel ısınmada ve artan yoksullukta hiçbir sorumlulukları olmamasına karşın en büyük cezayı çeken, en ağır bedeli ödeyenler, yine onlar. Onlar madde çağının evsiz, okulsuz, bahçesiz çocukları, onlar modern dünyanın sürgün çocukları.

Birleşmiş̧ Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından hazırlanan raporlara göre, yaklaşık 28 milyon çocuk dünyanın farklı noktalarındaki çatışmalar nedeniyle evlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda kaldı. Yalnızca 2018 yılında 15 bin çocuk yanlarında bir refakatçisi veya ebeveyni olmadan deniz yoluyla İtalya'ya ulaştı. UNICEF'in tahminlerine göre 2018 yılında 400'den fazla çocuk göç yolculuğu sırasında yaşamını yitirdi; binlerce çocuk da istismar, sömürü, kölelik ve bir yere kapatılma gibi olumsuzluklarla karşılaştı (https://www.unicef.org/turkey/basın-bültenleri/unicef-2018-yılında-göç-her-çocuk-için-güvenli-olsun).

Bugün dünya genelinde her sekiz göçmenden birinin çocuk olduğu kabul ediliyor. Avrupa Birliği ülkelerine 2017 yılı Kasım ayına kadar sığınma başvurusu yapan çocukların sayısı 161.000 ve bu sayı aynı yıl içerisinde yapılan toplam sığınma başvurularının üçte birini oluşturuyor. Üstelik göç sırasında bu çocukların 25.600'ünün yanında herhangi bir ebeveyni veya refakatçisi yoktu (https://austria.iom.int/en/migrant-children). Yanlarında ailesi olmadan kendi başına göç eden çocukların sayısı 2010 ve 2011 yıllarında 66.000 iken 2015 ve 2016 yıllarında yaklaşık 300.000 olmuştur.

Yetişkin bir insan için bile oldukça zor olan göç, ruhu, yüreği, bedeni küçük çocuklar için dayanılmaz bir ıstırap. Göçler sırasında çocukların bazıları boğularak veya geçirdikleri kazalar ve hastalıklar nedeniyle ölürken, bazıları da organ tüccarlarının ve fuhuş çetelerinin ağına düşüyor. Göçmen çocukların tamamında yetersiz beslenme, kilo kaybı, çeşitli bulaşıcı hastalıklar, kaygı bozuklukları ve psikolojik travmalar görülüyor. Göç yolculuğunun sonunda bu çocuklar hayatta kalmayı başarabilse dahi çok ağır şartlar ve zorluklarla mücadele etmeleri gerekiyor.

Sayıların büyüklüğü karşısında utanç duymamak, endişelenmemek elde değil. Bu olumsuz tablonun en dikkat çeken yanı ise sürgündeki çocukların büyük çoğunluğunun Müslüman ülkelerin çocukları olması. Dün Suriye'de, Yemen'de Myanmar'da öldürülen, sürgün edilen çocuklar bugün Uygur'dan sürgün edilirken muhtemelen yakın gelecekte Hindistan'dan sürgün edilecekler. Müslüman ülkelerin çocukları sistematik bir şekilde ya öldürülüyor yahut sürgün ediliyor.

Yaklaşık dört milyon Suriye vatandaşına kapılarını, sofrasını, yüreğini açan milletimiz, dünyanın en merhametli milleti olduğunu tüm cihana göstermiştir. Fakat bu büyük sorunu çözmek bizim tek başımıza başarabileceğimiz bir şey değil ne yazık ki. Üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş, ruhu tozla ve kirle kaplanmış Müslüman milletler bir olmadıkça ülkeler değişse de savaşan, sürgün edilen, öldürülen yine Müslümanlar ve onların masum yavruları olacak.

Evlerinden, yurtlarından çıkarılan, okulları, hayalleri ve gelecekleri bombalanan çocuklar. Bir yandan umutları ve mutlulukları istila edilirken diğer taraftan ölüm vesikaları işleniyor modern dünyanın utanç dolu tarihine. Kimi bir dağ patikasında, kimi amansız dalgaların altında kimi de modern bir Avrupa kentinin karanlık sokaklarında can veriyor masum ve kimsesiz yavruların. Yaşamın kıyısına vuruyor küçük bedenleri. Bedenleri misali küçük, gazetelerde yazan ölüm haberleri. Merhamet diliyor bu çocuklar insanlığın gözlerinin içine bakarak. Oysa baktığı gözlerde en ufak bir merhamet belirtisi karşılaştığı yüzlerde hüzünden eser yok.

Ey modern dünyanın sürgün çocukları. Ey zalimler çağının masum, mağdur ve mazlum yavruları. Bilirim ve beklerim ki ahınız vuracak tüm zulüm şahlarını ve Rabbim hazırlayacak sizler için cennetinde en güzel yurtları…

Vesselam…