Modernin üç dogması: Evrim, eşcinsellik ve evrensellik
Lafızlar kimi zaman gösterdiklerinin tam tersi yahut maksadının ötesinde mefhumlarla başka mana ve maksatların sebebi olabilirler. Aydınlanma çerçeveli modernite aklı özgürleştirerek dogmaları aşmayı sağladığı iddiasıyla eleştirel düşünce doğrultusunda bir çağa tahakküm etti ve ediyor. Hayatı dogmalardan temizleyerek hakikate yol açtığını iddia eden bu yaklaşım, dogmanın yeniden üretildiği bir kuluçka haline geldiğinin farkında mı? Bunu bilerek yahut isteyerek ya da bilmeden istemeden yaptı ama hayatımıza giren kimi kavramlar bize dogmanın yeniden doğuşunu gösterir gibidirler. Bu cümleden gündelik dolaşımda aklımıza dokunan evrim, eşcinsellik ve evrensel gibi lafızlar artık siyasallaşan bir ideolojik boyutta üretilmiş dogmalara dönüşmekte, üzerlerine konuşmanın bile kabul edilemez görüldüğü hatta suç gibi telakki edildiği, neredeyse kanunlarla korunacak bir çerçeve ile hayatımıza tahakküme çalışıyorlar. Bu olunca da bu lafızlardan kimilerinin içerdiği bir miktar gerçeklikte o puslu havada görünmez oluyor.
Hayatının ortaya çıkışı bu cümleden
insanın tezahür ve teşekkülü ile alakalı ortaya atılan evrim teorisi modern
zamanda varoluş izahının tek açıklaması olarak kabul ediliyor. Modern insana
dogma olarak sunulan dinin izahları saçma iken evrim teorisinin siyasallaşmış
ideolojisi bize tek gerçek olarak bu teoriyi sunuyor/dayatıyor. Her bilim
yaklaşımı kendi mantık çerçevesinde varlığı açıklayan bu yaklaşım kendi izah alanı
ve yöntemi içinde bir teori iken bunun doğruluğuna yan bakmak, sorgulamak bile
cahillik, gericilik hatta suç gibi görülebiliyor. Bazı bilim dallarında bu
yaklaşıma dayanmadığınızda yahut şerh düştüğünüzde akademik sayılma şansınız
yok oluyor hatta dışlanıyorsunuz. İşte sorun da burada başlıyor. Dogmayı
ortadan kaldırdığını ve eleştirel düşünceye yol açtığını iddia eden bir teoriyi
eleştirmek bir dogma duvarına çarpıveriyor. Adeta bir inanç gibi kutsanarak
“bilimsel” bir mahkeme sizi yargılayıp hükmünüzü boynunuza asıyor. İşte dogma
tam burada siyasallaşan bilim ile ideolojik bir yapı olarak karşımıza
dikiliyor. Burada mesele ne evrim teorisi ne de onunla hayatın varoluşunu
açıklamak; sorun bunu bir dayatma halinde mutlakmış gibi yaparak ilim
zihniyetini ve tenkidi bakışı yok sayarak teoriyi adeta tanrılaştırarak
kutsallaştırıp aksini söyleyenleri suçlayan bir siyasal/dogmatik dil
kurulmasıdır. Bu yazıdaki amaç da bu dayatmacı ve üstten bakan dogmatik zihniyet
ve dile dikkat çekmektir.
İnsan ilişkilerinin kadın ve erkek
çerçevesindeki düzlemine başka bir yaklaşım ekleyerek bir tercih alanı
oluşturan eşcinsellik konusu da bireyin hayatındaki doğru ya da yanlış bir kararı
olmanın ötesinde üzerinde konuşmanın bile söz konusu edilemediği, itirazın
gericilik, yobazlık, çağdışılık gibi dogmanın yeniden üretildiği bir düzlemde
bize bayrak sallıyor. İşin insani ve ahlaki yönlerini konuşmaya bile gerek
görmüyoruz. Lakin bu meseleyi savunanlar için eşcinsellik bir tabudur. Dogmatik
bir kutsal alanıdır. Taraf olmak gibi karşı olmanın da bir insanlık durumu
olduğunu bile kabullenmek istemeyen bir anlayış söz konusudur. Bunun bir
genetik sonuç olduğu gibi ultra bilimsel tezler de caridir. Dünya üzerinde bazı
ülkelerde bu konunun eleştirilebilmesi söz konusu değilken, eleştirel bakışlar
ise adeta suçtur. Neredeyse yasalar çıkıp eşcinsellik yanlıştır, demek bir kamu
suçu haline getirilecek ve ağzını açan gözünü mahkeme de açacaktır. Konunun
kendi varoluşundaki iç sorunu ötesinde modern zamanın dogmalar üreten zihni
burada kendisini bir lafzın kalesine hapsederek insanlığın idrakine caka
satmaya çalışmaktadır. Doğal eğilimleriyle bir cinsi temayülü seçmek durumunda
kalan bireylerin durumu ise bahsedilenin tamamen dışındadır. Cinsiyetçi
temayülün cinsiyetsizleştirmek noktasındaki tefriti olan bir bakış açısı da bu
işin arkasında değnek sallar görünmektedir.
Evrensellik iddiası da modernin kendi
tarihi ve fikri şartlarından çıkan zihniyet ve kavramların adeta tarihin sonunu
inşa edecek güçte ve kifayette olduğu iddiasıyla ortaya konulmaktadır. Bilim
kendi dogmasını adeta kendi eliyle üretmiştir. Evrensel olana karşı söz etmeye
kalktınız mı insanlığın en yüce sesleri insanlık mabetlerinden size vaazlar verilmektedir.
Hayatı piyasa mantığı ile yöneten bir zekâ insanı da ekonomi kadar dar
sanmaktadır. Evrim veya eşcinsellik gibi dogmalarını da aynı şekilde bilim yaftası/kutsaması
ile meşrulaştırarak insanlığa dayatmaktadır. Korona olayı göstermiştir ki
insanlık küresel ve evrensel bir düzende falan değildir. Küreselin ürettiği bir
belaya herkes kendi dünyasında karşı koymaya çalışmaktadır. Aşı piyasası
acımasız bir ağ olurken insanlığı bu çukurdan çıkaracak evrensel bir makuliyet
görülememektedir. Evrensel dogması konuşulamaz üzerine konuşmayı ve
aydınlanmayı temel tezi kılan bir zihniyetin kendisini tükettiği bir yerdir.
Sözde Ermeni iddialarını mahkeme
kararları ile korumaya çalışarak aksini söyleyenlere söz ettirmeyen, mahkemeler
kuran bir zihniyetin dünyasındaki dogmatik siyasal ideolojik çerçeve aşikârdır.
İnsanlık bugün korona belasında nasıl kurtulmak için aşılar, ilaçlar ve
tedbirler arıyorsa dogmalar zihniyeti içinde kaynağı her neresi olursa olsun
içinden ve dışından gelen tüm bu baskılara bir isyan ahlakı geliştirmek
zorundadır. Lakin günün sonunda isyan ahlakının kendisinin kutsanıp dogmaya
dönüştüğü, menfaatler ve çıkarlar ürettiği o yerde yeni bir tecdid ve isyanda
kapıda hazır beklemelidir. İnsanlık klasiklerle kendisine özündekini gösterdiği
o yerden, o kaynaktan hayata ve kendisine bakarak geleceğini düşünmelidir. Modernin
örnek olarak verilen üç dogması gibi gelenek de kendine şekilden ibaret yahut
lafızları mefhumunu çoktan kaybetmiş dogmalar üretmektedir ki bunlar
moderninkiler kadar hatta daha fazla hayatımızı ve değerlerimizi ziyan
etmektedir. Bu bakımdan dogmaları yeniden üreten zihniyetin esası benzer ve
muhtevası aynıdır.
Dogmanın konuştuğu yerde hayat susar.
Vesselam.