17 Kasım 2023

Mücadelenin psikolojisi: Nasıl mücadeleci bir birey olabilirim?

Modern yaşam ve teknoloji, pek çok şeyin daha kolay elde edilmesini sağladı. Ancak modern yaşamın insana verdiğinden çok aldıkları da var. İnsanlar,  yarışmacı yapıların ortaya çıkardığı stres, yalnızlık, kaygı ve kıskançlık gibi pek çok olumsuz psikolojik ve toplumsal durumla karşı karşıya kaldılar. Çok daha önemlisi modern yaşam, yaşlı kuşak ile genç kuşak karşılaştırıldığında hemen beliriveren “mücadeleci olma özelliğimizi” de bizden almaya başladı.

İnsan, gelişimsel bir doğaya sahip olduğu için pek çok görevi başarmak durumundadır. Ayrıca; insan, yaşamında pek çok stres faktörüne maruz kalmaktadır. Bu noktada insanın, sahip olduğu özellikler paranın iki yüzü gibidir. Yaşamda bazı insanlar, tembelliği seçerlerken; bazıları ise mücadele etmeyi seçerler. Mücadele etmek, insanın sahip olduğu pek çok özelliğin ortaya çıkmasında önemli bir etkendir. 

Mücadeleci insan kimdir? Mücadeleci insanlar, herhangi bir zorlukla ya da engelle karşılaştıklarında pes etmeyen, amaçlarına ulaşmak için kararlılıkla çaba gösteren ve bu noktada yüksek düzeyde motivasyona sahip insanlardır. Çevremizde yer alan bu insanları gözlemlediğimizde bu insanların; irade güçlerinin yüksek olduğunu, problem çözme becerilerine sahip olduklarını ve engeller karşısında azimli olduklarını görürüz. Mücadeleci insanlar; disiplinli bir şekilde çalışma alışkanlıklarına sahiptirler, amaçlarına ulaşmak için stratejiler ortaya koyarlar ve karşılaştıkları engellerle başa çıkmak için kararlılık gösterirler. Bu insanların önemli özelliklerinden biri yaşamlarında karşılarına çıkan zorlukları birer fırsat olarak görmeleridir. Bir diğer özellikleri ise, öğrenmeye ve gelişmeye açık insanlar olmalarıdır.

Mücadeleci bireyler,  belirledikleri amaçları gerçekleştirmek için aktif bir şekilde çaba gösterirler. Peki, bu bireyler bu süreci nasıl yönetirler? Bu bireyler, sadece amaç belirlemekle yetinmezler, amaçlarını gerçekleştirmek için planlar yapıp bu planları yaşama geçirmek için çaba gösterdikleri bir süreci deneyimlerler. Bu sürecin pek çok önemli basamağı vardır. Bunlardan ilki amaç belirlemektir. Bu bireyler; somut, ölçülebilir, gerçekleştirilebilir, belirli bir zamanla sınırlı ve kendileri ile ilişkili amaçlar belirler. İkincisi, plan yapmaktır. Belirlenen amaçları küçük yönetilebilir görevlere bölerler ve bunları gerçekleştirmek için de zaman çizelgesi kullanırlar. Üçüncüsü, sürdürülebilir bir motivasyona sahip olmaktır. Bu bireyler, amaçlarını gerçekleştirme konusunda yüksek düzeyde motivasyona sahiptirler. Bu bağlamda, amaçları için mücadele eden bireyler gerek içsel gerekse dışsal güdüleyicileri kullanırlar. Dördüncüsü, eyleme geçmektir. Bu bireyler, amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli görevler üzerinde çalışırlar. Amaçlarını eyleme dökerken disiplin, tutarlılık, zorlukları aşmak, planları yeniden düzenlemek için esnek olmak gibi özellikleri yaşama aktarırlar. Beşincisi, ilerlemeleri takip etmektir. Bu bireyler, doğru yolda olup olmadıklarını belirlemek için düzenli olarak kat ettikleri ilerlemeleri takip ederler. Altıncısı, engelleri aşmaktır. Bu bireyler, amaçlarını gerçekleştirirken problem çözme becerilerini kullanarak ortaya çıkan engelleri aşarlar. Yedincisi, uyarlama yapmaktır. Bu bireyler, çeşitli kaynaklardan geribildirimler alarak amaçlarını gerçekleştirme olasılıklarını artırırlar. Sekizincisi, öz yansımada bulunmaktır. Bu bireyler, amaçlarına ulaşma süreçlerini değerlendirirler. Böylece deneyimlerinden yeni şeyler öğrenerek yeni amaçlar belirlerler.

Mücadeleci olmayı engelleyen faktörler nelerdir? Bireylerin mücadeleci olmalarını etkileyen faktörler, bireyden ve çevreden kaynaklı faktörler olarak iki temel grupta değerlendirilebilir. Bireyden kaynaklanan faktörlerin başında amaçsızlık ya da belirsizlik gelir. Bireyin gerçekleştirebilir amaçlarının olmaması, yaşamında pusulasını kaybetmesine benzer. Bu durumda bireyler, karmaşa yaşayarak bir türlü yönlerini bulamazlar. Bu özelliklerin dışında bireyin bazı becerilerinin yetersiz olması da önemli bir etkendir. İkincisi, zaman yönetimi becerilerinin yetersiz olmasıdır. Bireylerin zamanı verimsiz kullanmaları ve görevleri etkili bir şekilde önceliklendirmemeleri, onların çabalarının boşa gitmesine ve fırsatların kaçırılmasına neden olur. Üçüncüsü, planlama becerilerinin yetersiz olmasıdır. Bireylerin ortaya koyduklarıetkisiz veya gerçekçi olmayan planlar, amaç takibinde hatalara ve verimsizliklere yol açar. Dördüncüsü, dikkati toparlama becerilerinin zayıflığıdır. Bireylerin odaklanma becerilerinin zayıf olması, enerjilerini ve dikkatlerini amaçla ilgili faaliyetlerden uzaklaştırmaktadır. Bunların dışında, bireylerin sahip olduğu bazı özellikler de onların mücadeleci bireyler olmalarını engeller. Beşincisi, fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarına sahip olmaktır. Her türlü sağlık sorunu, mücadeleci bir birey olmanın önündeki en önemli engeldir. Altıncısı, düşük düzeyde bir öz yeterliliğe sahip olmaktır.  İnsanların, amaçlarına ulaşma noktasında kendilerine yönelik inançlarının olumsuz olması, onların motivasyonlarını ve çabalarını azaltır. Yedincisi, başarısızlık korkusudur. Sürekli bir şekilde başarısızlık korkusu hissetmek, bizi adeta felç ederek bizim hareket etmemizi engeller. Sekizincisi, olumsuz bir zihniyete sahip olmaktır. Kötümser ve olumsuz bir bakış açısı, insanların direncini kırar ve zorlukları aşma yeterliliğine zarar verir. Dokuzuncusu, erteleyici özellikler sergilemektir. Görevleri ertelemek ve harekete geçmemek, hedeflere doğru ilerlemeyi önemli ölçüde engeller. Onuncusu, değişime karşı direnç göstermektir. Yeni durumlara uyum sağlamakta veya kökleşmiş alışkanlıkları değiştirmekte zorluk mücadele gücümüzü azaltır. On birincisi, tükenme yaşamaktır. Fazla iş üstlenmek veya yeterli dinlenme olmaksızın çalışmak, tükenmeye yol açarak üretkenliği azaltır. Bu da mücadele etme gücümüzü zayıflatır. On ikincisi, motivasyon eksikliği yaşamaktır. İnsanlar için yeterince içsel ve dışsal güdüleyiciler yoksa insanlar mücadeleden kolaylıkla vaz geçerler. Bu faktörlerin yanında mücadele etmeyi engelleyen, çevresel etkenler de vardır. On üçüncüsü, yetersiz kaynaklardır. Zaman, para veya destek gibi gerekli kaynakların eksikliği mücadeleci bir birey olmamızda önemli bir engel olabilir. On dördüncüsü, toplumsal ve kültürel engelleyicilerdir. Bireyin toplumsal çevresinden, kültürel normlarından veya çevresel koşullarından kaynaklanan olumsuzluklar, bireyin mücadele gücüne zarar verir. Örneğin çevre tarafından sunulan sosyal desteğin az olması, sürekli bir şekilde eleştirilmek mücadele gücümüzü baltalar.

Mücadeleci bir birey olmak için de pek çok özelliğe sahip olmamız gerekir. Bunların başında vizyonumuzun net olması gelir. Nereye gitmek, ne yapmak istediğimize yönelik netliğin olması, mücadele gücümüzün ortaya çıkmasında önemli bir etkendir. İkincisi, kendimize inanmamızdır. Sahip olduğumuz ve bize bahşedilen yeteneklerimize, irade gücümüze inanmak mücadele gücümüzü artırır. Üçüncüsü, öğrenme ve gelişim odaklı olmaktır. Zorlukları ve başarısızlıkları öğrenme ve büyüme fırsatları olarak görmek, mücadeleci bir birey olamaya yönelik sürekli gelişmemize yardımcı olur. Dördüncüsü,  olumlu ve iyimser düşünmektir. Pozitif bir bakış açısı, motivasyonu sürdürmeye ve zorluklarla başa çıkmaya yardımcı olur. Beşincisi, dayanıklılık ve azimdir. Engellerle karşılaştığımızda, geri dönebilme yeterliliğine sahip olmamız, engellere rağmen çaba göstermemize yardım eder. Altıncısı, esneklik göstermektir. Beklenmeyen zorluklara yanıt olarak planları değiştirebilme, mücadelenin sürdürülmesi açısından önemlidir. Sekizincisi, güçlü bir çalışma ahlakına sahip olmaktır. Çalışma ahlakına sahip olmak, pes etmeyi engeller ve doğru işler yapmamıza neden olur. Dokuzuncusu, kendimizi motive etmektir. Özellikle içsel motivasyona sahip olmak, zorluklar karşısında bizi güçlü kılar. Onuncusu, hedef odaklı olmaktır. Çabamızı, dikkatimizi doğrudan hedef başarısına katkıda bulunacak faktörlere odaklandırmak mücadele gücümüzü artırır. On birincisi, disiplinli olmaktır. Planla uyum sağlamak ve hedefe doğru sürekli çaba sarf etmek, mücadele gücümüz için önemlidir. On ikincisi, zaman yönetimi becerilerine sahip olmaktır. Zamanı etkili bir şekilde yönetmek, kaynakları doğru bir şekilde kullanmaya neden olur. On üçüncüsü, problem çözme becerilerine sahip olmaktır. Mücadele sürecinde, sorunların üstesinden gelebilmek için problem çözme becerilerine ihtiyaç vardır. On dördüncüsü, stratejik düşünmektir. Gelecekteki olası engelleri görerek düşünmek, stratejik planlar yapmak ve bunları uygulamak mücadele gücümüze katkı sunar.

Din ve maneviyat açısından da mücadele ele alınabilir. Öncelikle, çeşitli dini yaklaşımlarda, insanın çaba göstermesi ve mücadele etmesi istenir özelliklerdendir. İlahi dinlere göre insanın hem dünyada hem de ahirette kazançlı çıkması, onun ne kadar mücadele ettiği doğrultusunda gerçekleşecektir. Örneğin Necm Suresi 39. ayette: “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.” şeklinde ifade edilerek mücadele konusunda çaba göstermenin önemi vurgulanmaktadır.  İkincisi, insanın ne için ve nasıl mücadele etmesi gerektiğine yönelik en önemli belirleyici mutlak kudret, ilim, irade ve rahmet sahibi olan Allah’tır. Çünkü ilahi dinlere göre mülkün sahibi Allah’tır ve her şey ilahi tasarımın yansımasıdır.Bu açıdan insan; yeteneklerini ve kabiliyetlerini ortaya çıkarmak, manevi açıdan yücelmek, Allah’ı isimleriyle, sıfatlarıyla ve fiilleriyle tanımak için doğumdan ölüme kadar ki süreçte mücadele etmek durumundadır.Bu konuda Hicr Suresi 99. ayette: “Ölüm sana erişinceye kadar Rabbine kulluk et!” şeklinde ifade edilerek mücadele etmenin bir ömür boyu sürmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Üçüncüsü, insanın mücadele etmesi gereken içsel etkenlerden en önemlisi onun nefsidir (ididir). İnsanın nefsi (idi), sınırsız bir şekilde acıdan kaçınma ve hazzı arama şeklinde bir doğaya sahiptir.Bu noktada, nefsin sınırsızlığı bireyin hem dünyasına hem de ahiretine zarar vermektedir.Nefsin bu özelliği, Yusuf Suresi 53. ayette: “Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder; şüphesiz rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” şeklinde ifade edilmiştir. Dördüncüsü, ilahi dinlere göre insanın varlığını tehdit eden ve kendisi dışında olan güçlere karşı da mücadele etmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu konuda Al-i İmran Suresi 200. ayette: “Ey iman edenler! Sabredin, kararlılıkta yarışın, düşmana karşı hazırlıklı olun (birbirinize dayanıp bağlanın), Allah’a karşı gelmekten sakının ki başarıya ulaşabilesiniz.” şeklinde ifade edilerek mücadele etmenin kararlılık olarak ele alındığı gösterilmektedir.  Beşincisi; ilahi dinlere göre insan, mücadelesinin mükâfatını gerek dünya gerekse ahiret hayatında elde edecektir. Örneğin bu konuda Zilzal Suresi 7. ve 8. ayetlerde: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür”, ve “Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” şeklinde ifade edilmektedir.

Sonuç olarak, eskilerin dediği gibi bu güzeran-ı hayat (geçici hayat) bir gün son bulacaktır. İnsanlar, yaptıkları ile ve verdikleri mücadelelerle bir iz bırakacaklardır. Bu noktada geleceği karamsar bir şekilde görmeyerek iyimserlikle yaşama devam etmek gerekir. Bu konuda önemli rehberlerden biri de şair Mehmet Akif Ersoy’dur.  Şair bu konuda şöyle demektedir: “ Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak... Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.” Yüce şairin dizelerinden yola çıkarak mücadele gücümüzün artarak devam etmesini dilerim.