Mücadelenin psikolojisi: Nasıl mücadeleci bir birey olabilirim?
Modern yaşam ve teknoloji, pek çok şeyin daha kolay elde edilmesini sağladı. Ancak modern yaşamın insana verdiğinden çok aldıkları da var. İnsanlar, yarışmacı yapıların ortaya çıkardığı stres, yalnızlık, kaygı ve kıskançlık gibi pek çok olumsuz psikolojik ve toplumsal durumla karşı karşıya kaldılar. Çok daha önemlisi modern yaşam, yaşlı kuşak ile genç kuşak karşılaştırıldığında hemen beliriveren “mücadeleci olma özelliğimizi” de bizden almaya başladı.
İnsan, gelişimsel bir doğaya sahip olduğu için pek çok görevi
başarmak durumundadır. Ayrıca; insan, yaşamında pek çok stres faktörüne maruz
kalmaktadır. Bu noktada insanın, sahip
olduğu özellikler paranın iki yüzü gibidir. Yaşamda bazı insanlar,
tembelliği seçerlerken; bazıları ise mücadele etmeyi seçerler. Mücadele etmek, insanın sahip olduğu pek
çok özelliğin ortaya çıkmasında önemli bir etkendir.
Mücadeleci insan kimdir? Mücadeleci insanlar, herhangi bir zorlukla ya da engelle
karşılaştıklarında pes etmeyen, amaçlarına ulaşmak için kararlılıkla çaba
gösteren ve bu noktada yüksek düzeyde motivasyona sahip insanlardır. Çevremizde yer alan bu insanları
gözlemlediğimizde bu insanların; irade güçlerinin yüksek olduğunu, problem
çözme becerilerine sahip olduklarını ve engeller karşısında azimli olduklarını
görürüz. Mücadeleci insanlar; disiplinli bir şekilde çalışma
alışkanlıklarına sahiptirler, amaçlarına ulaşmak için stratejiler ortaya
koyarlar ve karşılaştıkları engellerle başa çıkmak için kararlılık gösterirler.
Bu insanların önemli özelliklerinden
biri yaşamlarında karşılarına çıkan zorlukları birer fırsat olarak
görmeleridir. Bir diğer özellikleri ise, öğrenmeye ve gelişmeye açık
insanlar olmalarıdır.
Mücadeleci bireyler, belirledikleri amaçları gerçekleştirmek için
aktif bir şekilde çaba gösterirler. Peki,
bu bireyler bu süreci nasıl yönetirler? Bu bireyler, sadece amaç belirlemekle
yetinmezler, amaçlarını gerçekleştirmek için planlar yapıp bu planları yaşama
geçirmek için çaba gösterdikleri bir süreci deneyimlerler. Bu sürecin pek çok
önemli basamağı vardır. Bunlardan ilki
amaç belirlemektir. Bu bireyler; somut, ölçülebilir, gerçekleştirilebilir,
belirli bir zamanla sınırlı ve kendileri ile ilişkili amaçlar belirler. İkincisi, plan yapmaktır. Belirlenen
amaçları küçük yönetilebilir görevlere bölerler ve bunları gerçekleştirmek için
de zaman çizelgesi kullanırlar. Üçüncüsü,
sürdürülebilir bir motivasyona sahip olmaktır. Bu bireyler, amaçlarını
gerçekleştirme konusunda yüksek düzeyde motivasyona sahiptirler. Bu bağlamda,
amaçları için mücadele eden bireyler gerek içsel gerekse dışsal güdüleyicileri
kullanırlar. Dördüncüsü, eyleme
geçmektir. Bu bireyler, amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli görevler
üzerinde çalışırlar. Amaçlarını eyleme dökerken disiplin, tutarlılık,
zorlukları aşmak, planları yeniden düzenlemek için esnek olmak gibi özellikleri
yaşama aktarırlar. Beşincisi,
ilerlemeleri takip etmektir. Bu bireyler, doğru yolda olup olmadıklarını
belirlemek için düzenli olarak kat ettikleri ilerlemeleri takip ederler. Altıncısı, engelleri aşmaktır. Bu
bireyler, amaçlarını gerçekleştirirken problem çözme becerilerini kullanarak
ortaya çıkan engelleri aşarlar. Yedincisi,
uyarlama yapmaktır. Bu bireyler, çeşitli kaynaklardan geribildirimler
alarak amaçlarını gerçekleştirme olasılıklarını artırırlar. Sekizincisi, öz yansımada bulunmaktır. Bu
bireyler, amaçlarına ulaşma süreçlerini değerlendirirler. Böylece
deneyimlerinden yeni şeyler öğrenerek yeni amaçlar belirlerler.
Mücadeleci olmayı engelleyen
faktörler nelerdir? Bireylerin mücadeleci
olmalarını etkileyen faktörler, bireyden ve çevreden kaynaklı faktörler olarak
iki temel grupta değerlendirilebilir. Bireyden
kaynaklanan faktörlerin başında amaçsızlık ya da belirsizlik gelir. Bireyin
gerçekleştirebilir amaçlarının olmaması, yaşamında pusulasını kaybetmesine
benzer. Bu durumda bireyler, karmaşa yaşayarak bir türlü yönlerini bulamazlar.
Bu özelliklerin dışında bireyin bazı becerilerinin yetersiz olması da önemli
bir etkendir. İkincisi, zaman yönetimi
becerilerinin yetersiz olmasıdır. Bireylerin zamanı verimsiz kullanmaları
ve görevleri etkili bir şekilde önceliklendirmemeleri, onların çabalarının boşa
gitmesine ve fırsatların kaçırılmasına neden olur. Üçüncüsü, planlama becerilerinin yetersiz olmasıdır. Bireylerin
ortaya koyduklarıetkisiz veya
gerçekçi olmayan planlar, amaç takibinde hatalara ve verimsizliklere yol açar. Dördüncüsü, dikkati toparlama becerilerinin
zayıflığıdır. Bireylerin odaklanma becerilerinin zayıf olması, enerjilerini
ve dikkatlerini amaçla ilgili faaliyetlerden uzaklaştırmaktadır. Bunların
dışında, bireylerin sahip olduğu bazı özellikler de onların mücadeleci bireyler
olmalarını engeller. Beşincisi, fiziksel
ve ruhsal sağlık sorunlarına sahip olmaktır. Her türlü sağlık sorunu,
mücadeleci bir birey olmanın önündeki en önemli engeldir. Altıncısı, düşük düzeyde bir öz yeterliliğe sahip olmaktır. İnsanların, amaçlarına ulaşma noktasında
kendilerine yönelik inançlarının olumsuz olması, onların motivasyonlarını ve
çabalarını azaltır. Yedincisi,
başarısızlık korkusudur. Sürekli bir şekilde başarısızlık korkusu
hissetmek, bizi adeta felç ederek bizim hareket etmemizi engeller. Sekizincisi, olumsuz bir zihniyete sahip
olmaktır. Kötümser ve olumsuz bir bakış açısı, insanların direncini kırar
ve zorlukları aşma yeterliliğine zarar verir. Dokuzuncusu, erteleyici özellikler sergilemektir. Görevleri
ertelemek ve harekete geçmemek, hedeflere doğru ilerlemeyi önemli ölçüde
engeller. Onuncusu, değişime karşı
direnç göstermektir. Yeni durumlara uyum sağlamakta veya kökleşmiş
alışkanlıkları değiştirmekte zorluk mücadele gücümüzü azaltır. On birincisi, tükenme yaşamaktır. Fazla
iş üstlenmek veya yeterli dinlenme olmaksızın çalışmak, tükenmeye yol açarak
üretkenliği azaltır. Bu da mücadele etme gücümüzü zayıflatır. On ikincisi, motivasyon eksikliği
yaşamaktır. İnsanlar için yeterince içsel ve dışsal güdüleyiciler yoksa
insanlar mücadeleden kolaylıkla vaz geçerler. Bu faktörlerin yanında mücadele
etmeyi engelleyen, çevresel etkenler de vardır. On üçüncüsü, yetersiz kaynaklardır. Zaman, para veya destek gibi
gerekli kaynakların eksikliği mücadeleci bir birey olmamızda önemli bir engel
olabilir. On dördüncüsü, toplumsal ve
kültürel engelleyicilerdir. Bireyin toplumsal çevresinden, kültürel
normlarından veya çevresel koşullarından kaynaklanan olumsuzluklar, bireyin
mücadele gücüne zarar verir. Örneğin çevre tarafından sunulan sosyal desteğin
az olması, sürekli bir şekilde eleştirilmek mücadele gücümüzü baltalar.
Mücadeleci bir birey olmak için de pek çok özelliğe sahip
olmamız gerekir. Bunların başında
vizyonumuzun net olması gelir. Nereye gitmek, ne yapmak istediğimize
yönelik netliğin olması, mücadele gücümüzün ortaya çıkmasında önemli bir
etkendir. İkincisi, kendimize
inanmamızdır. Sahip olduğumuz ve bize bahşedilen yeteneklerimize, irade
gücümüze inanmak mücadele gücümüzü artırır. Üçüncüsü, öğrenme ve gelişim odaklı olmaktır. Zorlukları ve
başarısızlıkları öğrenme ve büyüme fırsatları olarak görmek, mücadeleci bir
birey olamaya yönelik sürekli gelişmemize yardımcı olur. Dördüncüsü, olumlu ve iyimser
düşünmektir. Pozitif bir bakış açısı, motivasyonu sürdürmeye ve zorluklarla
başa çıkmaya yardımcı olur. Beşincisi,
dayanıklılık ve azimdir. Engellerle karşılaştığımızda, geri dönebilme
yeterliliğine sahip olmamız, engellere rağmen çaba göstermemize yardım eder. Altıncısı, esneklik göstermektir. Beklenmeyen
zorluklara yanıt olarak planları değiştirebilme, mücadelenin sürdürülmesi
açısından önemlidir. Sekizincisi, güçlü
bir çalışma ahlakına sahip olmaktır. Çalışma ahlakına sahip olmak, pes
etmeyi engeller ve doğru işler yapmamıza neden olur. Dokuzuncusu, kendimizi motive etmektir. Özellikle içsel motivasyona
sahip olmak, zorluklar karşısında bizi güçlü kılar. Onuncusu, hedef odaklı olmaktır. Çabamızı, dikkatimizi doğrudan
hedef başarısına katkıda bulunacak faktörlere odaklandırmak mücadele gücümüzü
artırır. On birincisi, disiplinli
olmaktır. Planla uyum sağlamak ve hedefe doğru sürekli çaba sarf etmek,
mücadele gücümüz için önemlidir. On
ikincisi, zaman yönetimi becerilerine sahip olmaktır. Zamanı etkili bir
şekilde yönetmek, kaynakları doğru bir şekilde kullanmaya neden olur. On üçüncüsü, problem çözme becerilerine
sahip olmaktır. Mücadele sürecinde, sorunların üstesinden gelebilmek için
problem çözme becerilerine ihtiyaç vardır. On
dördüncüsü, stratejik düşünmektir. Gelecekteki olası engelleri görerek
düşünmek, stratejik planlar yapmak ve bunları uygulamak mücadele gücümüze katkı
sunar.
Din ve maneviyat açısından da mücadele ele alınabilir. Öncelikle, çeşitli dini yaklaşımlarda,
insanın çaba göstermesi ve mücadele etmesi istenir özelliklerdendir. İlahi
dinlere göre insanın hem dünyada hem de ahirette kazançlı çıkması, onun ne
kadar mücadele ettiği doğrultusunda gerçekleşecektir. Örneğin Necm Suresi 39.
ayette: “İnsan ancak çabasının sonucunu
elde eder.” şeklinde ifade edilerek mücadele konusunda çaba göstermenin
önemi vurgulanmaktadır. İkincisi, insanın ne için ve nasıl mücadele
etmesi gerektiğine yönelik en önemli belirleyici mutlak kudret, ilim, irade ve
rahmet sahibi olan Allah’tır. Çünkü ilahi dinlere göre mülkün sahibi
Allah’tır ve her şey ilahi tasarımın yansımasıdır.Bu açıdan insan; yeteneklerini ve kabiliyetlerini ortaya çıkarmak,
manevi açıdan yücelmek, Allah’ı isimleriyle, sıfatlarıyla ve fiilleriyle
tanımak için doğumdan ölüme kadar ki süreçte mücadele etmek durumundadır.Bu konuda Hicr Suresi 99. ayette: “Ölüm sana erişinceye kadar Rabbine kulluk
et!” şeklinde ifade edilerek mücadele etmenin bir ömür boyu sürmesi
gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Üçüncüsü,
insanın mücadele etmesi gereken içsel etkenlerden en önemlisi onun nefsidir
(ididir). İnsanın nefsi (idi), sınırsız bir şekilde acıdan kaçınma ve hazzı
arama şeklinde bir doğaya sahiptir.Bu
noktada, nefsin sınırsızlığı bireyin hem dünyasına hem de ahiretine zarar
vermektedir.Nefsin bu özelliği,
Yusuf Suresi 53. ayette: “Yine de ben
nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında,
daima kötülüğü emreder; şüphesiz rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” şeklinde
ifade edilmiştir. Dördüncüsü, ilahi
dinlere göre insanın varlığını tehdit eden ve kendisi dışında olan güçlere
karşı da mücadele etmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu konuda Al-i İmran
Suresi 200. ayette: “Ey iman edenler!
Sabredin, kararlılıkta yarışın, düşmana karşı hazırlıklı olun (birbirinize
dayanıp bağlanın), Allah’a karşı gelmekten sakının ki başarıya ulaşabilesiniz.”
şeklinde ifade edilerek mücadele etmenin kararlılık olarak ele alındığı
gösterilmektedir. Beşincisi; ilahi dinlere göre insan, mücadelesinin mükâfatını gerek
dünya gerekse ahiret hayatında elde edecektir. Örneğin bu konuda Zilzal
Suresi 7. ve 8. ayetlerde: “Kim zerre
miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür”, ve “Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.”
şeklinde ifade edilmektedir.
Sonuç olarak, eskilerin dediği gibi bu güzeran-ı hayat (geçici
hayat) bir gün son bulacaktır. İnsanlar,
yaptıkları ile ve verdikleri mücadelelerle bir iz bırakacaklardır. Bu noktada geleceği karamsar bir şekilde
görmeyerek iyimserlikle yaşama devam etmek gerekir. Bu konuda önemli
rehberlerden biri de şair Mehmet Akif Ersoy’dur. Şair bu konuda şöyle demektedir: “ Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.” Yüce şairin dizelerinden yola
çıkarak mücadele gücümüzün artarak devam etmesini dilerim.