25 Haziran 2015

MUHALEFETİN ÖFKE NÖBETİ!

Nihayet 25. Dönem Milletvekilleri yeminlerini ederek göreve başladı. Tarihin en renkli meclislerinden biriyle karşı karşıyayız. Türkçe bilmeyen vekilimiz bile var. Kürtçe yemin ısrarcılığı sergilemeyip, "Büyük Türk milleti" sözünü "Türkiye milleti" diye evirenler dışında "red" refleksine tanık olmadık.

Aslına bakarsanız kimseyi de bu "yemin metni" konusundaki menfi refleksinden dolayı eleştirme hakkına sahip değiliz.

Milletvekili yemininden çok CHP Parti programına sadakat yemini sanki... Ki zaten yemini hazırlayan vesayet aklının da amacı oydu. Bu bakımdan bugün karşımızdaki meclis mozayiğini kucaklamayan bu yemin metninin ivedilikle gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Lakin bu kanaatimi ifade etme özgürlüğümün, "bunlar ülkeyi bölecek cumhuriyeti yıkacak" paranoyasının esiri olmuş akılca yok sayılacağını da bilmiyor değilim.

Sadece gözden geçirilmesi gereken yemin mi sanki!

Dün TBMM'ye yansıyan bir fotoğraf bu yemin metninden daha öncelikli sorunlarımızın olduğunu gösterdi.

Bundan 11 ay önce, halihazırda mecliste temsil edilen partiler dahil 14 partinin ittifakına karşı girdiği sandık mücadelesini yüzde 52'lik millet iradesiyle kazanan ve meşruiyetini direk milletin kendisinden alan Cumhur'un Başkan'ı Recep Tayyip Erdoğan'ın TBMM Genel Kurul salonuna iştirakında ahlaksızca ve seviyesizce bir tavır sergilendi.

CHP, MHP ve HDP, 7 Haziran öncesi seçim meydanlarındaki söylem ve eylem ittifakını, Cumhur'un Başkanının, meclis genel kuruluna gelişinde tekrar sergileyerek ayağa kalkmadı.

Sevmeyebilirsiniz, siyaseten eleştirebilirsiniz, ama Cumhurbaşkanına saygı göstermek zorundasınız. Bu saygıyı kişiye değil makama göstermek zorunda olduğunuzu bilmiyorsanız, koşullar size bunu öyle öğretir ki; siz bile şaşarsınız!

Meclis Genel Kurulu'ndaki renkli tabloyu yerle bir eden bu saygısız ve seviyesiz davranışı, kişisel hırs ve nefretin tetiklediği öfke nöbetinden başka neyle izah edebiliriz ki?

Bilhassa MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için nasıl bir izahı var bu tavrın? Başbakan Davutoğlu ve kabine sıralarından onun yemin sonrası alkışlandığı fotoğraf bir yanda dururken üstelik!

O Devlet Bahçeli, 16 yıl önce, Bülent Ecevit'in ağzından köpükler saçarak, başındaki örtü nedeniyle "haddini bildirin" diye Merve Kavakçı'yı kapı dışarı edişine olan sessizliğini bile "Devlet Terbiyesi"yle izah etmişti.

Peki soruyorum; "Devlet Terbiyesini" hak eden o insani vasıfları bile askıya alarak sergilenen tavır mıdır, yoksa o gün kapıdışarı edilen o başörtüsünün, bu defa kız kardeşinin başında meclise girmesinin önünü açan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mıdır?

Devlet Bahçeli, selam vererek yanından geçen HDP milletvekillerine gösterdiği nezaketi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan esirgemiş ve bu milletin vicdanında derin bir yara açmıştır.

Bahçeli, İstiklal Marşı'nı okumayı bile zul gören HDP'lilerin ellerini sıkarkenki içtenliğini, o marşın her bir mısrasını devlet aklına zerketme mücadelesi veren Erdoğan'dan esirgiyorsa, burada sadece öfke nöbetiyle gelişen siyasi nezaketsizlik de aramamalıyız. Çok daha başka birşey olmalı bunun adı.

Peki farzedelim ki Davutoğlu hükümet kurma görevini aldı ve bir sonuca ulaşamayıp görevi iade etti. Bu durumda ya CHP ya da MHP Genel Başkanları hükümeti kurmakla görevlendirilecek. Bu görevlendirme için de bugün ayağa kalkma nezaketi bile göstermedikleri 'ADAM'ın üstelik KAÇAK SARAY olarak nitelendirdikleri makamına tıpış tıpış çıkmayacaklar mı? Bal gibi çıkacaklar...

Ne yapmayı planlıyorlar acaba? Noterden vekil mi tayin edecekler?

Siyasette nezaketi ve devlet terbiyesini bir kenara bırakarak günübirlik hareket edenler, eninde sonunda tükürdüklerini yalarlar. Ve yaklaşık 13 yıldır bu millet bu tabloyla mütemadiyyen karşılaşıyor. Bu muhalefet zihniyeti sürdükçe de karşılaşmaya devam edecek belli ki.