24 Haziran 2015

MUHALEFETIN TALEPLERI TEKRAR SEÇİMİ TETİKLİYOR!

Anlaşılan o ki ülkenin tek çıkar yolu yeniden seçim olacak. Bunun en iyi işaretini Meclis Başkanlığı seçimi esnasında alacağız ama şu ana kadar yürütülen koalisyon egzersizlerine verilen tepkiler bu görüşü güçlendiriyor.

Mesela muhalefetin, ülkenin öncelikleri yerine seçim meydanlarındaki pervasız vaadlerde ayak direyeceği anlaşıldı.

Sakın ola bu pervasız vaadlerden kastımın, mazot fiyatından asgari ücrete, emekli maaşından bayram ikramiyesine, bir takım sosyal vaadler olduğunu düşünmeyin. Bu vaadlerin gerçekleştirilebilir vaadler olmadığını o kasanın anahtarına ortak olduklarında zaten anlayacaklar!

Benim kastım siyasetin doğasına aykırı vaadler...

Kin ve öfkeyi körükleyen, kompleks ve özgüvensizliklerinin dışa vurumu olan vaadler.

Belki tabanları dışında emir ve talimat aldıkları merkezlere karşı kendilerini sorumlu hissettikleri vaadler.

Neymiş bu vaadler, sıralayalım bir;

- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anayasal sınırlara çekilecekmiş,

- Mevcut Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden Çankaya Köşküne inecekmiş,

- Bakanlar Kurulu'nu toplama talebinden vazgeçecekmiş,

- Cumhurbaşkanı Erdoğan oğlu Bilal'i onlara teslim edecekmiş,

- 4 Bakanla ilgili tamamlanan Yüce Divan süreci tekrar işletilecekmiş,

- Çözüm sürecinin "Ç"si bile anılmayacakmış,

- Kurulacak olan koalisyon restorasyon koalisyonu olacak ve bürokrasi yeniden yapılandırılacakmış,

- Restorasyon koalisyonu ile iç güvenlik yasası iptal edilecekmiş,

- Hukuki restorasyon adı altında casusluk şüphelisi FETÖ üyelerinin tahliyesinin önü açılacakmış,

- HSYK yapısı değiştirilecek ve eski sisteme dönülecekmiş,

- Abdullah Öcalan'ın tecridi ortadan kaldırılıp, özgürleştirilmesinin yolu açılacakmış.

Şu taleplerden tek birini gösterin ki; bu ülkenin menfaatlerine hizmet etsin. Tek birini gösterin ki; seçmenin sandıkta verdiği mesajın karşılığı olsun.

Cumhurbaşkanı için anayasal sınırlara çekilsin talebini öne sürüp sonra onun anayasadan aldığı Bakanlar Kurulu'nu toplama yetkisini redediyorlar.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile ilgili talepleri, AK Parti'nin öne sürdüğü "eski Türkiye" heveslerinin dışa vurumu adeta.

İlla Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkünde olacak. Çankaya'nın, darbelerin, vesayetin ve halkı ötekileştiren ceberrut devletin sembolü olmaktan başka ne gibi bir hatırası var sizler için açıklayın bunu bir topluma.

Bir insanın ailesi üzerinden siyaset güdüp, "ver Bilali al iktidarı" seviyesizliğini, bu milletin geleneksel yaklaşımı olan "zürriyetsizlik vicdansızlığı ve acımasızlığı tetikler"den başka nasıl okumamız gerekiyor anlatır mısınız bize.

Bakanlarla ilgili Yüce Divan sürecinin yeniden başlatılması talebine gelince... Bu belki makul karşılanabilir lakin bir yandan anayasaya uyma çağrısı yapıp diğer yandan anayasada hükmü olmayan bir girişim talebinde diretmeyi de açıklayın bir zahmet.

Restorasyon kamuflajlı hedefleriniz zaten malum! Yargıyı tekrar belli bir vesayet anlayışının, hukuk dışı otoriteden emir ve talimat alan bir düzlenin içine çekmek. Buna bu millet bir daha göz yumar mı sanıyorsunuz siz!

Hele Suriye'nin kuzeyinde yaşananlar ile Fetullahçı casusluk çetesinin MİT Tırlarına yönelik baskınının nasıl bir uluslararası Casusluk faaliyeti olduğu ve Kuzey Suriye'de arz-ı mev'uda dayanan projeye hizmet ettiği bu kadar berraklaşmışken bu restorasyon değil ihanet ortaklığı olur.

Metod değişikliği teklifi yerine çözüm sürecinin Ç'sine bile tahammül edememeye gelince; doğaldır mevcudiyeti kan ve gözyaşına dayalı anlayışların çözümü özümsemesi beklenemez.

HDP'nin PKK elebaşı Öcalan konusundaki talebi tam bir garabet... Silahlı örgütün çizdiği yol haritasıyla siyasi söylem ve eylem geliştiren bir yapının hezeyanı düpe düz.

Bu tablo karşısında sizin hala bu milletin menfaatlerine dayanan bir koalisyon çıkacağına dair ümidiniz var mı?

Bence siyasetçinin ihtirasları ve pervasızlıkları ile tıkadığı çözümün kilidi milletin kendisindedir.

ZİHNİ ÇAKIR

YENİ SÖZ GAZETESİ