04 Temmuz 2019

Müslüman’ın düğünü nasıl olmalı?

Düğün deyince katılım konusunda duyarlı, vefalı bir milletiz.

İzin için patronla kavga eder, tatili bekletir, tedaviyi erteler, çocuğu ağlatır, yine de gideriz.

Kendi düğünümüze ise, gelmeyene sitem eder, darılırız.

Tabii ki davete icabet etmek, hatır gözetmek takdir edilesi bir erdemdir.

Ancak arkadaşın, akrabanın hatırını gözetirken, üzerimizde her sevilenden daha çok hatırı bulunan yüce Allah'ın hatırını, düğünlerde çiğner geçeriz.

Neredeyse hepsi müzikli-danslı, modayı trendi yakalamış, Avrupa standartlarında bol masraflı, şatafatlı düğünlerle aileler kuruluyor artık.

Nedense Avrupa'da ki düğün modası çok geçmeden toplumda yer ediveriyor.

Gecelik kirası 5-10 maaşı yakan düğün salonları, aylar öncesinden kapış kapış gidiyor.

Bir kerelik giyilecek kıyafetler için, saatler harcanıyor, çok kalpler kırılıyor.

Herkesin cebinde fotoğraf makinası olmasına rağmen, fotoğrafa, albüme binler liralar dökülüyor.

Photoshop diye bir şey varken bile, dış çekim adı altında kalabalığın içinde, her türlü bakışın önünde olduk olmadık pozlar için gelinlikle-damatlıkla saatlerce çile çekiliyor.

Defalarca kuru temizleme, kuaför parası ödeniyor.

Süsle, püsle, dekorla, gösterişle bir sektör zengin olurken, gençler balondan heveslerle, pek çoğu da istemeden “toplum istiyor” ve “adet” diye, 3-5 senede zor bitecek borçları kabulleniyor.

Masraf bombardımanı altında ezilen taraflar belki de bozulan psikolojileri ile verilen bir borç değil, evlenen çiftlere bir hediye, bir destek olması gereken maddi yardımları, “takı töreni” şeklinde bir gösteriş şovuna çevirmekten imtina edemiyorlar. Hatta video kamera ile kaydedip birer denetim-baskı mekanizması oluşturuyorlar.

Bütün bunlar birileri daha çok para kazanacak diye, birileri alkışlayacak diye, birileri hava atacak diye, toplum istiyor diye ama Allah istemediği halde yapılıyor. Borçla birlikte, toplu bir isyan, kültürel ve toplumsal yozlaşma, pek çok çirkin günah, vebal olarak hanemize kaydediliyor.

Ve artık gençler evlenmek istemiyor.

Evlilik yaşı yükseliyor.

Evlatlar büyükleri, büyükler evlatları incitiyor, kırıyor.

Evlilikler kısa sürüyor, bazen başlamadan bitiyor.

Bakış açısı hikmet ve maneviyattan, hükmetmeye ve menfaate dönüşüyor.

Bankalar, avukatlar, düğün organizatörleri, modacılar kazanırken toplumun altına girdiği maddi ve manevi fatura ağır oluyor.

Allah'ın rızası dikkate alınmadığı için, Allah'ın kişilere, ailelere, akraba ve yerleşim topluluklarına yardımı kesilmeye, fitneler artmaya başlıyor.

İşte bu yüzden ben, kim olursa olsun meşru olmayan bir düğüne gitmiyorum.

Davete icabet ediyor, düğün saatinden önce sevgimi, hediyemi sunuyorum. Dualarımı, mutluluk temennilerimi aktarıp, nazikçe açıklamada bulunarak müsaade istiyorum.

Bilenlerin anlayış ve takdir ettiğini gördüğümden, bilselerdi böyle düşünmezlerdi diyerek hakkımda olumsuz düşünenlere de hakkımı helal ediyorum.

Ancak dindar kesim olarak bu konuda kendimizi de epeyce eleştirmemiz gerekiyor.

İlk eleştirilmesi gereken konu, meşru olmayan düğünlere karşı gerekli tavrı gösteremeyişimizdir. Bahsettiğimiz türden Avrupai ve tüketim odaklı düğünlere toplum baskısı ve eleştiri korkusu nedeniyle, “hatır” diyerek, “mecburum(!)” hissederek maalesef hacısı, hocası, dindarından da katılanlar olmaktadır.

Aslında davetliler arasında pek çok kişi, düğün sahibini açıklayıcı bir şekilde diyalog kurarak, bu haliyle düğünlerine katılamayacağını söylerse, kısa zamanda bu olumsuz gidiş tersine dönecektir. Allah biraz kararlı ve cesur olmayı nasip etsin.

Eleştiriyi hak ettiğimiz bir diğer hususta Allah'ın emrettiği ve Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) örneklediği şekilde bir düğün modeli ortaya koymaktaki eksikliğimizdir.

Bu eksikliği mekân ve organizasyon sıkıntısı olarak ifade edebilirim.

Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) “Düğünlerinizi mescitlerde yapınız.” (Tirmizî, nikâh 6.) buyurarak, evliliğin kutsal ve manevi atmosferine uygun bir mekân olarak camileri işaret etmişlerdir. Ancak bugün camide düğün yapmak isteyenler bile, uygun bir cami bulamamaktadırlar.

Son zamanlarda caminin alt katında veya avlusunda mutfağı, gelin odası, özel aile masaları, kadınlar erkekler için ayrı giriş ve salonlarıyla, mimarisi düğünlere göre tasarlanmış güzel camiler yapılmaktadır. Ancak azdır, yetersizdir.

Reklam değil, teşvik için bildiğimi söylüyorum, Eskişehir'de ve Ankara'da Mahmut Sami Ramazanoğlu Vakfının bu konudaki çalışması güzeldir. Benzer ve daha güzel eserleri Müslüman girişimcilerden, ilgili vakıf ve derneklerden bekliyoruz.

Mekân sorunu ile birlikte davetlilerin meşru dairede hoşça vakit geçirecekleri, neşeli, sıkıcı olmayan düğünler için, profesyonel düşünmeye ve ciddi organizasyonlar oluşturmaya da ihtiyaç vardır.

Kuran tilaveti ile başlayan ve sohbetle devam eden düğünler çok güzeldir. Ancak bazen sohbetin uzaması ve sıkıcı bir hal alması hoş olmamaktadır. Bu sebeple yüzlerden gülümsemeyi eksik etmeyecek ve ilgiyle dinlettirecek, işin erbabı konuşmacıların artması gerekmektedir.

Bu konuda yapılacak gayret ve hizmetlerin güzel bir rıza ve sevap kapısı olacağı şuuruna varıp, pek çok kardeşimizin mutluluğuna katkıda bulunabilmeyi Allah her birimize nasip etsin. Âmin.