Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 165

Altay'ın Münâfıkça risâlesine Müslümanlardan reddiye

Fahrettin Altay gibi Kemalist Rejimin ekâbirinden birisinin yazdığı böyle bir risâle gözden kaçamazdı. Kemalist muhîtlerde az-çok bir iz bırakmış olsa gerektir. Dîndâr muhîtlerde ise, gayet tabiî olarak infiâlle karşılandı. Devrin îtibârlı müelliflerinden M. Raif Ogan, neşrettiği Hakkaniyet mecmûasının birkaç sayısında, “İslâm Dininin Hakikatleri” başlıklı uzun bir makale ile, bu risâleyi tenkîd etti ve makalesi Eşref Edib'in Sebilürreşad mecmûasında da aynen iktibâs edildi. Eşref Edip, Ogan'ın makalesini mecmûasında takdîm ederken, husûsen, mezkûr risâlenin Münâfıkça maksadlarla têlîf edilmiş olduğuna işâret ediyordu:

 

(Sebilürreşad, Şubat 1960, sayı: 303, s. 36)
Fahrettin Altay'ın Kemalist “Dîn İnkılâbı” fikrini işleyen risâlesi hakkında M. Raif Ogan'ın kendi Hakkaniyet mecmûasında birkaç sayı tefrika edilen tenkîdî makalesi, Eşref Edip'in Sebilürreşad mecmûasında da aynen iktibâs edilmişti. Burada makalenin ilk tefrikasının ilk sayfası…
*** 

 

 

“Nice yıllardan beri Müslümanlığa karşı, terakkiye mani olduğu, zamanın icablarına uymadığı  yolunda umumî surette devam etmekte olan taarruz hareketi, son zamanlarda başka bir şekil aldı: Doğrudan doğruya ve açıktan açığa namaz, oruç, zekât gibi İslâmın temellerine tevcih edilmeğe başladı.

“Bu hareketi idare edenlerin bir kısmı, taarruzlarını maskelemeğe lüzum görmiyerek açıktan açığa yapmaktadırlar. […]

“Bir kısım mütearrizler de vardır ki muslih perdesine bürünerek, hayırhah vaziyeti takınarak islâmî hakikatleri başka şekle sokup bozmak suretile islâmın temellerini baltalama yolunu tutmuşlardır. Muslih taktiği ile hareket eden bu reformcuların arasına son günlerde Fahrettin Altay namında emekli bir general de girmiş oldu.

“Bu sayın zat, ‘İslâm dini' adlı bir eser neşretti. Maksadı, Aydın gençlere islâmî hakikatleri bildirmek, onları doğru yola sevk etmek imiş! Halbuki eser baştan başa islâm dininin esaslarını değiştirmek, bozmak, büsbütün başka şekle sokmaktan ibaret. Eyi niyet sahibi olduğuna saf gençleri inandırmak için yumuşak ve hayırhah bir lisan kullanmış, batıl iddiasını yürütmek için delil olarak irad ettiği âyetlere yanlış mânâlar vermiş, müfessirlerin tefsirlerile mukayyed olmadığını söyleyecek kadar cüret göstererek hep indî mütalealar ileri sürmüş, âdeta müctehitlik da'vasile ortaya çıkmış, bu suretle islâm dininde bir reform yapmak sevdasında bulunmuştur.

“Birkaç formadan ibaret bu kitap, reformcuların çok işine yaradı, müslümanları da pek ziyade rencide ve mütessir etti. Her taraftan protestolar, teessüfler, mektuplar, telgraflar… Cevap verilmesi, reddiye yazılması isteniyor. Gençlerin dalâlete düşmesi tehlikesinden bahs olunuyor. Doğrudur. Sebilürreşadda buna cevap verildi, mahiyeti ve gayesi izah edildi. Fakat bu, kâfi değil. Eyi niyetle yazılmayan, bilakis maksadı mahsusla kaleme alınan bu eseri ilmî ve dinî noktadan tamamile çürütecek esaslı bir reddiyeye ihtiyac var. Bu hususu nazarı itibara alan kudretli muhterem üstad M. Raif Ogan arkadaşımız çok kıymetli bir cevap yazmak himmetinde bulundu. Cümle cümle, satır satır eseri didikledi, bütün yanlışlarını, maksad ve gayesini ortaya koydu. İlh…” (Sebilürreşad, Şubat 1960, sayı: 303, s. 35)

Yukarıda da tasrîh ettiğimiz gibi, Fahrettin Altay'ın risâlesi, 1928'de Baltacıoğlu eliyle piyasaya sürülen “Dînî Islâhat” projesinin yeni bir versiyonu idi. Binâenaleyh 1928'deki projenin teşrîhi, Kemalist Rejimin Müslüman Anadolu Milletine karşı tâkîb ettiği makyavelist siyâsete nüfûz etmek bakımından fevkalâde mühimdir. Prof. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu  hakkında, “Tek Adam”ın Serbest Cumhuriyet Fırkası stratejisi vesîlesiyle kâfî derecede mâlûmât verdiğimiz için, doğrudan doğruya bahis mevzûu proje üzerinde duracağız.

1928'in “Dînî Islâhat” projesi veyâ iki kademeli “Dîn İnkılâbı” stratejisi

“Mâbedlerde sıralar têsîs edilmeli… Temiz ayakkabılarla mâbedlere girilmesi tervîc edilmeli… İbâdet lisânı Türkçe olmalı… Âyetlerin, duâların, hutbelerin Türkçe şekilleri kabûl ve istîmâl edilmeli… Ayrıca mâbedlerde mûsıkî âletlerinin kabûlü dahi lâzım gelir; mâbedlerde ilâhî mâhiyetinde asrî ve enstrümantal mûsıkîye kat'î ihtiyâc vardır…”

Bunlar, 1928 senesine âid “Dînî Islâhatın Esâsları Hakkında Lâyiha”dan birkaç satır… Yapılmak istenen “Dîn İnkılâbı”nın esâslarından bâzıları…

Vakit gazetesinin 19 ve 20 Haziran 1928 târihlerinde peş peşe iki gün çıkan haberlerine nazaran, dört maddelik ve birkaç sayfalık mezkûr Lâyiha, Dârülfünûn İlâhiyât Fakültesi Müderrisler Meclisi'nde müzâkere edilmiş, ancak henüz bir karâra varılmamıştı. (İlk gün sâdece bâzı pasajları nakledilen Lâyihanın ikinci gün tam metni verilmişti.) Haberin mahreci olarak İlâhiyât Fakültesi Reîs Vekîli Prof. M. Fuad Köprülü gösteriliyordu.   Vakit, o devrin en çok satan gazetesiydi.  (Necip Fazıl'dan naklen.) Binânelayeh pek geniş bir kitle, İlâhiyât Fakültesi bünyesinde bütün Müslümanları hayâtî derecede alâkadar eden böyle bir çalışma yapıldığından haberdar olmuştu. (Aynı haber, 21 Haziran 1928 târihli Son Posta gazetesinde de çıkmış. Bkz. Dücane Cündioğlu, Türkçe Kur'an ve Cumhuriyet İdeolojisi, İstanbul: Kitabevi, 1998, s. 60)

Meş'ûm proje karşısında, Millet, kanlı gözyaşlarını sînesine akıtmaktan başka bir şey yapamadı

Bu haber, İnsan Hak ve Hürriyetlerinin cârî olduğu bir rejimde, yeri yerinden oynatabilir, memleket bir baştan bir başa çalkalanır, millî infiâl, hattâ millî kıyâm olabilirdi! Ne var ki memlekette Kemalist Totalitarizm hükümfermâ idi ve Trabzon Meb'ûsu Ali Şükrü Bey'in pek hâince katlini tâkîben Takrîr-i Sükûn Kanûnu, “İstiklâl Mahkemeleri” denilen Engizisyon Mahkemeleri, darağaçları, işkenceler, hapisler, sürgünler, mânevî baskılarla Devlet tedhîşine ve adım adım topyekûn bir kültür jenosidine mârûz bırakılan Millet öylesine dehşet içinde kalmış, öylesine sinmişti ki bütün memlekette çıt çıkmadı ve Millet kanlı gözyaşlarını sînesine akıttı…

 

Kemalist “Dîn İnkılâbı” projesi, sandalyeli, çalgılı ve “Öztürkçe” ibâdetle câmilerin havra ve kiliselere benzetilmesini planlamıştı…
***