Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 188

O, “Tek Adam”dır, ne yapsa yeridir!

Onun gibi Şemsi Belli de, kitabını, şu kanâatle bitiriyor:

“Mustafa Kemal'in özel yaşamında aşk, O'nun ruhunu ve kafasını dolduran büyük vatan sevgisi yanında sadece küçük bir kıvılcımlanmadır. Ama… Kendisini ölesiye seven nice genç kızlar ve kadınlar olmuştur ki bunların duygusal evreninden Mustafa Kemal'e yönelen sevgileri, gürül gürül bir aşk fırtınası halinde yaşam boyu devam edip gitmiştir…” (Belli 1988: 138)

Dîğer tâbirle: O, “Tek Adam”dır, ne yapsa yeridir!

Demek ki boşuna: “Aşkın gözü kördür!” dememişler…

 

Âfet Hanım, ölümüne kadar hep Mustafa Kemâl'in refâkatinde kaldı… Burada, Kemalist Rejimin 29 Ekim Bayramında, en üst seviyede resmî protokole dâhil olduğu görülüyor…
***  
 
 

 

 

 

 

Âfet Hanım'ın statüsü

Âfet Hanım'la Mustafa Kemâl'in münâsebetlerinin başlangıcı hakkında elimizde çok mühim bir şahâdet var. Bu münâsebetlerin başlangıcına Orgeneral Fahrettin Altay bizzât şâhid olmuş. On Yıl Savaş ve Sonrası isimli Hâtırât'ında anlatıyor:

“Yıl 1925. Bu senenin en önemli olayı Atatürk ün milletimizin başındaki fesi atarak şapka giydirmesi ve kıyafetini medeniyet aleminin kıyafetine benzetmesi olmuştur. En üzücü olay da Latife Hanım dan ayrılmasıdır. Bu ayrılışın O nu çok üzdüğü fakat bunu kimseye hissettirmemeye çalıştığı hissediliyordu. Odasında ‘Bağrı yanık bülbüle döndüm' türküsünü çaldırarak ağladığı duyulmuştu. Sene sonlarında İzmir e geldi. Öğretmenler topluluğunda konuşurken genç bir öğretmen kız dikkatini çekti. Gece Türk Ocağında verilen bir müsamerede O nu locasına davet etti, beni de çağırdı, ‘Öğretmen hanım' diye tanıttı, hürmetle selâmladım. Çok genç sarı saçlı mavi gözlü kibar tavırlı bu öğretmen bayanı şu tarzda anlatmaya başladı:

‘- Ailesi Selanik te bizim aile ile akraba denecek kadar yakındır. Kendisine burada tesadüf ettiğime sevindim. Annesi ölmüş babası genç bir kızla evlenmiş bu da hayatını kazanmak için öğretmen olmuş. Okumaya çok meraklı fakat tahsilini ilerletmeye imkân bulamıyormuş, kızım olmayı kabul etti. Ankara ya gelecek, hem öğretmenlik yapacak hem de tahsilini yükseltmek imkânı bulduracağım.'

“Atatürk ün, üzüntüsünü giderecek bir arkadaş bulmuş olmasına hepimiz çok sevinmiştik; bir sinir buhranı geçirmesinden korkuyorduk. Bu hanım ın bunu önlemiş olması vatanımız için büyük bir hizmettir.” (Altay 1970: 389-390)

Âfet Hanım, Mustafa Kemâl onu nezdine aldığında (1925; resimde, hemen onun sağında), henüz 17 yaşındaydı… Bundan sonra, on üç sene zarfında ona hep refâkat edecek, ancak onun ölümünden sonra evlenecektir… 
***
 

Âfet Hn. henüz Köşk'teki aşırı “eğlenceler”i yadırgıyordu

Org. Altay, Ekim 1925'de Köşk'deki on bir günlük misâfirliği esnâsında da Âfet Hanım'la alâkalı birkaç müşâhedesini Hâtıra Defterine kaydetmiş. 23 Ekim 1925 akşamına âid müşâhedelerinden henüz 17 yaşında olan Âfet Hanım'ın Köşk'teki aşırı “eğlenceler”i yadırgadığı anlaşılıyor:

“(Atatürk) Afet Hanım ın neşesiz bir halde kenarda durduğunu görünce bize fransızca: ‘- Bu kız çok iyidir ve daha iyi olacaktır. O nu mükemmel yetiştireceğim. Benim bu hallerim O na zor geliyor ama alışacaktır. Ben dostlarıma karşı olduğum gibi görünmek isterim.' (dedi.) […]

“Hep ayakta dolaşan Atatürk kanepede oturan Afet Hanım ın yanına oturdu, beni de yanına aldı ve şu özetle konuşmaya başladı:

‘- Kızım Afet beni çok sever, hem de okumak meraklısıdır. Bazı hallerime üzülüyor, haklıdır. Ben de O nu çok severim. Kabiliyetini gördüğüm için O na en yüksek tahsili yaptıracağım, lisan öğrettireceğim. Geleceğin yüksek bir hanımefendisi olacaktır. Küçükler de benim birer pırlantamdır. Ben kendimden ziyade misafirlerimin eğlenmesini istiyorum.'

“Bu sözlere karşı O da:

‘- Paşam hiç üzülmeyiniz. Size olan derin saygı ve sevgilerimden sonra en büyük zevkim okumaktır. Bana bu fırsatı veriyorsunuz çok müteşekkirim' diyordu. Saat 3 ü geçerken bizlere izin verdi.”  (Altay 1970: 398, 399)

 

***  

 

“Tek Adam”ın, Âfet Hn.'ın babasıyle münâsebetleri

Org. Altay, 26 Ekim 1925 akşamında da Mustafa Kemâl ile Âfet Hanım arasında dikkat çekici bir muhâvereye şâhid oluyor:

“Afet Hanım a dönerek öğretmenliğe başlamasını daha sonra da Paris e tahsilini ikmale göndereceğini söyledi ve babası İzmir de orman kontrol memuru Hakkı Efendi nin yazdığı mektuptan bahsetti, arzularının yerine getirileceğine emin olmasını cevaben bildirmesini söyledikten sonra bahsi değiştirdi…” (Altay 1970: 403)