Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 191

Ülkü'ye düşkünlüğü

Yukarıda da naklettiğimiz gibi, Makbûle Atadan, Kasım 1952'de, gazeteci Feridun Kandemir'e verdiği mülâkatta:

“Çocuk sevmezdi. Yalnız, bilmem nasıl oldu (Ülkü) yü sevdi. […] Ülkü'den başka çocuk sevmemiştir.”

diyordu. (“Ağabeyim Mustafa Kemal”, Resimli 20. Asır, sayı 14, 15 Kasım 1952, s. 18)

Makbûle Atadan: “Ülkü'den başka çocuk sevmemiştir…” diyor. Filhakîka, doğumundan îtibâren Mustafa Kemâl'in hayâtının ayrılmaz bir parçası hâline geldiği müşâhede ediliyor…
*** 
 

 

Hakîkaten, Mustafa Kemâl, isim babası olduğu Ülkü'ye, doğumundan îtibâren fevkalâde alâka gösteriyor. Hattâ, biraz büyüdükten sonra, resmî seyâhatlerinde dahi onu yanından ayırmıyor. Pek çok târihî fotoğrafta ve muhtelif şahsıyetlerin hâtırâtlarında bu husûslar  açıkça müşâhede ediliyor. Buna rağmen, kanûnî muâmeleyle onu da “evlâdlık” edinmiş değil. Binâenaleyh “mânevî evlâd” sıfatı onun için de uygun düşmüyor…

Ülkü'ye düşkünlüğü hakkında, hâtırâtlar içinde, bilhassa Cemal Granda'nınki bir hayli aydınlatıcı...

Onun Turhan Gürkan tarafından kaleme alınan Atatürk'ün Uşağı İdim isimli Hâtırât'ındaki mâlûmâta nazaran,  Ülkü, Selânikli Vasfiye Hanım'ın çocuğudur. Bu hanım, küçük yaştan îtibâren Zübeyde Hanım'ın yanında yetişiyor, onun vefâtından sonra Makbûle Hanım'ın himâyesine giriyor, kötü bir evlilik yüzünden geçirdiği zor senelerden sonra, 1930'da, Dolmabahçe Sarayı'nda Mustafa Kemâl'in himâyesine ilticâ ediyor…

Orada, mürâcaâtı hüsnükabûl görüyor ve kendisine Mustafa Kemâl'in “oda hizmetçisi” (“femme de chambre”) vazîfesi veriliyor. Bir müddet sonra TCDD Orman Çiftliği Mêmuru Mehmet Tahsin Çukuroğlu ile evlendiriliyor ve aynı sene, 27 Kasım 1932'de, Ülkü doğuyor. Bundan böyle, o, (“mânevî evlâd” statüsü kazanmadan) Mustafa Kemâl'in hayâtının ayrılmaz bir parçası hâline gelecektir:

“Evlilik dönemi kısa süren ve çocuğu olmayan Atatürk'ün yaşamında Ülkü, önemli yeri olan talihli bir çocuktur. Ülkü, Atatürk'le birlikte yıllarca Alfabe kitaplarına kapak olmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin en popüler çocuğu haline gelmiştir. Atatürk için çıkarılan fotoğraf albümlerinin birçok sayfasını, Ülkü'yle beraber çektirdiği fotoğraflar süslemektedir. Ülkü, yıllarca halk arasında hep ‘Atatürk'ün kızı' olarak anılmıştır. Ülkü, kimi zaman bana ‘Cemal Efendi', kimi zaman ‘Cemal Ağabey' diyerek istediği şeyleri yaptırmıştır, bir dediğini iki ettirmemiştir.

“Ülkü'nün annesi Selânikli Vasfiye Hanım, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım tarafından daha kimsesiz küçük bir kızcağızken yanına alınıp büyütülmüş. Selânik'te Zübeyde Hanımın yanına geldiği zaman henüz beş altı yaşlarındaymış. Köşkte sık sık anlatırlardı: Evin kızı gibi işler gören Vasfiye, Zübeyde Hanımın büyük sevgisini kazanmış. Yetişkin bir kız haline gelen Vasfiye, Zübeyde Hanımla beraber Selânik'ten İstanbul'a, oradan da Ankara'ya gelmiş. Atatürk'ün annesi ölünce, Vasfiye de, kardeşi Makbule Atadan'ın (Boysan) yanında kalmış. Vasfiye gelinlik çağa gelince Makbule Hanımın iznini almadan evlenmiş. Vasfiye'den Atatürk ailesi yıllarca haber alamamış. Oysa Vasfiye, bu evlilikte aradığını bulamamış, mutsuz olmuştu.

“1930 yılında, Vasfiye, bir gün, yanında komşusu olan bir hanımla Dolmabahçe Sarayına gelip, başyaver Cevat Abbas (Gürer)'i gördü. Utancından susuyordu. Komşu hanımın yardımıyla ona durumunu anlattı. […] Atatürk'ün yanına sığınmak istedi. […]

“Vasfiye Hanım, Ülfet Hanımla birlikte uzun süre Atatürk'ün özel hizmetinde çalıştırıldı. Famdöşambr olarak özel hizmet gördü. Hatta Atatürk'e masaj yaptı.

“Vasfiye Hanım daha sonra Atatürk'ün izniyle Ankara'da, Devlet Demiryolları İdaresinden, Gazi Orman Çiftliği istasyon memuru Mehmet Tahsin Çukuroğlu ile evlendirildi. Bu evliliğin ilk yılında da Ülkü dünyaya geldi. Atatürk, daha yüzünü görmeden adını koymuş, doğumu haber alınca ‘Vasfiye'nin çocuğunun adı Ülkü olsun' demişti.

“Ülkü, Gazi İstasyonunda kasvetli, küçücük bir evde doğmuştu. Annesi, Ülkü'yü iki aylıkken Çankaya Köşküne götürdü. Atatürk, adını koyduğu bebeği annesinin kucağında görünce kalktı, kucağına aldı. Bir baba şefkatiyle sevip okşadı. […]

“O akşam Sabiha Gökçen'e Ülkü'yü soran Atatürk, eve döndüklerini öğrenince mama parası olarak çiftlikteki evine yüz lira yolladı.

 

“Küçük çocuk sevmeyen Atatürk'ün ilk sevdiği çocuk Ülkü'dür diyebilirim…” Cemal Granda'nın da, Makbûle Hanımın da müşâhedeleri aynı…