Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 192

“Atatürk, İstanbul gezisinden dönerken Gazi İstasyonunda O'nu karşılayanlar arasında altı aylık Ülkü de vardı. O, kalabalığın içinde çocuğu görünce dayanamayıp annesinin kucağından almış, Ankara İstasyonuna gelinceye dek kompartımanda sevip okşamıştı. Ülkü de O'na çok ısınmıştı. Boynuna sarılıp öpüyor, mendil cebinden sarkan saati kulağına götürerek tiktaklarını dinliyor, sonra kordonuyla oynuyordu.

“Atatürk o kadar alışmıştı ki bir gün görmese ‘Getirin bana Ülkü'yü' diye arayıp sorardı. Ülkü, bir buçuk yaşına gelmişti. Atatürk İstanbul'da bulunuyordu. Bir gün: ‘- Babasından izin alsın. Vasfiye Ülkü'yü getirsin.' diye haber saldı.

“Vasfiye Hanım da Ülkü'yü İstanbul'a götürdü. Atatürk, Ülkü'yü görünce kendi çocuğuymuş gibi ona sarıldı. O günden sonra da yanından ayırmaz oldu. Hatta Ege vapuruyla yapılan Antalya gezisine Ülkü'yü de beraberinde götürdü. Ülkü'nün yarım yamalak sözcüklerle konuşması Atatürk'ün çok hoşuna giderdi. Onun tüm hareketlerinden hoşlanırdı. Küçük çocuk sevmeyen Atatürk'ün ilk sevdiği çocuk Ülkü'dür diyebilirim. […]

“Küçük Ülkü, Dolmabahçe'de bulunduğu zamanlar yanından hiç ayrılmaz, ‘Atatürk'üm, seni özledim, gel yanıma' dediği zaman her işini bırakıp Ülkü'nün yanına koşardı. Onun yanında adeta çocuklaşırdı. […]

“Beş buçuk yaşına dek çocukluğu Atatürk'ün dizleri dibinde geçen Ülkü güzel bir çocuk sayılmazdı. Elmacık kemikleri çıkık geniş bir yüzü, önü perçemli kısa, düz siyah saçları vardı. Fakat Atatürk'ün kalbinde kimsenin alamıyacağı bir yer elde etmişti. […]

“Atatürk'ün uyku saati geçtiği zaman Ülkü yatak odasının kapısı önüne gider, gürültü patırtı yaparak uyandırırdı. Erken kalkması gerektiği sabahlar, uyandırmaktan çekindikleri zaman Ülkü'yü ileri sürerler, ona kızmayacağını bildiklerinden ‘haydi git kaldır' derlerdi. […]

“Ülkü dansa çok meraklıydı. Atatürk'ün dansı sevdiğini bildiği için yanında eteklerini yana açarak öğrendiği dansları yapar, büyük adamı eğlendirmeğe çalışırdı. […]

“1937 yılında Ülkü hastalanmış, Dolmabahçe Sarayında paratifodan yatıyordu. Florya Köşkünde kalan Atatürk, her gün Dolmabahçe'ye gidiyor, doktorların geçici hastalıkla temasını istemedikleri halde, tavsiyelerine aldırmayarak yanına giriyor, sağlık durumuyla yakından ilgileniyordu. Hastalık nedeniyle ona düşkünlüğü iyice artmıştı. Başına topladığı doktorlara ‘bu çocuğa bir şey olursa ben yaşayamam, ne yaparsanız yapın, bunu kurtarın' diyordu. […]

“Son zamanlarda gezdiği birçok yere Ülkü'sünü de beraber götüren Atatürk, onu halk arasında söyletmekten büyük haz duyuyordu.

“Atatürk, hastalığı sırasında da Ülkü'yü yanından ayırmamıştı. İlk komadan dört gün sonra Ülkü'yü istemiş, yanına oturtup yanağını okşadıktan sonra: ‘- Cumhuriyet Bayramı yaklaştı. Ankara'ya gidin. Ülkü Bayramı görsün.' demişti. […]

“Ülkü Ankara'ya döndükten sonra Atatürk her gün Nesip Efendiye telefon ettirip ‘Ülkü nasıl?' diye sordurmuş, annesinin çocuğa iyi bakmasını tenbihlemişti. […]

“Atatürk öldüğü zaman Ülkü beş buçuk yaşındaydı. O zamanlar Gazi Çiftliğinde okula yakın olsun diye Atatürk'ün yaptırmış olduğu evde oturuyorlardı. Ülkü kayıtsız olarak okula gidiyordu. Zaten ilkokulu da çiftlikte okudu. Atatürk, vasiyetnamesinde öbür ‘manevî evlâtları'na olduğu gibi Ülkü'ye de aylık bağlamıştı. O zamanın parasıyla ayda 200 lira olan bu para, sonradan günün hayat koşullarına uyularak 1 Ocak 1957 yılında 400 liraya çıkarıldı.

“Erenköy Kız Lisesinde okuyan Ülkü, sonradan Kastamonu Senatörü olan üsteğmen Fethi Doğançay'la evlendi. Ahmet adlı bir oğlu oldu. Geçimsizlik nedeniyle ilk eşinden ayrılan Ülkü, ikinci kez Musevî asıllı biriyle hayatını birleştirdi ve bu olay basında o zaman sert eleştirilere yol açtı. Ülkü, bu evliliği de yürütemedi ve üçüncü kez çiftçi Nejat Özenek'le yuva kurdu. İlk eşinden olan oğlu Ahmet, Aleksi adlı bir İngiliz kızıyla evlendi. Vasfiye Hanımla kocası şimdi İstanbul'da Kartal, Cevizli'de oturmaktadır.” (Cemal Granda / Turhan Gürkan, Atatürk'ün Uşağı İdim, İstanbul: Hürriyet Yl., 1973, ss. 316-323)

Granda ve Gürkan'dan iktibâs ettiğimiz son paragrafta bilgi hatâsı var. Ülkü Hanım, 1 Ağustos 2012'de Sakarya – Akyazı yakınlarında eşiyle berâber geçirdiği trafik kazâsında 80 yaşında vefât edince, bu haberi veren muhtelif gazetelerden öğrendiğimize göre, ilk eşinden Ali Kemal ve Ahmet Kemal isimli iki oğlu varmış ve son eşi de (Nejat Özenek değil) iş adamı Emin Öke Adatepe imiş. Ülkü Hanım, vefâtında “Adatepe” soyadını taşımakta idi. (Milliyet, 1 Ağustos 2012; Habertürk, 3 Ağustos 2012)

Ülkü Hanım yaşlılık çağında…
*** 
 

 

Râfet Süreyyâ'nın hikâyesi 

“Râfet Süreyyâ” ismiyle, Orgeneral Fahrettin Altay'ın Köşk'te misâfir edildiği on bir gün zarfında tuttuğu günlükten iktibâs ettiğimiz parçalarda karşılaşmıştık. Oradan öğrendiğimize göre, Mustafa Kemâl, bu genç hanıma, iki def'a çıplak dans yaptırmıştı: Birincisi, 28 Ekim 1925 gecesi, Köşk'te misâfirlerinin önünde, ikincisi de, 29 Ekim 1925 gecesi, Kemalist Rejimin Fresko Gazinosu'ndaki 29 Ekim Balosu'nda… Org. Altay, onu, bir de (misâfirliğinin son günü olan) 1 Kasım 1925 gecesindeki sofrada gördüğünü kaydediyor…

Şâyed gözde gazeteci (ve bilâhare gazete idârecisi) Neyyire Özkan, 1991 senesinde bu hanımı İstanbul'daki evinde ziyâret edip onunla röportaj yapmasaydı, hiç şüphesiz, Râfet Süreyyâ ve Mustafa Kemâl'in şahsıyetinin mühim bir cephesi karanlıkta kalacaktı…

 

Neyyire Özkan, Hürriyet, Doğuş Dergi Grubu, Cumhuriyet ve tekrâr Hürriyet'te gazetecilik ve idârecilik yapan gözde bir gazetecidir. Râfet Süreyyâ ile târihî ehemmiyeti hâiz röportajı ona medyûnuz. Röportajında tek üzücü taraf, onun bâzı sözlerini sansür etmiş olmasıdır. Bunları da ifşâ etmesi, târihe büyük hizmet olacaktır…
***   
 

Neyyire Özkan'ın Aktüel mecmûasının 19 Eylûl 1991 târihli 11. sayısında neşredilen röportajından, biz de, Hasret Yıldırım'ın 3 Haziran 2017 târihli Yeni Söz'deki makalesiyle haberdâr olduk. Yıldırım, o makalesinde, röportajın tamâmını, içindeki resimlerle berâber aynen iktibâs etmiş, hakkında herhangi bir yorum yapmamıştı. Aktüel mecmûası, hâlen, (Sabah ve Takvim gibi gazetelerin, birçok mecmûanın, atv, ahbr gibi TV kanallarının dâhil olduğu büyük matbûât tröstü) Turkuvaz Medya Grubu tarafından neşrediliyor ve bu mecmûanın İnternet Sitesinden röportajın tamâmına erişilebiliyor.

 

(NEYYİRE ÖZKAN-AKTÜEL 2002 / SAYI: 545)

(https://www.sabah.com.tr/aktuel/2013/10/10/ataturkun-mechul-sevgilisi; 22.2.2019)

Neyyire Özkan'ın Râfet Süreyyâ'yla büyük târihî kıymeti hâiz röportajı, hâlen Turkuvaz Medya Grubu'nun bir mecmûası olan Aktüel'in 19 Eylûl 1991 târihli 11. sayısında neşredilmişti. Bu röportaja Aktüel'in İnternet sitesinden bugün de ulaşılabiliyor.  Buradaki haberden, aynı röportajın, 2002'de mezkûr mecmûada tekrâr neşredildiği anlaşılıyor…