Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 36

Bir istitrâd: Fransa, Ankara Hükûmetini nîçin tanıdı?

Bu noktada araya girip bir tavzîhde bulunalım:

Ankara'da iktidâr Sabataî ve Masonların nüfûzu altındaydı. Hâriciye Vekîli Bekir Sâmi Bey, 12 Aralık 1910'da, Muhibbân-ı Hürriyet Mahfili'nde tekrîs edilmiş (Tunaşar Aralık 2002: 126/14) bir Mason olduğu gibi, “Ankara Muâhedesi”ni hazırlayan Briand'lar, Franklin-Bouillon'lar da Grand Orient de France'a mensûb idiler. Zâten Fransa târihinde 1870-1940 devresini içine alan “III. Cumhûriyet”, “elli bin Masonun elli milyon Fransızı idâre ettiği” tam bir “Mason Cumhûriyeti” idi. Beynelmilel Siyonist Emperyalizminin “Goyim” içindeki bir numaralı ve en sâdık müttefîki olan Masonluk, Osmanlı Saltanat ve Hilâfetinin, kısaca Osmanlı Devleti'nin tasfiye edilip yerine, nisbeten mahdûd bir mesâha üzerinde, doğrudan sömürgeleştirilecek dîğer Müslüman Orta-Doğu memleketlerinden budanmış, hattâ onlarla düşmanlaştırılmış, katıksız Avrupacı, Laik veyâ “Seküler” (yâni Dünyevî, dîğer tâbirle, Materyalist, Dîni hiçbir sûretle Devlet işine karıştırmıyan, dînî endîşeleri kaale almadan teşriî ve icrâî faâliyette bulunan, ictimâî hayâtta Dîne söz hakkı tanımıyan, vicdânlara tahakküm eden, en temel İnsan Hakkı olan Vicdân Hürriyetini hiçe sayan) bir Devletin inşâ edilmesine tarafdârdı. Ankara'da bu istikamette bir gelişmenin ortaya çıktığı müşâhede edilince (bittabi bu da kendiliğinden olmuyordu), Masonluğun nüfûzu altındaki Fransız Hükûmeti, gönlündeki gibi bir Ankara Hükûmetini tanımakta gecikmiyecektir (20 Ekim 1921). Fransa'daki Siyonist-Mason nüfûzuyla irtibâtlı olarak, hâdiselerde tâyîn edici bir rol oynayan Dr. Belger'in anlattıkları üzerinde ibretle düşününce, bu müddeâmızın doğruluğu anlaşılabileceği gibi, Paul Dumont'un neşrettiği Türkiye'yle alâkalı Mason vesîkaları da onu  destekleyen sâir müsbit delîller cümlesindendir ve elbette hepsi bu kadar değil…

Şu husûsu da ilâve etmek lâzım ki Mustafa Kemâl'i doğrudan himâyesi altına almış ve ilk ândan îtibâren onun İhtilâl Hareketine destek olmuş Mason diplomat, Devlet adamı ve mütefekkir Comte Sforza'nın faâliyetlerine muvâzî olarak Grande Oriente d'İtalia'nın Türkiye siyâseti de, Grand Orient de France'ınkine mümâsildi…  (Birinci Cihân Harbi sonrasında İtalya'nın Türkiye Fevkalâde Elçisi olarak İstanbul'da bulunan Comte Sforza'nın Mustafa Kemâl'le münâsbetleri hakkında Yeni Söz'ün 7 Şubat 2018 ilâ 15 Nisan 2018 târihli nüshalarında tefrika edilen “Mustafa Kemal'in  Masonluğunda Merâk Edilen Mes'ele: Loca Matrikülünde Nîçin İsmi Yok?” başlıklı makalemizde mufassal ve mevsûk mâlûmât vermiştik.)

Ankara Hükûmetini Londra'da temsîl ediyor

“Bir diplomat için hepsi ayrı ayrı şerefli hizmetlerdir. B.M.M. Hariciye Encümeni Reisi Celâlettin Ârif Beyin Fransanın eski Cumhur başkanı ve Âyan reisi Poincaré [Puankâre] ile mülâkatını Dr. Nihat Reşat temin etti, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Beyin Londra temaslarına müşavir olarak iştirak etti, bu heyet Ankaraya dönerken hükûmetimizin Londrada hususî mümessili olarak kaldı.

Avâm Kamarası kürsüsünde “Mîsâk-ı Millî”yi müdâfaa ediyor

“Aleyhimize İngiltere hükûmetine çok ağır baskı yapan Kentenbury [Canterbury] Başpiskopusundan bir randevu alarak bu aşırı Yunan dostu ve Türk düşmanına, bir Türk dâvasının meşruiyetini dinletti ve fanatik ısrarları ile on binlerce masumun ıstırabından mesul olduğunu yüzüne karşı, diplomat dilinin en zarif belâgati ile anlattı.

“Yunan Başvekili Venizelos, Londraya geldi, Avam Kamarasında Yunan dilekleri ve hakları üzerine bir konferans verdi. İki hafta sonra aynı kürsüye Dr. Nihat Reşat çıktı ve Millî Misakımızı anlattı ve Venizelos'un iddialarını asla itiraz edilemez vesika ve delillerle çürüttü…

Lozan Konferansında, Hey'etin Müşâviridir

“Ve nihayet Lozan Konferansına, Türk heyetinin müşavir âzası olarak katıldı ve heyet reisi İsmet Paşaya umumî toplantılarda tercümanlık yaptı.

Yeni rejim de onu muğber edince tekrâr Fransa'ya dönüyor

“Sulhün imzasından sonra heyetle beraber Ankaraya döndü, kendisine Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü teklif edildi, kabul etmedi, ‘Artık memleketimde hekim olarak çalışmak istiyorum, 1919 da Gureba Hastanesinin Dahiliye Şefi idim, beni o vazifeme iade ediniz' dedi. Sıhhiye Vekâletinden şu cevabı aldı: ‘Siz Pariste ve Londrada dolaşırken biz oraya başkasını tayin ettik…'

[Bu densiz lâf, Dr. Nihad Reşad'ı haklı olarak, fenâ şekilde kırıyor ve gûyâ Sokaklarında âvârelik edip keyif çattığı Pâris'e dönüyor…]

“Tek Adam” onu 1936'da hatırlıyor

“Bana [Reşad Ekrem Koçu'ya]: ‘Oğlum, demişti, ben Pariste ve Londrada dolaşırken… Yine oralara gideyim bari, dedim. Kırılmış bir kalb ile Parise gittim ve 1936 da Atatürk'ün beni hatırlıyacağı zamana kadar orada kaldım, hekimlik yaptım.' ” (Reşat Ekrem Koçu, “Kaybettiğimiz Millî Değerler: Diplomat Belger”, Cumhuriyet, 5 Ekim 1961, s. 2)

Ruşen Eşref'e nazaran Dr. Nihad Reşad'ın diplomatik hizmetleri

1959'da kendisiyle yaptığı uzun mülâkatı Atatürk'ün Hastalığı ismiyle kitap hâlinde neşreden muharir ve Büyük Elçi Ruşen Eşref Ünaydın'ın onun diplomatik faâliyetleri ve Yalova Kaplıcası'nın başına tâyîni hakkında kaydettikleri de Reşad Ekrem Koçu'nun verdiği bilgileri têyîd ediyor ve Mustafa Kemâl'in ona karşı beslediği büyük îtimâd hissine şahâdet ediyor:

“Doktor Nihad Reşad Belger'i, Birinci İnönü zaferi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tarafından o zamanki ‘Hariciye Vekili' Bekir Sami Bey'in reisliğinde Ankara'dan Londra konferansına gönderilen ilk murahhas heyetine Avrupa'dan katılmış müşâvir olduğu günlerde Londra'da tanıdım. Yânî onu, Türk millî hareketi dâvasında Anadolu'nun tezini benimsemiş; bu tezi, Paris'de, başlangıçtan beri savunur; Atatürk'ün dâvası uğrunda gönüllü bir mümessil gibi çalışır bir Türk aydını olarak tanıdım. Doktorun, Londra'da muzaffer ve mutaazzım itilâf devletleri konferansı önünde, Türk dâvasını ne kadar içten kavramış biri olarak, -o konferansda Loid Corc'u, Briyan'ı, Sforça'yı hayran bırakan bir talâkatle- müdafaa etmiş olduğunu yakından bilenlerden biriyim.

111_1

(Akşam, 20 Haziran 1938, s. 1)

Mustafa Kemâl'in üç müdâvî tabîbinden biri olan ve ölümcül hastalığını ilk def'a teşhîs eden Prof. Dr. Nihad Reşad Belger'le 1959'da yaptığı uzun mülâkatı Atatürk'ün Hastalığı ismiyle kitaplaştıran ve kendisi de mühim bir muharrir ve mütercim olan Ruşen Eşref Ünaydın (1892 – 21 Eylûl 1959), 1938'de, Türkiye'nin Atina Sefîri idi. (Atina'daki 1. Sefîrlik devresi: 16.11.1934 – 28.7.1939.) Yukarıdaki haberde, tayyâreyle İstanbul'dan Atina, Belgrad, Bükreş gibi şehirlere uçan Sabîha Gökçen'i, Atina Hava Meydanında karşılayan Ünaydın (ortada, uzun boylu) ve eşi (resmin en solunda) ile sâir diplomatik temsîlciler görülüyor.

***