Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 50

İnönü, Hâtırât'ında (1998: I/109-111), bir muhâlefet fırkası têsîsine giden vetîrenin başlangıcında, “siyâsî nüfûz sûistîmâline mânî olma” ve bunun için de Meclis kürsüsünden bu gibi fenâlıkların yüksek sesle dile getirilmesi, bunu yapabilecek muhâliflerin Meclis'de bulunması düşüncesi olduğunu, böyle “iyi niyetli bir teşebbüs” husûsunda “Ebedî Şef”le  “mutâbık kaldıklarını” ifâde ediyor. Zîrâ:

“…Yine nüfuz suiistimalinden, memleketin idaresinden şikâyetler, etrafımızda bulunan, daha doğrusu Atatürk'e yakınlık iddia eden birçok insanların hallerinden, hareketlerinden şikâyet yapılması almış yürümüştü…” (1998: I/111; bozuk cümleyi düzelterek iktibâs ettik)

Onun îzâhatına nazaran, bilâhare, bu fikir, “Tek Adam”ın zihninde muvâzaalı, yâni kendi murâkabesi altında bir muhâlif fırka kurulması şeklinde bir seyir tâkîb ediyor. Bu gelişme üzerine (müstakillen Hükûmeti tenkîd edecek Meb'ûslar yerine) yeni bir Fırkanın faâliyete geçmesine İnönü de tarafdâr ve teşebbüse harâretle destek oluyor. Filhakîka, hemen o ilk günlerde, matbûâta aşağıdaki beyânâtları vermişti:

“Fethi Beyin müstakil bir fırka teşkil etmesi, siyasî hayatımızda büyük bir tekâmül safhasıdır. […]

“…Bugün bize düşen vazife, bizi tenkit eden bir fırkanın zuhuruna karşı endişe ve çatık çehre göstermek değil, onu güler yüzle karşılamaktır. Arkadaşımıza hoş geldin deriz ve siyasetimizi nasıl iman ile müdafaa edeceğimizi görerek yüksek politikacı sufatile zevk duyacağını temin ederiz.” (Akşam, 12 Ağustos 1930, s. 1)

“…Memlekette samimî bir muhalefetin vücudu da zarurîdir. Buna imkân bırakmak, hattâ ona müzahir olmak memleket adamlarının vazifesidir. […]

“…Bu teşebbüsün Fethi bey gibi samimî tanıdığımız, sevdiğimiz bir arkadaş tarafından yapılması endişelerin en büyük teselli noktasıdır. Esasen kendisi, bugün ortaya koyduğu fikirlere ötedenberi samimiyetle ve ısrarla bağlı bir zattır. Kendilerinin ciddî itinalarile muhalefetin kirli tecellilerine imkân bırakılmıyacağına ümidim kuvvetlidir.

“Halk fırkası, muhalif arkadaşının teşekkül ve taazzuvu için müzahir olacaktır. Yeni fırka liderini Mecliste görmek bizi sevindirir. Yeni fırkanın iktidar mevkiine gelebilmesi, ekseriyet meselesidir. Yeni fırka eğer ekseriyeti temin edebilirse, elbet hükûmet te teşkil edebilir.” (Akşam, 13 Ağustos 1930, s. 2)

1_27

 “Tek Adam”ın iki hâs mûtemedi, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulduğu günlerde, 1907'den beri sekteye uğratmadıkları aynı sıkı dostluk münâsebetleri içinde… Birbirleriyle ve “Tek Adam”la tâ talebelik ve Masonî Komitacılık günlerine dayanan ve ayrıca cemâat ve menfâat bağlarıyle de pekişen dostluklarını bozmadılar. Gelip geçici sürtüşmeler, zıdlaşmalar bu büyük resmi görmeye mânî olmamalı, sathî değerlendirmelere aldanmamalı! Bu meyânda, hâdiselere bu geniş perspektiften bakış, İnönü'nün “Ebedî Şef”ini zehirlettiği iddiâlarını büsbütün mantık dışı kılıyor…

***   

Ali Fethi'nin propaganda nutukları

Filhakîka, Ali Fethi, gerek gazetelere verdiği beyânâtlarda, gerekse Ege Bölgesi'ne yaptığı propaganda seyâhatinde, kendisinden beklendiği sûrette nutuklar îrâd edecek, sonradan bütün gûyâ “Sağ” fırkaların ve siyâsetçilerin de izinden gideceği şekilde, totaliter bir rejimde, bu vâkıaya hiç temâs etmeden, aksine ona esâsda sâhib çıkarak, pek mürâî bir tavırla, bol bol hürriyet ve serbestî edebiyâtı yapacak, bu meyânda her nutkunda ve her vesîleyle “Tek Adam”a arz-ı ubûdiyet etmeyi ihmâl etmiyecektir.

8 Eylûl 1930'da İzmir'de verdiği nutuk, bu tesbîtimize bir misâldir. Nutkuna “SCF'nin gayesinin Cumhûriyeti ebedîleştirmek olduğunu, Fırkanın Mürtecî olmadığını” vurgulayarak başlıyor, sonra Sivas demiryolları için İsveç grubuna %20, Kütahya-Kayseri  demiryolları için Alman şirketine %35 kâr bırakılmasını tenkîd ediyor, bu gibi büyük yatırımların halktan yüksek vergi alarak finanse edilmesinin halkı tâkatsiz düşüreceğini, “masraf, memleketin iktisâdî tahammül kudretini aşınca halkın iktisâdî kabiliyet ve inkişâfının durmağa mahkûm olduğunu”, bu yüzden Devletin mâlî kaynaklarınının da kuruyacağını, netîce olarak Devletin bu çeşit yatırımları hiç yapamaz hâle geleceğini îzâh ederek şöyle devâm ediyor:

“İktisadî kanunlar öyle zaruretler tevlit eder ki bunlara karşı bigâne durmaktan ve bunların tesirlerini her hangi bir emir ve iradeye tabi olur zannında bulunmaktan daha büyük hata olmaz. İktisadiyatın bu gayr-i mer'î kuvvetlerini mühimsememek, acı neticelerle karşılanmağı davet eder. […]

“Liberalizm sistemi, Paşa hazretlerinin tasvir ettikleri mahiyette değildir. Liberalizm mesleği, devlete ait olan vazifeleri devlete ve millet efradına ait olan vazifeleri de şahsî teşebbüslere terkeden ve teşebbüslerin inkişafına engel olacak müdahaleleri asla tecviz etmiyen bir meslektir. Halkın her şeyi hükûmetten beklemesi arzu olunmıyan bir haldir. Bu halin menbaı da ötedenberi hükûmetin her sâye müdahale etmiş ve fertlerin serbest inkişafına meydan vermemiş olmasından mütevellittir.

“Esasen, her şeyi hükûmetin yapmasına imkân tasavvur olunabilir mi? Avrupanın bugünkü inkişafı sermaye ile mesainin serbest ve müşterek faaliyetinden mütevellit bir hâdise değil midir? Halkın muhakkak bir temayülü varsa, giriştiği işlerde müdahaleden azade ve serbest hareket edebilmesidir.”

“Bütün milletin büyük dâhî mürşidi”

Fethi Bey, “İzmir Nutku”nu, böyle serbestî fikrinin müdâfii bir fırka teşkîline imkân veren “Tek Adam”ı tebcîl ederek bitiriyor:

“Muhterem İzmirliler, sermaye ve mesainin serbest inkişafı hedefini kendisi için gaye ittihaz etmiş olan fırkamızın teşekkülü, Cümhuriyet tarihinde hiç şüphe yoktur ki bir tekâmül hatvesidir. Fırkamızın programı, zekânın tatbikı ve mesainizin inkişafı için geniş sahalar açmak istidadını haizdir.

“Bu güzel, zengin ve feyizli ülkenin halâskârı ve bütün milletin mürşidi olan Büyük Gazinin, Serbest Cümhuriyet fırkası teşkili hakkındaki fikri hassasiyet ve memnuniyetle karşılamış olduğunu burada yâdetmeği bir minnet ve şükran borcu bilirim.

“Yaşasın türk milleti, yaşasın onun büyük dâhi mürşidi, yaşasın Serbest Türk Cümhuriyeti, yaşasın sevgili ve çalışkan İzmirliler.” (Akşam, 9 Eylûl 1932, ss. 1 ve 2)

Hürriyetin bu âteşîn öncüsü, halk huzûrundaki bu arz-ı ubûdiyet sözleriyle de iktifâ etmiyecek, aynı gün “Milletin Dâhî Mürşidi”ne aşağıdaki telgrafı çekecektir:

“Reiscumhur Gazi Mustafa Kemal Hz. ne,

“Bugün söylediğim nutuk münasebetile toplanan on binlerce halk, nâm-ı devletlerine, geçtiğim yerlerde şedit ve sürekli alkışlarla hissiyatını izhar etmiştir. Halk, Zât-ı Devletlerine karşı beslediği sonsuz merbutiyet ve muhabbetlerinin Zât-ı Devletlerine iblâğına bendenizi memur etmiştir. Bu yüksek ve şerefli vazifeyi ifa ederken tazimlerimi arzeylerim.

“Fethi.” (Akşam, 10 Eylûl 1930, s. 2)

 2_17

(http://www.sechaber.com.tr/bize-bira-getiriniz/) (7.10.2018)

Ali Fethi'ye ve Kemalizmin sâir fanatik mü'minlerine nazaran, o, sâdece “bütün milletin” de değil, hattâ bütün cihânın gelmiş, geçmiş ve gelebilecek en büyük “dâhî mürşidi”dir…

***