Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 51

Totaliter Rejimde, “münâkaşa ve matbûât hürriyeti”nden dem vurmak

SCF Lideri, İzmir'den Balıkesir'e giderken uğradığı Akhisar'da ise, halkın sindirildiği, ancak tek sesin duyulduğu bir memlekette, insanların iz'ânıyle alay edercesine, “münâkaşa ve matbûât hürriyeti”nden dem vurmaktan çekinmiyecektir:

“Muhterem Akhisarlılar! Serbest Cumhuriyet fırkasına itimadınızı, merbutiyetinizi gösteren tezahürünüze bütün kalbimle teşekkür ederim. Fırkamızın prensipleri münakaşa hürriyeti, matbuat hürriyeti ve ticaret hürriyetidir. Cumhuriyetin büyük Türk milletine temin ettiği siyasî haklardan tamamen istifade ederek bu gayeleri temin etmek için fikir ve kanaat vadisinde çalışacağız. […]

“Bizim elimizde bulunan silâhlar intihap hakkından, münakaşa hürriyetinden tamamen istifade etmekten ibarettir. Elimizde bu silâhlar bulundukça bir takım fenalık ve yolsuzlukların önünü almak pek kolay olacaktır. Mevcut yolsuzluklar ve fenalıklar Cumhuriyet prensipleri karşısında ağustos güneşi altında kalmış karlar gibi eriyip gidecektir ve buna mahkûmdur.

“Bunu idrak etmiyerek, milletimizin hakikî temayüllerini anlamıyarak bu temayül ve prensipleri susturmak için yalan ve isnat yollarına sapmak aczin ifadesidir.

“İzmirdeki nutkumu tabiî hepiniz okumuşsunuzdur. O nutukta izah ettiğim veçhile fırkamız her şeyden evvel memleketin bugün muztarip olduğu iktisadî buhrana çareler aramak gayesile teşekkül etmiştir.

“Bize hiç akıl ve hayale gelmiyen şeyler isnat olunduğunu işidiyorum: Vergileri kaldırmak, fes giymek ve tekrar arap harflerine avdet etmek gibi…

“Gazinin Türk milletine hediye ettiği bu muazzam eserleri, Türk milleti, sinesinde ebediyyen muhafaza edecektir. (Yaşasın Gazi sesleri, alkışlar.)

“Biz bunlarla değil, iktisadî buhranın çarelerini aramakla uğraşacağız. Memleketimiz zengindir, milletimiz çalışkandır, memleketini sever, namusludur, hamiyyetlidir ve faziletlidir. Yaşasın Türk milleti.” (Akşam, 13 Eylûl 1930, s. 1)

Şu var ki, çok değil, hemen birkaç gün sonra, Serbest Fırka tarafdârı üç gazetenin Mes'ûl Müdürlerinin tevkîf edilmesi vesîlesiyle matbûâta verdiği beyânâtta, Totaliter Rejimin “münâkaşa ve matbûât hürriyeti”ni têmîn ettiği iddiâsını bizzât tekzîb edecektir. Bu beyânâtını, İzmir'deki nümâyiş esnâsında yaşanan taşkınlıkların sebeblerini ve Polis tarafından işlenen cinâyet vak'asını da vuzûha kavuşturduğu için, biraz aşağıda, o hâdiselerden bahsettikten sonra vereceğiz. 

1_28 

(Akşam, 16 Ağustos 1930, s. 1)

SCF Liderinin İstanbul teşkîlâtını kurmak için meşgul olduğu günlerde, Büyükdere'deki şatafatlı ikametgâhı… 

***   

Her fırsatta, “Serbestî” nâmına “Tek Adam”a arz-ı ubûdiyet

Manisa'da da, hiç çekinmeden, halkın gözlerinin içine baka baka kazanılmış hürriyetlerden bahsediyor, inhisar sistemini ve ayrıca, çiftçiyi ezen, o esnâda “yüzde otuz, kırk ve hattâ yüz faizle” tatbîk edilen murâbahacılığı tenkîd ediyor ve nutkunu yine “Tek Adam”a arz-ı ubûdiyet sözleriyle nihâyete erdiriyor:

“Biz cumhuriyet mefkûresi için çalışıyoruz. Cumhuriyet, herkesin hakkı intihabını serbest kullanması, herkesin fikrini serbest söylemesi, herkesin kanaati için serbest mücadele etmesi haklarını Türk milletine temin etmiştir. […]

“Liman inhisarını ele alalım. Bu inhisar, halkın parasile teessüs etmiş olan bu müessese, millete faydalı olmağa çalışacak iken, milletin alın terile kazandıkları parayı kendi ceplerine doldurmaktan başka bir şey düşünmiyorlar.

“Fırkamız, bu gibi yolsuzlukları kabul etmez. Fırkamız, ticaretin, sâyin serbestîsini ister. Ticaretten hasıl olan menfaatlerin şuraya buraya gitmesine razı değildir. Onun, meşru sahiplerine menfaat temin etmesini ister. […]

“Bugün iktisadî dertlerimizin en büyük menbaı, halkı kasıp kavurmakta olan murabahacılıktır. […]

“Fırkamız, Ziraat bankasının yalnız çiftçiye yardım etmek vazifesinden başka bir şeyle iştigal etmemesini gaye ittihaz etmiştir. […]

“Maksadımız, cumhuriyetin Türk milletine temin ettiği siyaset ve hürriyet haklarından istifade ederek milletin yükselmesine çalışmaktan ibarettir. […]

“Bugün Yunan ordusundan Manisanın tahlis olunduğu bir gündür. Türk milletine bu büyük ve emsalsiz muzafferiyeti temin eden o  zaman başkumandanımız ve her vakit büyük reisimiz Gazi Hz nin en büyük eseri, bu millete temin ettiği cumhuriyettir. Bu günün hatırası şerefine Gazi Hz. ne hep bir ağızdan yaşasın diyelim. (Yaşasın sesleri.)” (Akşam, 11 Eylûl 1930, s. 2)

Bu meyânda, İzmir'deyken, Zübeyde Hanım'ın mezârını ziyâret etmeyi de ihmâl etmiyor:

“Fethi bey beraberindeki zevatla birlikte Gazi Hz. nin valideleri Zübeyde Hf. nin (Karşıyaka'da) Osman paşa camiindeki kabrini ziyaret etti ve kabre bir çelenk taktı.” (Akşam, 8 Eylûl 1930, s. 1)

 2_18

(Akşam, 19 Ağustos 1930, s. 1)

“Tek Adam”, Manastır Askerî İdâdîsi'nden, Harbiye'den, Erkânıharbiye'den, Macedonia Risorta İTK'sı günlerinden, Sofya'dan beri dâimâ en sâdık yârânı arasında yer almış bulunan Ali Fethi'ye bir muvâzaa fırkası têsîs ettirdiği zamân, müessisler arasına, Makbûle Hanım (Boysan Atadan), Selânikli Nuri (Conker; Fırka'nın Umûmî Kâtibi), Dr. Reşit Galip (ki İzmir Hâdiselerinden sonra Fırka'dan istîfâ etti) ve Ahmet Ağaoğlu (son ikisi, fanatik birer Kemalist, Farmason ve hâliyle İslâm düşmanı) gibi zâtlar da dâhil edilmişti. Muvâzaa her bakımdan çok âşikâr olduğu hâlde, halk, yine de oltaya takıldı…

***