Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 53

Totaliter İdeolojinin kof Türklük haykıran “Andımız” metninin müellifi

Yakın zamânlara kadar mekteb bahçelerinde çocuklara bağırtılan ve nihâyet birkaç sene evvel Hükûmetin çok isâbetli bir tasarrufuyla tatbîkattan kaldırılan “Andımız” metninin müellifi, Âfet İnan'ın, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler isimli kitabında (Ankara, 1984, s. 208) anlattığına nazaran,  bu Totaliter Zihniyetli, sahte Milliyetçi Reşit Galip'tir. O zamân Maârif Vekîli sıfatını hâiz olan Dr. Reşit Galip, “Andımız” metnini, 1933'te, “23 Nisan Çocuk Bayramı” vesîlesiyle kaleme almış, Kemalist Totaliter Rejim, o devirde, hep, Milletimizin Âmentüsü mesâbesinde olan İstiklâl Marşımıza alternatif marşlar, yemînler arayışında olduğu için (ki, yine 1933'te, Zındık Şâir Behçet Kemal ile Faruk Nafiz'e yazdırılan “Onuncu Yıl Marşı” da bunlardan biridir), kof bir Türklük haykıran bu metin, mekteblerde, o seneden îtibâren, her sabah, tam bir Totaliter tavırla, çocuklara bağırtılır olmuştu.

Günümüzde (Uydurmaca ismiyle) “Danıştay”ın, “Andımız” metninin mekteblerde çocuklara tekrâr bağırtılması karârı, efkârıumûmiye üzerinde tam bir tedhîşçi bomba têsîri yapmıştır.

Filhakîka, “Andımız”, Kemalizmin kof bir Türklük siyâsetinin ifâdesidir. Yâni onların dilindeki “Türklük”, hakîkî Türklükle alâkasız bir anlayışın ifâdesidir; “Türklük”, onu yoğuran başlıca unsur mesâbesindeki Müslümanlıktan tecrîd edilerek, hattâ onunla zıdlaştırılarak sâdece bir slogan olarak kullanılmaktadır. “Türklük” ve “Türkçülük” sloganlarıyle Milletimize gösterilen hedef, hakîkî, yâni İslâmla yoğrulmuş Türk Kültürü değil, Avrupa Medeniyetidir; Frenklere temessüldür. Başka tâbirle, “Türklük” lâfzının içi, riyâkârca, Avrupacılık veyâ Frenkçilikle doldurulmuştur.

Dîğer taraftan, -bütün darbeler ve ihtilâller gibi- lânetle andığımız 12 Eylûl Darbesinden sonra, “Andımız” metnine, “Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim!” şeklinde bir ilâve yapılmıştır ki bu düstûr, açıkça bir Şahısperestlik ve Totaliter Zihniyet tezâhürüdür; hakîkî Cumhûriyet ve Müsbet İlim Zihniyetinin tam zıddıdır. Bu zihniyet ve bu tavırla, istikbâlimizin têmînâtı ve Avrupa Medeniyetiyle hayırda yarışmamızın başlıca istinâd noktası olacak, Müsbet İlim ve Cumhûriyet Zihniyetiyle mücehhez nesiller yetişmesi imkânsızdır. Nitekim “Tek Adam”ın gösterdiği hedef de, Nurullah Ataç'ın vecîz ifâdesiyle: “Eritmeliyiz kendimizi Avrupa uygarlığı içinde; kurtuluş ondadır!” bâtıl siyâsetinden başka bir şey değildir. Maâzallâh böyle bir hedefi benimseyecek olsak, Milletçe topyekûn intihâr etmiş oluruz!

Bundan mâadâ, “Andımız” metninin tekrâr tatbîkata konulması, Totaliter Zihniyet mahsûlü bu uyduruk, bu mânâsız, bu kof metnin Milletimizin çocuklarına tekrâr beyinsizce bağırtılması, fitne çıkarmak mânâsına gelecek, böyle sakîm bir siyâset, sırf kof bir sloganı haykırmak uğruna, memleketimizin kavmî olarak Türk olmıyan unsurları ile Türk kavmine mensûb unsurlarının arasını açmaya yarıyacak, Anadolu Milletinin birlik ve bütünlüğünü sağlamak için son senelerde atılan bütün adımlar boşa çıkarılmış, Millî Birlik Siyâseti dinamitlenmiş olacaktır.

 

(Maocu Kemalist Aydınlık gazetesinin 30 Ekim 2018 târihli nüshasının manşeti)
1930'ların Totaliter Zihniyet ve Siyâseti, hâlâ memleketi baskı altında tutmaya, tedhîş estirmeye çalışıyor…
“Türklük” ve “vatanperverlik”; ömrü istismârcılıkla, anarşistlikle, fitne-fesâd çıkarmakla geçmiş, Komünist ahlâksızlığını şiâr edinmiş, senelerce memleket evlâdlarını birbirine kırdırmış, bir zamanların alenî PKK propagandacısı ve destekçisi, Millî Kültürün can düşmanı şu Maocu Kemalist Doğu Perinçek ve emsâline mi kaldı?
İnsanlarımızın insan kılıklı şeytanlar tarafından aldatılmasına mânî olmak, onları Hakk ile Bâtılı ve bunların tarafdârlarını tefrîk edecek ferâsetle mücehhez kılabilmek için, en büyük ihtiyâcımız, mekteblerimizi, ilmî zihniyetin bayrakdârlığını yapan hakîkî ilim müesseseleri hâline getirmektir…
***
 

 

 

 

 

 

 

 “Tek Adam”, Ankara'ya ilk geliş gününü bayram îlân ettiriyor ve Maârif Vekîli R. Galip perestişkâr bir nutuk îrâd ediyor

“Ebedî Şef”ine karşı tam bir ubûdiyet tavrı içindeydi…

Mustafa Kemâl, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya ilk def'a gelişini, 1932'de bayram îlân ettirmiş, 27 Aralık 1932'de Ankara'da gündüz büyük bir merâsim yapılmıştır.

“Alay giderken bir taraftan millî havalar çalınıyor, bir taraftan da millî oyunlar oynanıyordu. Hâkimiyeti Milliye [Ulus] Meydanına gelinince Gazi hazretlerinin heykelinin etrafı çevrilmiştir. Bu sırada heykelin önünde başvekil İsmet [İnönü], büyük millet meclisi reisi Kâzım [Özalp] paşalar, Halk fırkası umumî kâtibi Recep [Peker] bey de bulunuyorlardı. Burada Ankara mebusu [ve sâbık Vâli Vekîli] Yahya Galip [Kargı] bey bir nutuk söylemiştir…” (Akşam, 28 Kânûnıevvel 1932, s. 1)

Merâsim Alayını, kendisi de, Kılıç Ali'nin evinden tâkîb etmiş, “Muhterem arkadaşlarım! Bugünkü tezahüratı yakından seyrettim. Çok mütehassis oldum” cümleleriyle başlayan beyânâtını, akşam, Halkevi'nde yapılan ve kendisinin de bir müddet hazır bulunduğu müsâmerede, Vâli Nevzad (Tandoğan) okumuş, müteâkiben, Dr. Reşit Galip de, perestişkârâne bir nutuk îrâd etmiştir. İrfândan bînasîb Maârif Vekîli, “Ebedî Şef”ini daha fazla tebcîl edebilmek için Osmanlı Türküne ve Türk Kültürüne en büyük hakaretleri savuruyordu:

“Ruhları sırtlanlaşarak bütün memleketi eşilecek mezarlık haline sokmak yolunu tutmuş bir hânedan, akrep gibi asıl zehrini kuyruğuna, yani en son mümessiline vermiş bir saltanat, varlık hikmetini çoktan kaybetmiş ahmak bir müessese inadiyle asırlarca Türk dehasının yaratıcı kabiliyetlerini uyuşturmağa ve zincirlemeğe çabalamış bir hilâfetten herhangi bir vatandaş milletini kurtarsa ve hayatında milleti için yaptığı yalnız bunlardan ibaret kalsa, o vatandaş kurtarıcı ihtilâlin büyük şefi diye anılır ve adı tunç ve mermer heykeller diliyle nesillere ulaştırılırdı.

“Adlî, hukukî ıslahat, tekkelerin, medreselerin kapatılması, eski Anadolu devletlerinden Frikyanın ancak esirlere giydirdiği kırmızı serpuşun kalkması, zekâ ve istidat örümceği eski harfler yerine, çocuk zihnine ışık gibi giren yeni Türk harflerinin geçmesi, bütün bunlar herhangi bir vatandaşın yalnız birini başarmasiyle millî tarihe millet hâdimi şeref ve haysiyetiyle girmesine hak kazandıracak büyük ve köklü inkılâp safhalarıdır. […]

“Eğer bir vatandaş, bu en büyük vatandaş, bunların hepsini birden yapmışsa, […] milletçe ona millî şükran derecesini ifade için hangi ölçüyü, hangi vasıtayı kullanmak lâzımdır?

“Bunun cevabını hep birden verebiliriz. […]

“…O, sevdiği ve gökler kadar engin varlığını uğruna vakfettiği millet tarafından sevilmekle kendini hayatın en yüksek saadetlerine ermiş sayıyor. […]

“Türk milletinin ona sunduğu sevgi, mukaddes bir aile mirası gibi, nesilden nesle kıymet ve kudsiyeti artarak ebediyete kadar yaşıyacak ve Mustafa Kemal adı istikbale doğru en parlak ümit güneşleriyle aydınlanarak giden Türk milletinin bütün tarihinde kurtarıcı ve yaratıcı BÜYÜK ATA olarak daima artan bir coşkunlukla anılacaktır! (Vekil Beyin nutku, her cümlesi ayrı ayrı alkışlanarak dinlenmiştir.)” (Dr. Reşit Galip, “Gazi Mustafa Kemal”, “Gazi günü, Ankara Halkevinde yapılan toplanmada, Maarif Vekili Doktor Reşit Galip Bey tarafından söylenen nutuk”, Ülkü, Şubat 1933, ss. 12-13)