Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 56

SCF Lideri, Gümüşhâne'den CHF Meb'ûsu!

Ali Fethi, SCF'nin feshiyle  boşta kalmıyacaktır: Zîrâ, bir taraftan SCF Lideri iken, dîğer taraftan, (elbette yine “Tek Adam”ın tâlimâtıyle) Eylûl 1930'da Gümüşhâne Meb'ûsu tâyîn (resmî tâbirle “intihâb”) edilmiştir!  Bu sûretle, tekrâr, üç sene daha, CHF-TBMM sıralarını işgal edecektir…

O zamânın siyâsî tiyatrosunda başlıca rol sâhiblerinden biri olan ve memleketin en yüksek tirajlı gazetesi olmakla övünen Necmeddin Sadık Sadak'ın Akşam gazetesinde (18 Eylûl 1930, s. 1), bu vâkıa, mizâhî bir fıkranın mevzûu olmuştu:

“Fethi beyefendi, Halk fırkası aleyhinde en şiddetli tenkit ve hücumlarda bulunan zamane kahramanıdır. Bu zavallı fırka aleyhine neler söylemiyor, neler…

“Dün de bir Beyoğlu gazetesinde Fethi beyin şu beyanatını okuduk: ‘Halk fırkası bir sabun köpüğü imiş!.. Bu sabun balonu bir üfleyişte dağıttık… Halk fırkası, polis ve jandarma kuvvetile âza toplamışlar, bu usul devam ediyor..'

“Eğer bu beyanatı okumasaydık, sesimizi çıkarmıyacaktık. Fakat şimdi sormak mecburiyetindeyiz:

“Fethi bey bu kadar aleyhinde bulunduğu Halk fırkası sayesinde mebus oluyor. Yani, polis ve jandarmanın zorla âza kaydettiği insanlar, Gümüşhanede, muhalifleri Fethi beyi mebus yapacaklar! Fethi bey bu vaziyete nasıl tahammül ediyor? […]

“Gümüşhaneyi hiç bilmiyen Fethi beyin, Halk fırkası müntehibi sanileri tarafından mebus intihap edilerek üç günde Meclise gelmesi hadisesini unutmıyalım.

“Umumî intihabatta, karşı fırka feryada başladığı zaman, bu hadiseyi hatırlatmak faydalı olur!”

Totaliter Rejimde işler böyle yürüyor… Memleketten tek ses çıkıyor: “Tek Adam”ın sesi! Muhâlefet dahi ancak onun murâkabesi altındaki bir muvâzaa muhâlefeti oluyor! Şu var ki halk bu muhâlefeti ciddîye alınca da derhâl tepesine balyoz iniyor!

Bu noktada, şu târihî tesbîtte bulunmak elzemdir: Had derecede totaliter ve münâfık bir ideoloji olan Kemalizm, o günden beri, muvâzaalı siyâset stratejisinden hiçbir vakit vaz geçmemiş, sonradan DP, AP ve sâir birçok siyâsî fırkayla tâ günümüze kadar bu oyuna devâm edegelmiştir…

El üstünde tutulmaya devâm ediyor

Mart 1934'te kendisine yine pek mühim bir vazîfe tevdî ediliyor: Londra Büyük Elçiliği…

 

 

1932 kışı… “Her devirde el üstünde tutulan adam”, o esnâda Londra Büyük Elçisidir. Bir Londra dönüşü, Haydarpaşa Garı'nda bizzât can ciğer arkadaşı tarafından karşılanıyor… (Mustafa Kemâl'in sağında Okyar, solunda “Mûtâd Zevât”tan Kılıç Ali, onun solunda –başı açık- Dr. Refik Saydam, Okyar'ın sağında Sabiha Gökçen.)

*** 

  

 

“Ebedî Şef”, Cumhûr Reîsliği mührünü Ali Fethi'ye emânet etmişti

1938: Şimdi ölümcül hastalık senesindeyiz. Mustafa Kemâl, Savarona'da kalmaktadır. Burada, Haziran-Temmuz 1938'de, ömrünün sâdece iki ayını geçirebilecektir. O günlerde, delikanlılık çağından beri en yakın arkadaşları arasında yer alan Ali Fethi Okyar ile Ali Fuat Cebesoy'u Savarona'ya dâvet ediyor ve üç “sınıf arkadaşı”, burada, baş başa 22 gün geçiriyor…

İşbu Beşinci Faslın başında, Fevzi Çakmak'dan da, İnönü'nün “Mustafa Kemâl'in Râdifesi” olduğuna dâir Org. Ali Fuad Erden'in tesbîtini têyîd eden bir nakilde bulunmuştuk. Çakmak, Cemal Kutay'a verdiği aynı mülâkatta, “Tek Adam”ın halefinin tâyîni mes'elesini bu mevkie geçmek için faâliyet gösteren Dâhiliye Vekîli Şükrü Kaya ile müzâkere ederlerken, onun, kendisine: “Atatürk, rahatsızlığı sırasında Reisicumhurluk mührünü Fethi Bey'e emânet etti.” dediğini ifâde ediyor… Hattâ, bunun üzerine, ona: “- Yani sizce Fethi Bey mi Reisicumhur olmalı?” suâlini tevcîh edince, “Şükrü Kaya yerinden fırlıyor” ve Çakmak'a: “- Bütün orduyu harekete getirseniz, Meclisi kuşatsanız, hepsi Halk Partili olan mebuslardan, eski hasımları Serbest Fırka Liderine bir tane rey almanız mümkün olmaz!” “diye haykırıyor”… (Çakmak'ın 1940'lı  senelerde Cemal Kutay'a verdiği mülâkattan, haftalık Millet mecmûası, 3 Ocak 1963, s. 15)

Mustafa Kemâl, Ali Fethi'nin kendine halef olmasını hakîkaten arzû etmiş miydi? Burası mechûldür. Yine de Cumhûr Reîsliği mührünü ona emânet etmesi, aralarındaki münâsebeti tesbît bakımından câlib-i dikkattir…

“Millî Şef” de onu el üstünde tuttu

O, İTK ve “Ebedî Şef” devirlerindeki hep “el üstünde tutulan adam” statüsünü, “Millî Şef” devrinde de muhâfaza edecek, arkadaşı, onu, Ocak 1939'da TBMM 5. Devre Bolu Millet Vekîli ve Nisan 1939 – Temmuz 1942 Dr. Refik Saydam Hükûmetinde Adâlet Vekîli tâyîn edecektir… (Adâlet Vekîlliğinden, Mart 1941'de istîfâ ederek ayrılmıştır.)

 

 

1907'de Selânik ve Edirne'deki Komitacılık faâliyetleri günlerinden beri her zaman İnönü'nün sıkı fıkı bir dostu olan Ali Fethi Okyar'a, “Ebedî Şef”in ölümünden sonraki 2. Dr. Refik Saydam Hükûmetinde Adâlet Vekîlliği tevdî edilmişti. Okyar'ın sol tarafında oturan Ali Fuat Cebesoy (Mustafa Kemâl'in “sınıf arkadaşı” ve son nefesine kadar, hattâ sonrasında da en sâdık dostlarından Ali Fuat Paşa) ise, aynı Hükûmette, Nâfia Vekîli tâyîn edilmişti…
***   

 

 

7 Mayıs 1943'te öldüğünde Bolu Millet Vekîli idi. İstanbul'da, Zincirlikuyu Mezârlığı'na defnedildi. Âlişanzâde İsmâil Hakkı Bey ile Azîze Hanım'ın (ki babası eski para mütehassısı İsmâil Galib'dir) kızı, Yüksek Mîmâr Prof. Dr. Sedad Hakkı Eldem'in kızkardeşi Galibe Hanım ile evlenmiş, iki çocuk sâhibi olmuştu: Nermin ve Oktay… Nermin Hanım, (18 Aralık 1924'te İzmir Güneş Locası'nda tekrîs edilmiş olan) İstanbul Vâlisi Lütfi Kırdar'ın (1887-1961) amcazâdesi ve Kerkük Meb'ûsu Mehmet Ali Kırdar'ın oğlu, İstanbul Senatörü Prof. Dr. Sami Kırdar ile evliydi. Oğlu Osman Okyar ise, İktisâd Profesörü, Atatürk Üniversitesi Kurucu Rektörü, Hâcettepe Üniversitesi İktisâdî ve İdârî İlimler Fakültesi Dekanı olarak ve sayısız akademik çalışmasıyle isim yapmıştır.