Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 80

2.Dil Kurultayı'nda “Tek Adam”ın en çok alkışladığı hatîb: Uydurma Dilci Korgeneral Erden

Sonuncusu Yeni Söz'ün 25 Nisan 2018 ilâ 22 Mayıs 2018 târihli nüshalarında tefrika edilen “Târihî Türkçenin Mücâhid Kalemi: Yavuz Bülent Bâkiler” başlıklı makalemiz olmak üzere, daha evvel neşrettiğimiz birçok çalışmayla, Kemalizmin, 1920'li senelerin sonlarından îtibâren, Frenklere temessülün en mühim bir vâsıtası olarak, mümkün mertebe İslâm Medeniyeti Kaynaklı Kelimelerden arındırılmış ve geniş mikyâsda Fransızcalaşmış uydurma bir dil inşâ etmeye giriştiğini, bu projenin, meş'ûm 27 Mayıs İhtilâli sâyesinde muvaffak olduğunu, çünki yarı Türkçe, yarı Fransızca ve Uydurmaca bir ucûbe olan bu Kemalist Uydurma Dilin (nâm-ı dîğer Selânikcenin) “Darbe Anayasası”, kanûnlar, ders kitapları, resmî neşriyât ve yazışmalar yoluyla resmî dil yapıldığını delîlleriyle gözler önüne sermiş bulunuyoruz. Bu projeye katkısı olanlardan biri de, Harb Akademisi Kumandanı Korgeneral (bilâhare Orgeneral) Ali Fuad Erden'dir.

Erden, “Tek Adam”ın sağlığında tertîb edilen üç “Dil Kurultayı”ndan ikincisi olan 1934'teki Kurultay'a katılmış, “Kurultay”ın beşinci günü olan 28 Ağustos 1934'te, “Askerlik Istılâhları Hakkında Bir Hitâbe” îrâd etmişti. Bu “Kurultay”ı tâkîb edenlerden Taha Toros'tan öğrendiğimize göre, “Tek Adam”ın “Kurultay” zarfında en fazla alkışladığı hatîb, arkadaşı Erden olmuştu:

“(İkinci Türk Dili Kurultayı'nda) Atatürk'ün en çok alkışladığı hatip

“Askerî deyimler üzerinde yaptığı çalışmaları, sürükleyici bir hitabetle, kurultaya sunan General Ali Fuat Erden doyurucu konuşmasıyla tüm üyelerin ve özellikle Atatürk'ün uzun süre alkışını topladı. General Erden'in Atatürk dönemi generalleri içinde bir başka özelliği güçlü bir hatip ve tarihçi bir yazar olmasıydı. Ali Fuat Erden askerlikte ilk şöhretini Birinci Dünya Savaşı'na kadar bulunduğu Paris Ataşemiliterliği'nde yaptı. Ama onun en önemli hizmeti Birinci Dünya Savaşı'nda İttihatçıların başlarından olan Cemal Paşa'nın Kurmay Başkanlığı'nda geçmiştir.

“Zengin anıları, derin tarih bilgisi ve yayınlanmış değerli eserleriyle tanınan Ali Fuat Erden, 2. Kurultay sırasında Harp Akademisi komutanıydı. Dil davasında özellikle askerî terimler üzerindeki çalışmaları ile günümüzdeki sadeliği yaratanlardandı. Komutanlık vasfı yanında dil konusundaki hizmetiyle de Atatürk'ün sevgisini ve takdirini kazanmıştı.” (Taha Toros, “Atatürk'ün Katıldığı İlk Dil Kurultayları”, 2. ve son tefrika, Milliyet, 27 Eylûl 1982, s. 7)

Ali Fuad Erden, “Ulu Başbuğumuz, Hanımlar, Beyler” sözleriyle başladığı uzun Hitâbe'sinde, “askerî ıstılâhların öz Türkçeye çevrilmesi, özleştirilmesi için Ordunun iki yıl içinde nasıl çalıştığını, ne yaptığını yüksek Kurultaya arzetmiş”, bu arada kendi “öz Türkçe buluşlar”ından da misâller vermişti.

Totaliter Rejimin işleyişi îcâbı, “Ulu Başbuğ” tepeden emretmiş ve bütün Ordu, askerlik dilinden İslâm Medeniyeti Kaynaklı Kelimeleri kovup yerlerine uydurma kelimeler ikame etmek için seferber olmuştur:

“Bütün askerlik ıstılâhlarını Türkçeleştirmek, asker dilini öz Türkçe yapmak Ordunun gerçek bir ihtiyacı idi.

“Her mutlu inkılâbımız gibi, Ulu Başbuğumuzun yaptığı dil inkılâbı, Ordunun bu ihtiyacını fevkalâde tatmin etti ve askerlik bilim ve bilgimiz için yeni ufuklar açtı. […]

“Bütün Ordu ve Donanma, Büyük Erkânıharbiye Reisliği baş olmak üzere, birçok koldan hedefe doğru ilerleyen bir kütledir.

“Hedef; ülkümüz olan öz Türkçedir; bu hedefe mutlaka varacağız.” (Türk Dili. Türk Dili Tetkik Cemiyeti Bülteni. İkinci Türk Dili Kurultayı Zabıtları –İTDKZ-, İstanbul: Devlet Matb., Eylûl 1934, sy.: 8-9, ss. 76, 82)

Erden'in bu Hitâbe'sindeki îzâhatı vechiyle, askerlik ıstılâhlarının birçoğu umûmî dilde de kullanılan kelimelerdir. Bunlara “Öz Türkçe” (hakîkatte uydurma) mukabiller bulmak Orduya düşmez; bu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin (TDTC; sonraki adıyle Dil Kurumu'nun) işidir. Binâenaleyh Ordu, TDTC'nin, bir ân evvel umûmî lugatini çıkarmasını iştiyâkla beklemektedir. Hem umûmî dilde, hem askerlikte kullanılan İslâm Medeniyeti Kaynaklı Kelimelerin “Öz Türkçe” karşılıkları TDTC'nin Lugatinde her ne olarak tesbît edilmişse, Ordu da onları benimseyecektir. Yâni “cephe, düşman, taarruz, emir, ateş, inzibât” gibi bilumûm İslâm Medeniyeti Kaynaklı Kelimelerin mukabilleri:

“Askerlik ıstılâhlarının birçoğu umumî dil sözleridir. Bu sözler askerlikte ayrı bir manayı ve mefhumu anlattıkları için askerlik ıstılâhı da olmuşlardır. Örnek:

“Cephe, cenah, yan, geri, dost, düşman, taarruz, müdafaa, hücum, mukavemet, temas, keşif, emniyet, tertip, emir, karar, plan, vaziyet, ateş, veçhe, harekât, inzibat, maksat… sözleri hem en başlı askerlik ıstılâhlarıdır; hem de esasen umumî dilde kullanılan sözlerdir. Bunların Öz Türkçe karşılığı her ne ise onu askerlikte de olduğu gibi kullanmak çokluk maksada yetecektir.

“Birçok askerlik ıstılâhları, umumî dilde kullanılan iki sözün bir araya getirilmesinden meydana gelmiştir. (Hareket serbestliği), (Müşterek tesir), (Ateş tesiri), (Tahrip ateşi), (İmha ateşi), (Mukavemet mıntakası) örneklerinde olduğu gibi… Bunlara benzer ıstılâhların da karşılığını bulmak için, yapıldıkları sözlerin her birinin yerine onun Öz Türkçe karşılığını koymak çoğunda isteğimize yetecektir.

“İşte bu sözlerin karşılığını bulmak için Türk sözlüğünün çıkmasını Ordu büyük bir özleyişle özlemektedir.” (İTDKZ 1934: 86)

Bu meyânda, kendileri de, İslâm Medeniyeti kaynaklı birçok kelime yerine “Öz Türkçe” mukabiller bulmuşlardır. Bunların içinde, (bize diken gibi batan) bâzıları, şunlardır:

“Maksat: istek, gözdek”, “irtibat: beraberlik, uyma, bağlaşma”, “müdafaa: karşıkoma, direnme”, “garnizon (kıt'a): konuk”, “menzil: erim, göçek”, “istikamet hattı: yönüm çizisi, orta çizi”, “vazife: yumuş, yapacak”, “erkân: dirmen”, “bombardıman (tayyare için): borağan”, “harekât: ılgar, ırganmalar”, “hat: (yerine göre) çizi, alın, yol, zincir”, “hususî talimat: art buyruk”, “muharebe idare yeri: savaştırak”, “sevkulceyş veyâ strateji: sülem veyâ süleğün”, “tabiye: çalam veyâ çalağun”, ilh… (İTDKZ 1934: 83-86)

“Ulu Başbuğ”a ve tilmîzi Ali Fuad Erden'e nazaran, Türkçeye Müslümanlık têsîriyle dâhil olan bütün kelimeleri, aynen Türk Kültürüne Müslümanlıktan gelen her şey gibi, “yabancı” saymak, bunları “Öz Dilimizden” söküp atmak için savaşmak lâzımdır ve zafer mutlaka elde edilecektir. Hitâbesi, bu inançla bitiyor:

“Türk Cümhuriyeti Ordusunun dileği, Türk dili ile sevk ve idare, Türk dili ile emir ve kumandadır. Türk Ordusu; yüreğiyle ve kaniyle olduğu kadar dili ile de Türk olmak istiyor.

“Büyük Başbuğumuzun Öz Dilimizi yabancı istilâsından kurtarmak, Dilimizden de yabancıyı söküp çıkarmak için açtığı savaşta zafer muhakkaktır. (Şiddetli ve sürekli alkışlar.)” (İTDKZ 1934: 87)

 

(“Askerlikle ilgili bugünkü sâde kelimelerin ve askerî terimlerin dilimize kazandırılmasında büyük emeği geçen Harp Akademisi Komutanı Ali Fuat Erden, 2. Dil Kurultayı'nda en çok alkış toplayan hatiplerdendi. Atatürk, locasına davet ederek takdirlerini bildirmişti. Yukarıdaki fotoğraf, Harp Akademisi'ni ziyareti sırasında Atatürk'ü, General Ali Fuat Erden'le birlikte gösteriyor.” –Taha Toros, “Atatürk'ün Katıldığı İlk Dil Kurultayları”, 2. ve son tefrika, Milliyet, 27 Eylûl 1982, s. 7-)
***