Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 83

Hemen azil sonrası selef-halef münâsebetleri

Selef ve halef arasında, 18 Eylûl 1937 akşamı, Çankaya Köşkü'nde, şiddetli bir münâkaşa cereyân etmiş, “Tek Adam”, kendine, üstelik bütün Vekîller Hey'eti huzûrunda, sert bir üslûbla îtirâz etme, hattâ çıkışma cür'etinde bulunan Başvekîline fevkalâde içerlemiş ve bir sonraki gece, İstanbul'daki II. Târih Kongresi'ne iştirâk etmek üzere, Hükûmet ricâliyle berâber bindikleri “Beyaz Tren”de, “İkinci Adam”a haddini bildirerek Başvekâletten azletmiş, hemen ferdâsı gün, sâbık Başvekîlden bir buçuk aylık bir mêzûniyet istid'âsı almış ve ona istinâden, İktisâd Vekîli Bayar'ı,  resmî ifâdeyle “Başvekâlet Vekîli”, fiiliyâtta ise doğrudan doğruya Başvekîl tâyîn etmiş, bu meyânda kabinede tebeddüle lüzûm görmemişti.

Menkûb Başvekîl, mêzûniyet istid'âsını, “T.C. Başvekâlet Hususî Kalem Müdürlüğü” antetli bir kâğıda, kendi el yazısıyle yazmıştı (aynı imlâyla):

“Reisicumhur Atatürk yüce katına

“Şiddetli surmenaj neticesi olarak mutlak istirahat şeklinde olmak üzere mezuniyete ihtiyac his ediyorum. Büyük meclisin yeni faaliyet devresi başlarına kadar tedavimi bitirebilmek üzere bir buçuk ay müddetle mezuniyet verilmesini ve başvekâlete bir vekil tayin ve iradesini istirham ederim.

“20 Eylûl 1937.

“Başvekil Malatya saylavı İsmet İnönü” (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 01005578; Murat Bardakçı'dan naklen; Habertürk, 22 Ekim 2017; https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1681872-inonunun-1937de-basbakanliktan-azlinin-hic-yayinlanmamis-belgeleri;  7.8.2018)

Bu istid'âya “Reisicumhur”un “mêzûniyeti” tensîb eden cevâbî yazısının (4/726) sayılı ve üzerinde el yazısıyle “Yazıldı, 20-IX-937” notu olan daktilo edilmiş ve imzâsız bir sûreti de, yine Cumhurbaşkanlığı Arşivi'nde 01005578-2 numarayla mahfûz bulunmaktadır:

“İstanbul, 20 Eylûl 1937.

“Başvekil Malatya Mebusu İsmet İnönü'ne

“20 Eylûl 1937 tarihli tezkereleri cevabıdır:

“Mutlak istirahat şeklinde tedavinizi ikmâl etmek üzere, arzunuz veçhile, bir buçuk ay mezuniyetiniz tensip olunmuş ve Başvekâlet Vekilliğine İktisat Vekili Celâl Bayar tayin edilmiştir.

“Keyfiyet Büyük Millet Meclisi Riyasetine ve İktisat Vekili Celâl Bayar'a tebliğ olunmuştur.

“Reisicumhur” (Murat Bardakçı'dan naklen; mezkûr mêhaz)

21 Eylûl 1937 Salı günü, “Büyük Şef”, Kongreye, yanında sâbık Başvekîl ve “Başvekâlet Vekîli” olduğu hâlde iştirâk etti. Kongrenin yapıldığı Muâyede Salonu'nun Locasında, üçü berâber yer aldılar. Yalnız, bir sâat kadar gecikmişlerdi. Bunun sebebi, herhâlde, Vekîllerin bâzı husûslarda bilgilendirilmesi için yapılan toplantıydı:

“Program mucibince, dünkü umumî toplantının saat on dörtte başlaması lâzımgeliyordu. Lâkin kurultay saat on beşte açılmıştır. Bu bir saatlik teehhürün Vekiller arasında bir toplantı yapılmasından ileri geldiği tahmin ediliyor. Atatürk, beraberlerinde Başvekil İsmet İnönü ve Başvekil vekili Celâl Bayar olduğu halde tam saat on beşte localarını teşrif buyurmuşlardır.” (Akşam, 22 Eylûl 1937, s. 1)

 

 

“Tek Adam”, Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan II. Târih Kongresi'ne, 21 Eylûl 1937 Salı günü, yanına hem menkûb Başvekîli, hem de fiilî yeni Başvekîli alarak iştirâk etmişti. Yukarıdaki resimlerde, üçlü, Saray'ın Muâyede Salonu'nun Locasından Kongreyi tâkîb ederken görülüyor.
Altta, soldaki resim, yine Kongreden bir intibâdır: “Büyük Şef”; “Mustafa Kemâl – Ali Fethi – Ali Fuad – Mustafa İsmet” dörtlüsünden “her devirde el üstünde tutulan adam” –o esnâda Londra Büyük Elçisi- Ali Fethi ve yanından hiç ayırmadığı hemşehrîsi Âfet Hanım'la…
Totaliter rejimlerde, “hakîkat”, iktidâr sâhibleri onu nasıl takdîm ediyorlarsa öyledir ve tahrîfâta îtirâzın bedeli çok ağırdır…
***   

 

 

 

 

 

“Tek Adam”, Târih Kongresi'nin ikinci günü mâzûl Başvekîlle Locada görünmüş, böylece efkârıumûmiyeye karşı zevâhir kurtarılmış, “İkinci Adam”ın artık İstanbul'da bulunmasına lüzûm kalmamıştı. Binâenaleyh “İkinci Adam”, 22 Eylûl, akşamleyin, İstanbul'dan hareket etmiş, 23 Eylûl sabahı Ankara'ya varmış, burada her zamanki gibi resmî merâsimle karşılanmıştı. Ondan bir gün sonra da yeni Başvekîl yola çıkmış ve 24 Eylûlde Ankara'ya ulaşmış, “istasyonda, Büyük Millet Meclisi reisi B. Mustafa Abdülhalik Renda, Başvekil İsmet İnönü, vekâletler siyasî müsteşar[lar]ı ve erkânı ile daha bir çok zevat tarafından” istikbâl edilmiştir. “Başvekîl” ve “Başvekîl Vekîli”, istasyondan, otomobille Başvekâlete gidiyorlar ve herhâlde devir-teslîm işi tamâmlandıktan sonra, “Başvekîl”, köşküne dönüyor… (Akşam gazetesinin 23, 24, 25 Eylûl 1937 târihli nüshaları)

Bundan sonraki selef – halef münâsebetlerinin seyrinden biraz aşağıda bahsedeceğiz. O bahse geçmeden evvel, yeri gelmişken, tahlîl ettiğimiz hâdiselerle iç içe geçen II. T. Târih Kongresi'nden bir nebze bahsedelim, ondan sonra da İnönü'nün azliyle netîcelenecek şiddetli münâkaşanın âmillerinden biri olan Niyon Îtilâfı üzerinde duralım ve nihâyet bu gibi âmiller üzerinde teemmül ederek, 18 Eylûl 1937 akşamının münâkaşasını anlamaya çalışalım.

Uyduruk bir “Türk târihi”, uyduruk bir “Türk dili” için “Kemalist Târih ve Dil Tezleri”

II.Târih Kongresi'nin yapıldığı 1937 Eylûlüne gelindiğinde, Türkiye'nin maârifine bütünüyle Kemalist Târih ve Dil Tezleri ve bu çerçevede, Kemalizm dîninin esâsı olan Materyalist Felsefe hâkim kılınmıştı. Asıl dâvâ, Materyalist ve Avrupacı, yâni Frenkçi “münevver” (daha doğru bir tâbirle, “tahsîlli”) nesiller yetiştirmek, memleketin idâresinde ve bütün ictimâî-kültürel hayâtında onları söz sâhibi yapmaktı. Tabiî, bu kitlenin beyin takımı, bel kemiği de, Sabataî-Mason zümresi olacaktı. Karşılarında –Mehmed Âkif emsâli- Müslüman cem'iyetlerin asırlık hurâfelerinden kurtulmuş, Kur'ânî Akāidi, Kur'ânî Rûhu , Kur'ânî Ahlâkı ve onlardan neş'et eden Vahye Müstenid Tecrübî İlim Usûlünü kendine rehber edinmiş, şuûrlu, münevver, araştırıcı, sorgulayıcı, bütün dünyâda (bilhassa ilim ve felsefe dünyâsında) olup bitenleri yakından tâkîb edebilecek, hattâ bizzât öncü olabilecek kadar geniş kültürlü, hakîkat âşığı, sağlam seciyeli, teşkîlâtlı geniş bir Müslüman zümre bulunmadığı için, öyle de oldu…

3 ilâ 5 Kasım 2017 târihli Yeni Söz'de neşredilen “Dîn Aleyhdârı Kemalist Târih Kitapları Nasıl Yazıldı?” başlıklı araştırma makalemizde, hem Kemalist Târih Tezinin ne olduğunu, hem de buna istinâden, mekteblerde, hassaten Liselerde okutulan târih ders kitaplarının (ki aslında, felsefe ve ictimâiyât ders kitapları da aynı mâhiyetteydi) nasıl ve kim tarafından yazıldığını (asıl müelliflerinin kim olduğunu) müsbit delîllerle ortaya koymuştuk. Kemalist Dil Tezi olan “Güneş-Dil Teorisi”ni (daha doğrusu, “Sahte-Teorisi”ni) ise, evvelâ, Türkçenin Istılâh Mes'elesi ve İdeolojik Kaynaklı Sapmalar (“Öztürkçe Dayatmasıyle Fransızlaştırılan Resmî Dil) isimli hacimli kitabımızda (Ankara: Kurtuba Yl., 2013) mufassal sûrette ve müsbit vesîkalarla îzâh, bilâhare, Yeni Söz'ün 25 Nisan ilâ 22 Mayıs 2018 târihli nüshalarında tefrika edilen “Târihî Türkçenin Mücâhid Kalemi Yavuz Bülent Bâkiler” başlıklı araştırma makalemizde, hülâsa etmiştik.