Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 99

 

“Daha evvel bu memlekete aksettirilmesi uzak görülen bu sözleri, Mustafa Kemâl, Almanca ve onu yüksek sesiyle tekrâr eylemiş ve bundan sonra şöyle demiştir:

‘- Ben bu muammâyı kabûl edemem! Takdîse lâyık olan, ancak cem'iyet-i beşeriyenin reîsi olan kimsedir!” (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı Yl., 2006, 5. baskı, III/124-125)

Mustafa Kemâl'in matbûâttaki başlıca sözcülerinden Necmeddin Sadak'ın 29 Teşrînievvel 1937 târihli Akşam gazetesindeki başmakalesinde açıkça ismini koyduğu “Kemalist Rejim” işte böyle bir şeydir…

Bu rejime “Cumhûriyet” (=Temel İnsan Hak ve Hürriyetlerine dayalı cumhûr hükûmeti) diyenlerin, her 29 Ekim'i “Cumhûriyet Bayramı” olarak tes'îd edenlerin, bu târihin 50., 100. seneidevriyelerini mes'ûd bir dönüm noktası gibi göstermeye çalışanların aklına şaşılır!

Şu var ki insan “sömürge beyinli” olunca, kendi başına, müstakillen muhâkeme yürütemez ki!

 

(“1936 Üçüncü Türk Dili Kurultayı açılış töreninde
Ebedî Şef Atatürk ve Millî Şef İnönü
İstiklâl marşını dinlerlerken”
Türk Dili Türkçe – Fransızca Belleten, “Millî Yas Sayısı”, İlkânun – Décembre
1938, No: 33-)
***   

 

 

 

İnönü'ne teşekkür

Bu meyânda, Bayar, Hükûmet Programını okurken, sözlerine son vermeden, selefine teşekkür etmeyi de ihmâl etmiyecektir:

“Arkadaşlar! Sözlerimin nihayete ermek üzere olduğu şu dakikada derin duygu içinde huzurunuzda bulunurken, İnkılâbın bidayetindenberi zaman zaman refakatlerinde çalışmak ve fakat asıl maksat için fasılasız arkadaşlık etmek şerefini taşıdığım selefim Malatya mebusu İsmet İnönünü hürmet ve muhabbetle anmayı zevkli bir vazife telâkki etmekteyim.” (Akşam, 9 Teşrînisânî 1937, s. 12) (Bir kerre daha dikkat çekmek isteriz ki o devirde, Bayar'ın konuşduğu gibi, “İnönü'nü” deniliyordu. Yoksa “Millî Şef”in dayatmasıyle yaygınlaştığı gibi, “İnönü'yü” değil! Türkçenin mantığına göre doğru olan, Bayar'ın ve bütün o devrin söyleyişidir.)

Eskişehir Meb'ûsu ise, Başvekîlin lâfzî teşekkürlerini kifâyetsiz bularak, sâbık Başvekîle maddî mükâfât verilmesini taleb edecektir:

“Eskişehir mebusu Berç Türker, sabık Başvekil General İsmet İnönünün millî bir kahraman, bir devlet adamı olduğunu söyledi ve İsmet İnönünün mezayasından [“mezâyâ”: mezîyetler] uzun uzadıya bahsettikten sonra bazı devletlerde olduğu gibi ve vatanlarına harikulâde hizmetler ifa etmiş devlet ricaline verildiği gibi İsmet İnönüne maddî mükâfat verilmesini teklif etmiştir.

“B. Berç Türker, B. Celâl Bayara muvaffakıyetler temenni ettikten sonra Atatürkün direktiflerinin ve bugün okunan programın serîan tatbikine başlanmasını temenni etmiş ve sözlerini bitirmiştir.” (Akşam, 9 Teşrînisânî 1937, s. 4)

Eskişehir Meb'ûsunun İnönü'ne mükâfât teklîfi, Meclis'de, iltifâta mazhar olmamış görünüyor…

Dr. Saydam'ın “idrâksizliği” ve İnönü'ne sadâkatinin mükâfâtı

Senelerdir Sıhhiye ve İctimâî Muâvenet Vekîli sıfatıyle Hükûmetlerde yer alan Refik Saydam, bu saflaşmada, İnönü'nü tercîh etmiş, Bayar'ın Vekîllik teklîfini geri çevirmişti. Fakat halka yine yalan söyleniyor, bunun için sıhhî mâzeret ileri sürülüyordu:

“Ankara 26 (A.A.) - İsmet İnönü kabinesinde Sıhhiye Vekili bulunan B. Refik Saydam, ahvali sıhhiyesinin uzun müddet istirahat ve tedaviye muhtaç olması hasebile yeni teşekkül eden kabinede vazife almamıştır.” (Akşam, 27 Teşrînievvel / Ekim 1937, s. 8)

Hasan Rıza Soyak'ın verdiği mâlûmâta nazaran, “Büyük Şef”in nân-u-nîmetiyle perverde olanlardan biri de, Dr. Saydam'dı ve onun bu nankörlüğü “Tek Adam”ı üzmüş, onu “idrâksizlikle” vasıflandırmıştı:

“Yeni kabinede eskisine nazaran pek az değişiklik vardı. […]

“Dr. Refik Saydam, Celâl Bayar kabinesine girmek istemediğinden kendi arzusu ile Sıhhiye Vekilliğinden ayrılmıştı; Atatürk, onun hiç beklemediği bu hareketini idrâksizlik olarak tavsîf eylemiş, üzülmüştü. Bununla beraber şahsı ile, eskisi gibi ilgilenmekten de geri durmadı.” (Soyak 1973: II/712)

Bu cümleden olarak, Soyak'a verdiği tâlîmâtla, Çankaya'da yaptırdığı evin “ağır masraflarını” rahatlıkla karşılaması için kendisine (resmî maaşına ilâveten) şahsî kesesinden aylık 500.-TL tahsîsât çıkarıyor ve emrine bir otomobil veriyor. (Soyak 1973: II/712-713)

“Millî Şef” de, onu, kendisine sadâkati için, Başvekîllikle mükâfâtlandıracak, 25 Ocak 1939'da, istîfâ ettirdiği Bayar'ın yerine, Hükûmeti onun teşkîl etmesini isteyecek ve  7 Temmuz 1942'de ölümüne kadar Başvekîllik Dr. Saydam'ın uhdesinde kalacaktır.

 

Mustafa Kemâl'in “idrâksizlikle” tavsîf ettiği Dr. Refik Saydam (resimde, ortada), İnönü'nün menkûbiyetindeki saflaşmada, İnönü'ne sadâkatinin mükâfâtını, 25 Ocak 1939'da Başvekîl tâyîn edilmekle gördü ve 7 Temmuz 1942'de ölünceye kadar bu makamı işgal etti… Resmin solunda görülün General Kâzım Özalp (1882-1968), uzun seneler TBMM Reîsliği ve Millî Müdâfaa Vekîlliği yapmıştır. 29 Aralık 1909'da, Emmanuele Carasso'nun (Mustafa Kemâl'in de mensûb olduğu) Macedonia Risorta Locası'nda tekrîs edilmişti. (Tunaşar, M.S. 2002: 126/22)
***

 

 

Soyak'ın Dr. Saydam hakkındaki değerlendirmesi

Riyâset-i Cumhûr Umûmî Kâtibi ve Burdur Meb'ûsu Hasan Rıza Soyak'ın Hâtırât'ında, Dr. Refik Saydam ile “Tek Adam”ın münâsebetlerini aydınlatan oldukça alâka çekici mâlûmât mevcûd… Verdiği mâlûmâtı, Saydam hakkındaki değerlendirmesi tâkîb ediyor:

“Rahmetli Dr. Refik Saydam, Osmanlı İmparatorluğunun son senelerinde Harbiye Nezareti Sağlık Dairesi Başkanı rahmetli Süleyman Numan Paşanın Muavini idi; rütbesi binbaşı idi.

“Atatürk Dokuzuncu Ordu Müfettişi olunca Ordunun Sağlık Başkanlığına seçtiği rahmetli Dr. İbrahim Tali Bey, Refik Saydam'ı muavin olarak yanına almış, bu suretle Atatürk'le beraber Anadolu'ya geçmişti; karargâhta Atatürk'ün hususî doktorluğunu yapıyordu.

“Refik Saydam –tabiî, Atatürk'ün yardımı ile- Birinci Büyük Millet Meclisine İstanbul mebusu olarak girmiş, bundan sonraki seçimlerde de aynı sıfatı muhafaza etmiştir.

“İlk defa 3 Mart 1925 tarihinde Fethi Okyar'ın istifası üzerine İsmet İnönü tarafından teşkil edilen Kabinede Sıhhıye  Vekili olmuş ve istifasına kadar aralıksız 13 sene bu vazifede kalmıştır; bu müddet zarfında memleketin umumî sağlığı bakımından daima takdir ve şükranla anılmaya lâyık hizmetler ifasına muvaffak olmuştur; yurdun birçok bölgelerinde yaygın halde bulunan sıtmayı yok etmek için sarfettiği titiz ve sürekli gayretler ile aldığı pek müspet neticeler bu hizmetlerinin başında gelir.

“Yukarıda işaret ettiğim gibi, Atatürk, Refik Saydam'a karşı daima hususî ve samimî bir alâka göstermiştir. Bu arada kendisine Çankaya'da bir ev de yaptırıp hediye etmişti; görülüyor ki Büyük Adam, idraksizlik diye tavsif ettiği hareketinden sonra da kendisinden şefkatli ilgisini esirgememiştir.

“Böyle olduğu halde, Atatürk'ün fâni âlemden çekilişinden kısa bir müddet sonra Başvekil olan Dr. Saydam'ın O'nun hatırasına karşı dikkati çekecek kadar ihmalkâr davranmak suretiyle gösterdiği vefasızlık derin ve umumî bir teessür uyandırmış, kendisini halk nazarında çok küçültmüştür.” (Soyak 1973: II/713-714)