Mustafa Kemâl'in havradaki resmî cenâze âyini (15)

WhatsApp Image 2022-08-17 at 13.58.02.jpeg

(Ulus, 19.8.1937, s. 1)

Org. Fahrettin Altay, Trakya Tatbîkâtında (Ağustos 1937) “Ebedî Şef” ve halefi “Millî Şef” ile…

Dâimâ iltifâtına mazhar olduğu ve kendisinin de sadâkat̃le, canla başla hizmet ettiği “Ebedî Şef”ine, 8 Şubat 1932 akşamı, Dolmabahçe Sarayı’nda, Kemalist “Dîn İnk̆il̃âbı”nın dâvâcısı olacağı sözünü vermişti: “- Türk Ordusu, vücûde getirdiğin Büyük İnk̆il̃âbı hırz-ı cân etmiştir! Bu (Dîn) İnk̆il̃âbı(nı) da öyle yapacaktır!” Gerek 19 Kasım 1938’de, aynı sarayın Muâyede Salonu’nda (aynı kafadaki) Yaltkaya’ya kıldırttığı uydurma cenâze namazıyle, gerekse 1959'da neşrettiği İslâm Dini (Aydın Gençler İçin) isimli müfsid risâlesiyle bu sözüne dâimâ sâdık kaldığını isbât etti…

***  

Makbûle Boysan ve 16. Madde

Dîğer taraftan, oynanan bu tiyatroya Makbûle (Boysan –sonradan Atadan-) Hanım önayak olmamış, l̃âkin (muhtemeldir ki, ortaya çıkan vazıyete nazaran) bunu 16. Maddeye muvâfık görerek tasvîb etmiştir… O, aynı zihniyetle, Müslümanlığın Kemalizme payanda yapılması siyâsetinin tâkîb edildiği DP devrinde, üstelik Devlet desteğiyle, iki def’a câmide (29 Kasım 1953 ve 14 Kasım 1954’te, Süleymâniye Câmii’nde) Mevlid okutacaktır…

O devirdeki gazetelerin, (hiçbir fotoğrafını basmadan) bu “namaz”ın, husûsî mâhiyette ve resmî protokol̃ dışı olarak, Mustafa Kemâl̃’in âilesinin talebi üzerine kılındığını kaydetmeleri, Kemalist Hük̃ûmetin, bu fiilden kendisini ayrı tutmak irâdesinin bir tezâhürü olmalıdır… (Mesel̃â: “-Sabah, saat 8.00’e doğru- Atatürk ailesinin arzusile ordinaryüs profesör Şerefeddin, türkçe tekbirlerle hususî mahiyette cenaze namazını kıldırıyor.” –Son Posta, 20.11.1938, s. 5; “İçerde merasim başlamadan, ailesinin talebi ile, büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususî merasim yapılıyor. Tekbir türkçe verilmiş, namazı, islâm tetkikleri enstitüsü direktörü ordinaryüs profesör Şerefettin Yolkaya [Yaltkaya] tarafından kıldırılmıştır.” –Ulus, 20.11.1938, s. 7, Cemal Kutay ile Neşet Atay’ın haberi (Tahrîfât ustası Kutay, uzun seneler sonra, bu sâde habere, Makbûle Hn. ile al̃âkalı pek dramatik sahneler il̃âve edecekdir!)- ; kezâ: Yeni Sabah, 20.11.1938, s. 5, Anadolu, 20.11.1938, s. 1, Haber Akşam Postası, 19.11.1938, s. 10…-)

 

WhatsApp Image 2022-08-17 at 13.58.02 (1).jpeg

 

 

Makbûle Hanım, 16. Madde mûcibince, Müslümanların gözünü boyamıya çalışıyor: “Aziz Atatürk’ün ruhuna, Hemşireleri Makbule Atadan tarafından, dün [14 Kasım 1954, Pazar] Süleymaniye camiinde bir mevlid okutulmuştur. İstanbul ve Ankara Radyoları tarafından da naklen yayınlanan mevlid, camide büyük bir kalabalik tarafından huşû içinde takip edilmiştir. Yukarıda mevlidin okunuşundan umumî bir görünüş, sağda ise Makbule Atadan dua ederken görülüyor.”

***  

 

Nasıl bir “cenâze namazı”?

Nasıl bir “cenâze namazı” suâl̃ine gelince, bunu da o günki gazetelerden öğrenmek mümkündür. “Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi” başlıklı vâsi araştırmamızda nasıl bir “cenâze namazı” kılındığını 20 Teşrînîsânî 1938 târihli Tan gazetesinden (s. 3) nakletmiştik:

“Büyük Ölünün cenaze namazı kılınacaktı ve Atatürk ailesi namazın resmî merasimden evvel muayede salonunda kılınması arzusunu izhar etmiş bulunuyordu. Sandukanın önünde biri subaylardan, diğeri erlerden, üçüncüsü de sivillerden müteşekkil üç büyük saf teşekkül etti. İmamlık vazifesini İstanbul Üniversitesi İslâm Tetkikleri Enstitüsü ordinaryüs profesörü Şerafettin Yaltkaya, müezzinlikleri de hafız Yaşar ve hafız İsmail yapıyorlardı.

“Namaz türkçe kılınıyor, tekbirler türkçe alınıyordu:

Tanrı Uludur.

Tanrı Uludur.

Tanrı Uludur.

Tanrının rahmeti senin üzerine olsun.

“İmamın bu şekilde aldığı tekbirleri müezzinler de ayrı ayrı, bu şekilde tekrarlıyorlardı.”