Mustafa Kemâl'in havradaki resmî cenâze âyini (15)
(Ulus, 19.8.1937, s. 1)
Org. Fahrettin Altay, Trakya
Tatbîkâtında (Ağustos 1937) “Ebedî Şef” ve halefi “Millî Şef” ile…
Dâimâ iltifâtına mazhar olduğu ve
kendisinin de sadâkat̃le, canla başla hizmet ettiği “Ebedî Şef”ine, 8 Şubat 1932 akşamı, Dolmabahçe Sarayı’nda,
Kemalist “Dîn İnk̆il̃âbı”nın dâvâcısı olacağı sözünü vermişti: “- Türk Ordusu, vücûde getirdiğin Büyük
İnk̆il̃âbı hırz-ı cân etmiştir! Bu (Dîn) İnk̆il̃âbı(nı) da öyle yapacaktır!”
Gerek 19 Kasım 1938’de, aynı sarayın Muâyede Salonu’nda (aynı kafadaki) Yaltkaya’ya
kıldırttığı uydurma cenâze namazıyle, gerekse 1959'da neşrettiği İslâm
Dini (Aydın Gençler İçin) isimli müfsid
risâlesiyle bu sözüne dâimâ sâdık kaldığını isbât etti…
***
Makbûle Boysan ve 16.
Madde
Dîğer taraftan, oynanan bu tiyatroya Makbûle (Boysan
–sonradan Atadan-) Hanım önayak olmamış, l̃âkin (muhtemeldir ki, ortaya çıkan
vazıyete nazaran) bunu 16. Maddeye muvâfık görerek tasvîb etmiştir… O, aynı
zihniyetle, Müslümanlığın Kemalizme payanda yapılması siyâsetinin tâkîb
edildiği DP devrinde, üstelik Devlet desteğiyle, iki def’a câmide (29 Kasım
1953 ve 14 Kasım 1954’te, Süleymâniye Câmii’nde) Mevlid okutacaktır…
O devirdeki gazetelerin, (hiçbir
fotoğrafını basmadan) bu “namaz”ın, husûsî mâhiyette ve resmî protokol̃ dışı
olarak, Mustafa Kemâl̃’in âilesinin talebi üzerine kılındığını kaydetmeleri,
Kemalist Hük̃ûmetin, bu fiilden kendisini ayrı tutmak irâdesinin bir tezâhürü
olmalıdır… (Mesel̃â: “-Sabah, saat 8.00’e doğru- Atatürk ailesinin arzusile
ordinaryüs profesör Şerefeddin, türkçe tekbirlerle hususî mahiyette cenaze
namazını kıldırıyor.” –Son Posta,
20.11.1938, s. 5; “İçerde merasim başlamadan, ailesinin talebi ile, büyük
ölünün namazı kılınmak suretiyle hususî merasim yapılıyor. Tekbir türkçe
verilmiş, namazı, islâm tetkikleri enstitüsü direktörü ordinaryüs profesör
Şerefettin Yolkaya [Yaltkaya] tarafından kıldırılmıştır.” –Ulus, 20.11.1938, s. 7, Cemal Kutay ile Neşet Atay’ın haberi
(Tahrîfât ustası Kutay, uzun seneler sonra, bu sâde habere, Makbûle Hn. ile
al̃âkalı pek dramatik sahneler il̃âve edecekdir!)- ; kezâ: Yeni Sabah, 20.11.1938, s. 5, Anadolu,
20.11.1938, s. 1, Haber Akşam Postası,
19.11.1938, s. 10…-)
Makbûle Hanım, 16. Madde mûcibince,
Müslümanların gözünü boyamıya çalışıyor: “Aziz Atatürk’ün ruhuna, Hemşireleri
Makbule Atadan tarafından, dün [14 Kasım 1954, Pazar] Süleymaniye camiinde bir
mevlid okutulmuştur. İstanbul ve Ankara Radyoları tarafından da naklen
yayınlanan mevlid, camide büyük bir kalabalik tarafından huşû içinde takip
edilmiştir. Yukarıda mevlidin okunuşundan umumî bir görünüş, sağda ise Makbule
Atadan dua ederken görülüyor.”
***
Nasıl bir “cenâze
namazı”?
Nasıl
bir “cenâze namazı” suâl̃ine gelince, bunu da o günki gazetelerden öğrenmek
mümkündür. “Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi” başlıklı vâsi
araştırmamızda nasıl bir “cenâze namazı” kılındığını 20 Teşrînîsânî 1938
târihli Tan gazetesinden (s. 3)
nakletmiştik:
“Büyük Ölünün
cenaze namazı kılınacaktı ve Atatürk ailesi namazın resmî merasimden evvel
muayede salonunda kılınması arzusunu izhar etmiş bulunuyordu. Sandukanın önünde
biri subaylardan, diğeri erlerden, üçüncüsü de sivillerden müteşekkil üç büyük
saf teşekkül etti. İmamlık vazifesini İstanbul Üniversitesi İslâm Tetkikleri
Enstitüsü ordinaryüs profesörü Şerafettin Yaltkaya, müezzinlikleri de hafız
Yaşar ve hafız İsmail yapıyorlardı.
“Namaz türkçe
kılınıyor, tekbirler türkçe alınıyordu:
Tanrı Uludur.
Tanrı Uludur.
Tanrı Uludur.
Tanrının rahmeti
senin üzerine olsun.
“İmamın bu şekilde aldığı tekbirleri
müezzinler de ayrı ayrı, bu şekilde tekrarlıyorlardı.”