23 Nisan 2019

Nasıl Mucit Oldular?

James Clerk Maxwell, 1831'de İskoçya'nın Edinburgh şehrinde doğdu. İki yaşındayken, teneke bir levhayla Güneş'i mobilyadan sektirip, duvarda dans ettirebildiğini keşfetti. Çığlığı üzerine annesi ve babası koşarak geldiler. "Bakın Güneş! Teneke levhayla yaptım!" diye bağırıyordu küçük Maxwell.

Çocukluğunda böceklere, tırtıllara, kayalara, çiçeklere, merceklere, makinelere meraklıydı. Tabii ki böyle bir çocuk, okula başladığında "Kaçık" damgası yedi. Son derece yakışıklı bir genç olmasına rağmen, tarzdan çok rahatını önemseyen özensiz giyimi, konuşma ve tavırlarındaki İskoç taşralılığı, özellikle lise sıralarında hep alay konusuydu. Üstelik kendine özgü ilgi alanları da vardı. Maxwell bir “inek”ti.

Öğretmenleriyle arası da pek iyi sayılmazdı.

Yıllar sonra, 1872'de, Cambridge Üniversitesi'nde deneysel fizik profesörü olarak yaptığı açılış konuşmasında inek tiplemesine serzenişte bulunmuş ve şöyle demişti:

“Yakın zaman öncesine kadar, kendini geometriye ya da sürekli uygulama gerektiren bilime adamış kişiye, tüm insani ilgilerinden vazgeçmiş; hayattan soğumuş; zevkin çekiciliğine duyarsızlaşmış bir insan düşmanı gözüyle bakılıyordu.”

Maxwell, gökbilime ve fiziğe Satürn'ün halkalarının küçük parçacıklardan oluştuğunun ikna edici gösteriminden, katıların esneklik özelliğine, bugün gazların kinetik kuramı denen disipline ve istatistiksel mekaniğe kadar çok büyük katkılarda bulundu. Kendi kendine hareket eden, sürekli birbirleriyle çarpışan ve seken çok sayıda minik molekülün karmaşaya değil, kusursuz istatistik kanunlarına götürdüğünü ilk gösteren o oldu. Bir gaz içindeki moleküllerin hızını tanımlayan çan şekilli eğriye bugün Maxwell-Boltzmann dağılımı diyoruz.

Işığın ne olduğu, antik dönemlerden beri hep tartışma konusu olmuştu. Parçacık mı yoksa dalga mı olduğu konusunda şiddetli çekişmeler vardı. Popüler tanımlar, "Işık aydınlatılmış karanlıktır" gibi söz oyunlarını da içeriyordu. Maxwell'in bilime en büyük katkısı, her şeydeki elektrik ve manyetizmanın bir araya gelerek ışığı oluşturduğunu keşfetmesi oldu. Artık geleneksel hale gelmiş elektromanyetik tayf-gama ışınlarından X-ışınIarına, morötesi ışığa, görünür ışığa, kızılötesi ışığa, radyo dalgalarına kadar çeşitli dalga boyları şeklinde var olan- anlayışını

Maxwell'e borçluyuz. Radyo, televizyon ve radarı da tabii.

Tarih insan dehasını onurlandıran olağanüstü isimlerle doludur. Sanatta hala Leonardo Da Vinci'nin estetiğinden ve Michalengelo'nun metafizik düşüncelerinden bahsederiz. Bilimde güneşi galaksimizin merkezine yerleştiren Kopernik'i, Einstein'ı ve bizi aydınlığa kavuşturan Edison'u okumaya devam ederiz. Ve zihinle ilgili Dr. Sigmund Freud ve Dr. Carl Jung gibi isimlerin etkileri hala modern psikolojide önemini muhafaza etmektedir.

Modern hipnoterapinin temellerini atan ve birçok ünlü isme ilham kaynağı olan Dr. Franz Anton Mesmer, 18. ve 19. Yüzyıl'da Batı'da hipnozu tedavide kullanan ilk isimdir.

Uzun pelerini ve renkli giyimiyle daha çok bir şovmen görüntüsü veriyordu. Yakın dostları ve çalışma arkadaşları arasında Mozart, Dr. Freud, Dr. Charcoat ve Dr. Babinski (Babinski refleksi) gibi ünlü kişiler yer alıyordu. Mesmer'in düşüncelerine göre gezegenlerin insan bedeni üzerinde tartışılmaz bir etkisi vardı.

Kimi meraktan kimi de düşmanca duygulardan dolayı Mesmerizm'i daha yakından incelemek istediler. Fransa Kralı XVI. Luis'in kararıyla aralarında Benjamin Franklin'in de bulunduğu bir bilim kurulu Mesmer'in çalışmalarını izlemek için görevlendirildi. Benjamin Franklin, Mesmer'i 10 dakika seyreder ve şu ünlü cümlesini söyler: “Eğer bu hastalar iyileşiyorsa bu Mesmer'in gücü sayesinde değil bu kişilerin kendi hayal güçleri sayesinde oluyor.”

Mesmer'in farkında olmadan kullandığı şey modern hipnoterapide beş duyumuzla algılayıp tepki verdiğimiz fikirler olarak tanımlanan telkin kavramıydı. Aynı zamanda plasebo, yani inancın gücü gibi faktörler de çalışmaların başarısını artırıyordu. Bilindiği gibi yüksek beklenti ve ona eşlik eden diğer ikna edici faktörler hastanın inanç sistemini etkileyerek tedavinin seyrini olumlu etkileyebiliyor. Bu süreçten sonra Mesmer bilim dünyası tarafından reddedildi ve Paris'te de çalışması yasaklandı.

Dünya mı onu anlamamıştı yoksa henüz fikirleri için çok mu erkendi, bilinmez. Ama Dr. Mesmer Fransa'da aforoz edildikten sonra oradan ayrıldı ve bir daha da ortaya

çıkmadı.  Mesmer'in insan zihniyle ilgili anlayışı Jean Piaget, Barnheim ve Dr. James Esdaile gibi isimlere ilham kaynağı olmuştu. Fikirleri daha sonra psikoloji alanında Dr. Sigmund Freud gibi isimler tarafından geliştirildi. Propaganda alanında Edward Bernays tarafından kullanıldı. Bugün hala İngilizce'de büyüleyici anlamına gelen mesmerizing kelimesiyle bizimle yaşamaya devam ediyor.