Ne yapabiliriz?
Dünyanın gözü önünde barbarlıkla; bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden insanlar hunharca katlediliyor. Bu, aynı zamanda bir soykırımdır. Siyonist İsrail devleti Firavunla, Hitlerle ve dünyanın diğer despot katilleriyle yarışıyor. İşin ilginç yönü bunu dini referanslarla yapıyor. Oysa bu yaptıkları Allah’ın hiçbir kitabında yazmaz, bulunmaz. Bulunuyor diyenler -haşa- Allah’a iftira etmiş oluyorlar. Bunların iddia ettikleri emirler, fetvalar asılsızdır, dinle bir ilgisi yoktur. Ne Yahudilikte, ne Hristiyanlıkta ne Müslümanlıkta böyle bir insanlık dışı fetva yoktur.... Kaldı ki bu Netenyahu denen zalimin dinle de bir ilgisi yoktur. Kendisi ateist, seküler bir kişidir. Dinin insanları bir araya getirici ve birleştirici özelliğinden yararlanıp yaptığı zulme, dindar İsrail vatandaşlarından destek bulmaya çalışıyor. Amacı yaptıklarına mazeret bulmaktır. Yani adam; ”Minareyi çalarken kılıfını arıyor.” İsrailli ve ABD’li evanjelistlerin hayal dünyası oldukça ütopiktir. “Efendim, ortalığı karıştıralım ki Tanrı’yı agamennon denen hayal ürünü savaşa mecbur edelim! Neymiş bir an evvel- haşa Tanrı yeryüzüne inip ortalığı düzeltecek!” Tanrı dedikleri de onların inancına göre - haşa - Hz. İsa’dır. (A.S.)
Bunları bilmeyen yok zaten. Biz yine duymamış
olanlar için yineleyelim dedik... Peki ne yapacağız? Yapacaklarımız çoktur:
Banka ve kredi kartlarınızı
TROY' ya çevirin. Müşteri hizmetleri üzerinden yapabilirsiniz. Mastercard veya
visa kartlarının sahipleri İsrail'e büyük meblağlarla yardım ediyorlar. Bir de
bu kartları kullanan bankalardan kesilen üyelik ücretleri de İsrail'i
destekleyen devletlere ödenmektedir. En küçük iyiliği küçük görmemek
gerekir. Elimizden ne geliyorsa yapalım diyoruz. Allah Resulünün (s.a.v)
bilinen bir hadisi vardır: “Bir kötülük gördüğünüzde, gücünüz yetiyorsa
elinizle; gücünüz yetmiyorsa dilinizle; dilinizle yapamıyorsanız içinizden buğz
ederek yani sevmeyerek düzeltmeye çalışın. Bu imanın en zayıf derecesidir.” Bunu
yaparsak fiili duamızı yapmış olacağız ki bu da “Zararın neresinden dönersen
kar orada başlar.” sözünün gereğini yapmış olmaktır.
Geçen günkü yazımda da belirttiğim gibi; şu anda yaptığım dil ile düzeltmeye çalışmaktır.
Bir de toplumsal olarak yapacağımız bir eylem daha var. O da İsrail Devleti’nin
mallarını boykot etmek! Günümüzde dünyaya hükmeden emperyalist devletlerin esas
dayanağı parasal/maddi güçtür. Yani ekonomik güç... Ekonomik güç günümüzde
sanayiden, fabrikalardan üretilen malların satışından elde ediliyor. Ekonomik
gücü olanlar dünyaya dizayn vermeye, dünyayı dize getirmeye çalışıyorlar. Onların
mallarını satın almakla biz de bu canilere destek vermiş oluruz. Üstelik bu
katillerin eline fırsat geçtiğinde sıra bölgedeki diğer halkı Müslüman olan
devletlere geleceği kesindir. İsrail’in babası ABD’nin uzun vadeli hedefi İsrail
Devleti’ni Orta Doğu’da güçlendirip bugün Müslümanların üzerinde huzurla yaşadığı
topraklara saldırmaktır.
Aklımızı başımıza alıp
hiçbir şekilde hiçbir gerekçeyle Müslümanların birliğini bozacak eleştirilerde
bulunmamak gerekir. Eleştiri yapalım; ancak olumlu eleştiri yapalım. Yani eleştiri
yaparken amacımız; ”Bağcıyı dövmek değil; üzüm yemek olmalı...” Bugün en
çok Müslümanlar, aralarındaki ayrılıkları bitirip Allah rızası için
birbirlerinin yanlışlarının peşine düşmemeli ve yararı olmayacak tartışmaları bırakmalıdırlar.
Eleştiriler yapıcı olmalı, yıkıcı olmamalıdır. Amaç Hz. Muhammed’in (sav)
istediği yönde bir topluluk olmak olmalıdır.
Müslüman olarak çok çalışmalı,
laf yerine iş yapmalıyız. Gecemizi gündüzümüze katarak özveride bulunmalıyız.
Çağın bütün teknolojisini alıp her alanda ilerlemeliyiz. Allah Resulü’nün “Düşmanın
silahıyla silahlanın!” tavsiyesine harfiyen uymamız gerekir. Müslüman
olarak dünyada güçlü olmalıyız ki Allah’ın bize yüklediği sorumluluğu da yerine
getirebilelim. Hangi yolla olursa olsun Allah’a kulluk yapabilmemiz için maddi
güç de gerekir. “Bir lokma, bir hırka.” yaşayış biçimi Müslümanın uyacağı
bir yol değildir. Güçlü değilsen Müslüman; adam gelir seni seccadede, zikir halkasında,
namaz kılarken, hacca giderken engeller. Nitekim Filistin Müslümanlarının
Küdüs’te cuma namazını engelleyen; üzerlerine lağam suyu dökerek ibadetlerine
engel olan, güçlü görünen İsrail’in yaptıkları bu tezimizi destekler
niteliktedir. Bir inanan kardeşimiz ne kadar kulluk yapmayı severse sevsin düşman
onun huzurlu bir ibadet yapmasına tahammül etmez. Bugün İsrail’in Filistin’de
sivil ve güçsüz halka yaptığı işkence ve soykırım ortadadır.
“Güçlü (teknoloji ve
silah yönüyle) Müslüman, zayıf (bilgisiz, teknolojisi olmayan ve silahsız
olan.) Müslümandan iyidir.” hadisini de buraya almadan geçemeyeceğim.
Uyanın ey inananlar,
Uyanın ey insanlık
özelliklerini kaybetmemiş insanlar!
Uyanın ey hak ve hukuktan
yana olanlar!
Uyanın ey dünyadaki diğer
ülkeler, bugün Filistin yarın siz!
Uyanın ey demokratız
diyenler!
Uyanın ey uygarız
diyenler!
Kalın sağlıcakla...