Nefsine ihanet eden için uğraşma
Bazen bizden bir talepte bulunan, herhangi bir konuda referans, kefillik ya da avukatlık isteyen kişiler için nasıl davranacağımız, hayır dersek mi muhatabımıza iyilik yaptığımız evet mi dersek iyilik yapacağımız konusunda tereddüt geçiririz. Bu konuda Allah’ın hangi tavrımızdan razı olacağını kestirmeye çalışırız. İyilik yapmak istediğimiz kişiye aslında kötülük yapıp yapmadığımızı anlamaya çalışırız. Çünkü kötülüğe verilen iyilik desteği ile, o kötülüğün artmasına katkı ihtimalini düşünürüz. Hem bizim fedakârlığımızın bizde oluşturduğu sıkıntı ve meşakkat, hem de bu iyiliğin muhatabımızın elinde kötülüğe dönüşmesiyle her iki taraf açısından da olumlu neticelerin doğmaması merhameti, diğerkâmlığı öldürmeye başlar.
Bu konuda Allah’ın ne buyurduğu önem
arz etmektedir. Nisa Suresi 107. Ayette Rabbimiz “Kendi nefsine ihanet eden
kişiler için uğraşmayın, çünkü Allah kendine ihanet eden günahkâr kişileri hiç
sevmez” buyurur. Kendimizden feragat edeceğimiz, fedakârlıkta bulunacağımız
kişinin, bizden kaynaklı katkıyı hayra mı şerre mi dönüştüreceği önem arz eder.
Eğer şerre dönüştürüyorsa bizi de vebal altına sokacaktır. Çünkü “hayra kapı
açan katkısı oranında o hayırdan, kötülüğe kapı açan da kötülüğe katkı oranında
o kötülükten sorumludur.” (Nisa 85)
Müslüman fert enerjisini ve
potansiyelini kim ya da kimler için harcayacağını iyi hesap etmelidir. İyilik
yapmaya değmeyen insanlar için kendini heder etmemelidir. Nitekim peygamberimiz
de bir Yahudinin zırhını çalan Tu’me isimli bir münafığı savunmaya kalkışınca,
hatta iftirasına inanınca Nisa 107. ayet ile bu tür insanların lafına güvenerek
kendi itibarını sarsmaması konusunda uyarılmıştır. Avukatlığı yapılacak, kefil
olunacak insanlar sadece mevcut olay üzerinden değil, hayatlarının geri kalan
kısımlarının da bilinerek, araştırılarak yola girilmesi istenmektedir. İkinci
şahıslar üzerinden girişilen her türlü tasarruf, kişinin kendi ameli gibi
ameliymiş gibi değerlendirilir. Çünkü kimse kişi ya da kişilere destek olunması
için kimseyi zorlayamaz, her kim ne katkı sağlarsa kendisi adına sağlar ve
bunun da müspet ya da menfi bir sonucu olacaktır ve bu sonuca katkı suna kişi
dünya ve ahirette katlanmak zorundadır.
Bir sarhoşa verilen paranın içkiye, bir uyuşturucu müptelasına verilen paranın uyuşturucuya, bir zamparaya verilen paranın da zamparalığa gideceğini kestirmek için çok düşünmeye gerek yok. Bu sebeple ortak olduğumuz projelerin hayra mı şerre mi katkı sunduğunu bilerek dahil olalım, ya da beri duralım. Durduk yere başımızı belaya sokmayalım, kendi günahımız kendimize yeter, bir de kötülerin günahına ortak olmayalım.