22 Nisan 2016

Neo Kolonyalizm, Neo oryantalizm ve Avrupa Parlamentosu

Avrupa Parlamentosu, ülkemizde kamuoyunda tartışmalara sebep olan fakat bizi

hiç de şaşırtmayan Türkiye raporunu oy birliğiyle kabul etti. Parlamento'nun Hollandalı üyelerinden Kati Piri tarafından hazırlanan raporda yargı bağımsızlığı, insan hakları, basın özgürlüğü, yolsuzluk ve Kürt sorunuyla ilgili sert eleştiriler vardı ve Türkiye'de ‘Avrupa'ya vize serbestisi' beklentisi oluşturan Ankara'nın ile AB arasında imzaladığı ‘mülteci kabul anlaşmasının' Türkiye'nin AB üyelik sürecinden ayrı tutulması gerektiğinin altı çizildi.

Şaşırmadık çünkü Eurosentrik bakış, AB'ye hakim olan bakıştır. Kolonyalizm, sömürgecilik aslında son bulmadı, sadece form değiştirdi. AB eliyle sürdürülüyor. Şimdi daha hukuki, daha "demokratik" ve daha "liberal"! Makyaj güzel. Meseleyi daha derinlere kadar izleyebiliriz: Doğu/Batı ayrımına kadar. Doğu neresidir? Batı neresidir? Doğu ve Batı ayrımı coğrafi mi kültürel mi yoksa ideolojik bir ayrım mıdır? Kavramlar rölatif ve tarihleri var. Doğu/Batı ayrımı tabiki coğrafi bir ayrım değildir çünkü Japonya ABD nin Batı'sında olmasına rağmen Batı tarafından Doğu olarak kabul edilir. ABD Batı kültürünün devamı olduğu için Japonya ABD'ye göre doğudur. Batı kendi kültürel ve ideolojik önyargılarına dayanarak bu ayrımı, edebiyatıyla, felsefesiyle, tarih anlayışıyla, antropoloji disipliniyle, sosyolojisiyle ve diğer etnisite araştırmalarıyla zihinlere kazımıştır.  Daha ötede Doğu Batının bir tahayyülüdür. Doğu/Batı ayrımı Batı'nın kendini tanımlama ihtiyacından doğmuştur. Bu tanımlama sürecine kültürel ve sömürgeci süreçler eşlik eder. Edward Said Oryantalizm adlı eseriyle bu ideolojik ve sömürgeci tahayyülün ipliğini pazara çıkarmıştı. Oryantalistler, yani Doğu hakkında yazanlar Batı'nın sömürgeci ve emperyalist çıkarlarına hizmet ediyorlardı. Oryantalizm, asıl adıyla şarkiyatçılık sömürgeciliğin keşif koluydu. Said'in incelemesinden de ortaya çıkmıştır ki, Batının Doğu hakkındaki söylemi kendi kimliğini Doğu'ya bakarak tanımlayıcı, ekonomik ve kültürel çıkarları bakımından hegemonyacı, kendi üstünlüğünü kabul ettirmek üzere yaratılmış özel bir söylemdir. Sadece Said'i değil, isteyenler Thiery Hentch'in Hayali Doğu kitabını da okuyarak Batı'nın hayal ettiği şekliyle egzotik Doğu'yu görebilirler.

Avrupa Parlementosu'nun Türkiye raporu bu oryantalist söylemden ayrı düşünülemez. Rapor ayrıca Türkiye'yi heryerden sıkıştırmak, Batı'nın mülteciler konusundaki taleplerini kabul etmeye zorlamak amacıyla da kaleme alınmış. Bütün kozlar, Kürt meselesi kozundan, Kıbrıs ve Ermeni meselesine kadar hepsi bir rapora doldurulmuş. Söz konusu rapor Ankara'da büyük tepkiyle karşılandı ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır ‘Ermeni Soykırımı' referansı nedeniyle raporun ‘yok hükmünde olduğunu ve iade edileceğini' de açıkladı. Çünkü bu raporda 1915 olaylarıyla ilgili herhangi bir yorum getirilmese de, yazımında 15 Nisan 2015'te ‘Ermeni soykırımı'nın parlamento tarafından kabul edilmesine de değiniliyor.

Türkiye raporda sözü edilen hususlarda bütün gücüyle Batı'ya direnmelidir. Türkiye kendi demokratikleşmesini, Avrupa Birliği sınırlarına hapsedemez, kendisini onunla sınırlayamaz. Türkiye Batı'da liberal demokrasinin sıkıntılarını aşacak şekilde kendi demokrasisini tesis etmelidir. Bugün Avrupa liberal demokrasileri Batılı, Hıristiyan ve beyaz yurttaşın haklarını varsayan ve koruyan demokrasilerdir. Carl Schmitt politik eserlerinde bunu kaç kez gösterdi: Batıda demosa ait olmayan bir kişinin hakkı olamaz. Mülteciler, dindar müslümanlar vd. için liberal demokrasiler yeterince güvenilir değildir çünkü bu demokrasiler yeterince liberal değildir. Aynı şeyi tersinden de söyleyebiliriz: Batı demokrasileri yeterince demokratik değildir.

Avrupa Birliği bugün eski pırıltısını çoktan yitirmiş,köhnemiş bir kuruma dönüşmüştür. Birliğin üyesi olan ülkelerin ekonomik açıdan durumu da fevkalade görünmemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batı'nın dışında yeni ticari ve siyasi birlikler arayışı da gayet yerinde ve haklı bir arayıştır. Türkiye çıkarlarını korumak ve geliştirmek adına yeni oluşumlara ve yeni işbirliklerine gidebilir. Çünkü Türkiye'nin aurası bölgedeki pek çok ülkeden çok daha geniştir. Çünkü Osmanlı bakiyesi bir topluma ve siyasi yapıya sahipseniz ideolojik ön yargılarınız olamaz. Bu, Doğu için de Batı için de geçerlidir. Türkiye'de ulus devlet anlayışındaki ısrar sorunlarımızı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Kürt meselesi ve Suriye meselesi ulus devlet anlayışıyla yaklaşılacak meseleler değildir. Sınırları aşan bir perspektifi geliştirmek ve savunmak günümüz siyasetini belirleyen temel ilke olacaktır.