Nevzat Kösoğlu'nda Türk kimliği ve millet kavramı
Nevzat Kösoğlu (1940-2013), Kitap Şuuru, Millî Kültür ve Kimlik, Türk Kimliği ve Türk Dünyası, Türk Dünyası Tarihi ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Türk Milliyetçiliği ve Osmanlı, Türk Olmak ya da Olmamak, Millî Kültür-Mozaik Kültür ve Entisite, Türk Dünyasında Yeni Bir Medeniyet Tasarımı adlı kitaplarıyla Türklüğe, millî kültür ve medeniyetimize dair mevzuları Erol Güngör’den sonra en muhtevalı şekilde yazan fikir adamıdır. Dahası; Türkiye’de bâtıl olmayan, İslâmlaşmış Türk’ü ve Türk kültürünü gönülden seven birkaç münevverden biridir. Bu mânada mensubiyet duygusu onda aşk derecesindedir:
“TÜRK KALMAK
İÇİN TÜRKÜ SÖYLEMEK GEREK”
“Müslüman
Türk gibi düşünen, inanan, (…) inandığı gibi yaşayan insanlar bizim asırlardır
dinmeyen, doyurulmayan hasretimizdir.” (Kitap Şuuru, s.85) Türk kalmak için,
Türk olmak için türkü söylemek gerek. Türk’ü anlamak için (…) durmadan türkü
söyleyin. (…) Birlikte türkü söyleyebildiklerim benim milliyetimdendir. Aynı
şeylere gülüp, aynı kederleri yaşayabildiklerim ve yürekten aynı duayı yaptıklarımla
aynı milliyettenim… Mahşer Günü’nün kalabalığında milliyetinizden insanları
özlerseniz, türkü söylemeye başlayın. Mahşerde bile türkülerle birbirimizi
tanıyacağız. Bilin ki, türkü bilmeyenin kimliği yabancıdır.” (Millî Kültür ve
Kimlik, s. 23-26)
Bütün
kitaplarında yazdığı üzere, millet kavramı seküler milliyetçilerin “eklektik”
veya “sentezci” Türk milleti anlayışıyla uyuşmaz. Millet kavramı İslâmî kökten
gelen mânasıyla milliyetin üst safhasıdır. Millet dışındaki içtimaî gruplar,
zümreleşmeler sun’idir. Millet süreklidir ve tarihî seyir içinde varlığını
daima ve şiddetle hissettiren içtimaî vakıadır. (Kitap Şuuru, s.241)
“TÜRKLERDE MİLLET KİMLİĞİNİN
KAYNAĞI KUR’ÂN VE SÜNNETTİR”
Ona göre,
millet anlayışında ve Türk kimliği târifinde din, yâni İslâm temel unsurdur.
Temel unsurun ikincisi dildir. Dil ve dîne aynı ölçüde yer verir. Dil ve din
bir aradadır; sıralama yapmaz. Türk bir etnik kimlik değil, bir kültür
mensubiyetinin adıdır. Türklerin millet ve medeniyet kimliği kazanmasının en
temel unsuru İslâm’ın ilk ve asıl kaynağı Kur’ân-ı Kerim’dir ve ikinci kaynağı
Peygamber Efendimiz’in söz ve davranışlarıdır. Türklerin hayatı bu iki kaynakla
bütünleşir. Her Müslüman Türk bu kaynaklardan aldığı ölçülerle hayatını tanzim
eder.
Türklerin
millet oluşunun ve millî kültürünün yükselişinin temeline İslâm’la birlikte,
İbn-i Haldûn’un “asabiye” kavramını koyar. Türklerin millî kimliği, îman ve
îmana bağlı asabiyeden oluşmuştur. Asabiye (asabe) duygusunu, Kur’ân-ı Kerim’in
yasakladığı “asabiyecilik” ve “kavmiyetçilik”
mânasında kullanmaz. Dînin cevaz verdiği bir milliyet sevgisidir. Yâni
aynı milliyete mensup olanların devlet ve millet olarak devamlılığın
unsurlarından biridir. Bu mânada milliyetçilik bir mensubiyet asabiyesine sahip
olmak, milletinden yana tavır koymak, milletine göre düşünmek ve milleti millet
yapan değerleri savunmaktır.
MİLLETİN KURUCU UNSURLARI: “DİN
VE DİL”
Ona göre Türklerde din ve milliyet müşterektir. Milliyet İslâm’la
hâlhamur olduktan sonra makbuldür. Dolayısıyla milletin ve millî kültürün
kurucu unsuru dille beraber dindir. Milletin târifi aynı dili konuşan, aynı
dîne inanan, aynı bayrağın altında, aynı geleceği paylaşmak arzusunu taşıyan
insan topluluğudur. İslâm medeniyet dairesi içinde millî üslûp ve millî
farklılıklar bir vakıadır. Bu yönüyledir ki, Türk milliyetçiliği bir mensubiyet
şuuru, bir kültür meselesi ve millî değerler manzumesidir. Bu mensubiyetin
yarattığı gerilimler dinî esasların dışına çıkmayan milliyetçilik duygusunu
meydana getirir. (Türk Olmak Ya da Olmamak, 69)
Milliyetçilik duygusu dinî esaslara bağlı olarak bir aileye, bir
şehre mensubiyet duygusu gibi tabiî bir duygudur. İslâm’la hâlhamur olmuş Türk
Milleti tarihin hiçbir döneminde sömürge olmadığı için Türk milliyetçiliği
anlayışın da kimseyi ötekileştirmemiştir. (Türk Milliyetçiliği ve Osmanlı,
s.64) Farklılıklarımız İslâm kardeşliği ve müşterek vatan içindeki kültürel
zenginliğin bir tezahürdür.(Millî Kültür ve Kimlik, s. 19-38-93)
TÜRKLERİN
MÜTEKÂMİL KİMLİĞİ “OSMANLI’NIN KURULUŞ DÖNEMİDİR”
Türklük coğrafyası
geniştir. İslâm’a ters düşmeyen İslâm öncesi Türk kültürünü İslâmlaşmış Türk
kültürüyle mezceden bir kültür coğrafyasıdır bu... Ona göre Türkler İslâm’dan
önce de Peygamber, cennet, cehennem, melek, şeytan gibi kavramları tanıyan tek
Tanrılı bir kültüre mensuptular. Müslüman olduktan sonra İslâm’ın bütün
renklerine boyandılar ve İslâm medeniyetini zirveye çıkaran millet oldular.
Erol Güngör’de olduğu gibi onda da Osmanlı’nın kuruluş dönemi Türklerin kültür
ve medeniyet kimliğinde en mütekâmil dönemidir. Türk Milleti, Anadolu’da bin
yıldır hüküm süren Selçuklu ve Osmanlı’nın tarihî tecrübesi ve vatan coğrafyası
içinde mayalanan, İslâm medeniyet dairesinde bulunan insanlardır.
“GÖKALP, İSLÂM’LA TÜRK’Ü İKİ
FARKLI OLGU OLARAK GÖRMÜŞTÜR”
Ziya Gökalp
hakkında “Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu Ziya Gökalp” adlı kitap yazmış olsa da,
Erol Güngör gibi, Onun Osmanlı ve Türk’ü ayrı kimlikler olarak görmesine
katılmaz. Osmanlı’ya bakışını kusurlu ve dîne yüklediği vazifeyi de eksik
bulur: “Gökalp, İslâm’la Türk’ü farklı iki olgu olarak ele aldıktan sonra,
bunları mezcetmeye çalışmış, olayın bütünlüğünü kavrayamamış, medeniyetimizin,
dinî olanı da ihtiva eden millî îmanımızın oluşturduğu ağacın dalları,
meyveleri olduğunu görememiştir.” (Kitap Şuuru, s.154-155)
Gökalp’in
“Millet dinî bir mefhum da değildir eğer öyle olsaydı aynı dinden olanların
ayrı ayrı değil aynı milletten / Şuubtan olmaları gerekirdi. Aynı dinden
olanlar bir milleti değil inanç birliğinden dolayı aynı ümmeti oluştururlar…”
fikriyle, Kösoğlu’nun millet ve milliyet kavramının temeline İslâm’ı koyma
fikri birbiriyle uyuşmaz.
“MİLLÎ ÎMAN” TÜRKLERİN İSLÂM’I
YÜCELTME ANLAYIŞIDIR
Onun “millî
îman” dan kastı İslâm’ı, esaslarına bağlı kalarak kendi üslûplarınca yaşamak,
müesseseler kurmak ve yüceltmektir. Türklerin millet oluşlarındaki enerjide
millî îmanlarının payı da vardır. Millî îman Türklerin İslâm’ı yorumlama
tarzlarıyla ve tarihî tecrübeleriyle inşa ettiği Müslümanlıktır ki, (Millî
Kültür ve Kimlik, s.95) seküler Türkçülerin ve inkılâpçıların bütünüyle
laikleştirdiği “Türk Müslümanlığıyla” ve menfî milliyetçilik olan “ulusalcılık”
la hiçbir benzerliği yoktur.
KÖSOĞLU: İNKILÂPÇILARIN
MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI YANLIŞTIR
Bu
anlayışından dolayıdır ki, Cumhuriyetin laik ahlâk ve inkılâplarını sert bir şekilde
tenkit eder. Ona göre laik ahlâkçılar, yâni inkılâpçılar ahlâksızlığın,
materyalizmin, içgüdü kudurganlığının fikriyatını yapmaktan ve bunlara kılıf
aramaktan başka bir şey yapamazlar. Ahlâksız insanlar ahlâk ve faziletin
mücadelesini yapamazlar. Ancak ahlâksızlığın vadettiği başarı yollarında
yürüyebilirler. Fransız ihtilâlinin kadrosu ahlâksızlığın en rezil çukurlarında
yüzen sözde milliyetçi ve inkılâpçı insanlardı. Ne yazık ki, Türk inkılâpları
ve inkılâpçılarında da aynı hâl mevcuttur. (Kitap Şuuru, s.244)
Hülâsa
ifadeyle, onun millet kavramı seküler Türkçülerin ve inkılâpçı milliyetçilerin
Fransa’dan kopya ettikleri “nation” kavramıyla hiçbir şekilde benzeşmez.
Seküler Türkçülerin millet anlayışında din, unsurlardan bir unsurdur, alt ve
üst yapıyı oluşturan değerlerin temeli değildir.
Sözün özü;
Nevzat Kösoğlu’nda Türk olmak, doğuştan olmaktan daha fazla bir şeydir; bir
idraktir, bir heyecandır, bir cehttir. Türk kimliğini kazanabilmek Türk
ana-babadan doğmaktan çok fazla ve çok daha değerli bir hâdisedir. (Millî
Kültür ve Kimlik, s. 25)
(ilbeyali@hotmail.com)