11 Nisan 2018

O türküleri okumadı yaşadı

Gerçekten de o, türküleri okumadı, türküleri yaşadı.

Ülkemiz önemli bir değerini, şakıyan bülbülünü, türkülerin sesini kaybetti. Bir birinden güzel türküler derledi. Eserleri yıllardır dilimizde aslında. Türkü söyleyen solistlerin hemen hemen hepsi okumuştur onun türkülerini. ‘Göç göç oldu göçler yola dizildi' ‘Huma kuşu yükseklerden seslenir' ‘Tutam yar elinden tutam' ‘Bülbülün kanadı sarı' Kulaklara aşina olmuş türkülerle sevenlerinin gönlünde yer edindi. Türkü dinleyen herkes mutlaka duymuştur. Hatta kendi kendine söylediği de olmuştur. Mükerrem Kemertaş'ı kaybettik. Değerli bir sesi, bir hazineyi kaybettik.

Geçtiğimiz yıl Pendik Belediyesi'nin öncülüğünde kendisi için saygı gecesi düzenlenmişti. Önemli sanatçılar katılarak büyük ustanın eserlerini okumuşlardı. Çok memnun olmuştu. Bu tür organizasyonlar gerçekten çok önemli. Vefa, hatırlama, hatırlanma, saygı.. Büyük heyecan duyuyorlar, mutlu oluyorlar.

Mükerrem Kemertaş

1938 yılında Erzurum'da doğdu. 1961 yılında Erzurum Halk Oyunları ve Halk Türküleri Derneği bünyesinde oluşturulan Doğudan Sesler Topluluğu'na katıldı. Bu topluluğun TRT Erzurum Radyosu için düzenli aralıklarla hazırladığı programlarda beş yıl boyunca yer aldı. 1966 yılında açılan sınavı kazanarak, Erzurum Radyosu'nda kadrolu sanatçı oldu.

1970 yılında TRT İstanbul Radyosuna tayin olan sanatçı, uzun yıllar çalışmalarını İstanbul'da sürdürdükten sonra 1985 yılında İzmir'e yerleşti ve TRT İzmir Radyosu'nda görevine devam etti.

2003 yılında TRT'den emekli olan Mükerrem Kemertaş, sanat hayatı boyunca sayısız türkü ve uzun havanın tanınıp sevilmesine emsalsiz sesi ile katkı sağladı.

TOY- Türk Şöleni'ni mutlaka izleyin

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü tarafından İstanbul'un çeşitli kültür merkezlerinde sergilenen harika bir gösteri var. Eski Türk şölen ve ritüellerini sahneye taşıyan etkinlik izleyenler tarafından ayakta alkışlanıyor.

İBB, “Ortak Miras Sahnede Buluşuyor” sloganıyla düzenlediği “Toy” başlıklı sahne gösterisiyle, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Türklerin kültürel renklerini aynı sahnede bir araya getiriyor.

Şu ana kadar Tuzla İBB İdris Güllüce Kültür Merkezi, Sancaktepe Kadir Topbaş Kültür Merkezi ve Üsküdar  Bağlarbaş Kongre ve Kültür Merkezinde sergilenen TOY büyük beğeni kazandı.

Gösterinin oynayacağı tarih ve salonlar

11 Nisan'da Fatih İstanbul Üniversitesi Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu, 12 Nisan'da Sultanbeyli İBB Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi, 14 Nisan'da Kağıthane Gültepe Kültür Merkezi, 15 Nisan'da Esenler Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi, 18 Nisan'da Güngören İBB Erdem Bayazıt Kültür Merkezi, 20 Nisan'da Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi ve 21 Nisan'da ise Başakşehir Bahçeşehir Kültür Sanat Merkezi'nde seyirciyle buluşacak.

'Yeditepe Bienali ve Hatice Ünal

Ebrunun renklerine bürünmüş giysilerin bu sergilenişinde, özellikle Suriçi İstanbul'unun bazı muhitlerinde hala yer yer görülmeye devam eden, çamaşırların evlerden evlere  uzanan iplere asılma kültürünün nostaljik bir yansımasıdır.

Sokağın  kendi  habitatında oluşan  bu çok renkli yaşama, ebru sanatının renkleriyle  hafif bir dokunuş, anımsayış ve elbette ki bir özlemdir..

SOKAĞIN RUHU

İstanbul'un kadim bir  medeniyetler merkezi olması, onu çokkültürlü bir yaşam tarzını da içinde barındıran muhteşem şehirlerden biri yapmıştır.

Özellikle bazı muhitlerinin dar sokaklarında, bilhassa da balkonsuz, cumbalı evlerde karşılıklı çekilen iplere asılmış çamaşırlar, samimi bir komşuluğun en tabii hallerindendir.

Sokaklarda oynayan çocukların cıvıltısı, pencerelerdeki çiçek saksılarının arasından uzanıp onları seyreden anneleri, camdan cama yapılan sıcacık sohbetler, ara ara seyyar satıcıların yükselen sesleri birbirine karışarak gün boyu alçalıp yükselmeye devam etmektedir...

İyi günde de kötü günde de süregiden yardımlaşmalar, hep birlikte hazırlanıp kutlanan mevlüt, düğün ve sünnet törenleri, komşudan komşuya giden üstü özenle örtülmüş  yemekler, bilhassa hastalara giden çorba tencereleri...

Kapı önlerine serilen kilimlerin üzerinde oturup çekirdek çitleyen, örgü ve dantel ören, kanavice işleyen hanımlar, genç kızlar ve torunlarına çorap ören gözlüklü ninelerin saatlerce süren muhabbetleri... Yoldan geçen ahbablarla sohbetler, yol çevirmeler, yalvarırcasına,'Ne olursun yemeğe kal!' 'Çaya buyur!' ısrarları...

Cebinde şekerle namazdan gelen bastonlu dedeleri, oyunlarını bırakıp koşarak karşılayan çocukların sevinç çığlıkları ve onlara da eşlik eden mahalle sakinlerinden olan kediler ve köpekleriyle her günü başka güzel, sevinç ve de bayram coşkusu içinde geçer...

 Ebrulanmış giysiler ile yapılan bu sergileyiş; günümüzde hala yer yer  Suriçi İstanbul'unda görülen, dar sokaklar kültürünün yarattığı yaşam tarzının çok renkliliğine  hafif bir dokunuş, anımsayış ve elbette ki bir özlemdir.

TESBİH

İnsan ruhu, varoluşunun idrakiyle, yaşamı boyunca  daima bir huzur arayışı içerisindedir. İnanan kişinin ister sayılı, isterse sayısız olarak, yaratıcısının isimlerini anması, manevi bir doygunluğa ve sükuna vesile arayışıdır...

Tesbih ise bunun en güzel hatırlatıcılarından biridir...

Antalya Portakal Çiçeği Festivali

Antalya Kepez Belediyesince bu yıl ilki düzenlenen Portakal Çiçeği Festivali başladı.

Dokuma Park'taki festivalin ilk gününde, 50 ton portakal, limon ve greyfurt kullanılarak Antalya'nın sembol mimari eserleri anlatıldı. Park alanında saat kulesi, yivli minare, üç kapılar ve tren heykelinin yanı sıra Malazgirt Zaferi'ne vurgu yapılmak amacıyla 1071 metrekare büyüklüğünde geleneksel Türk motiflerini yansıtan "portakal halı" yapıldı.

Narenciye ürünlerinden yapılan eserler, festivale gelen vatandaşlardan ilgi gördü.

Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, festivalin açılışında yaptığı konuşmada, Antalya'da bu mevsimin portakal çiçeği günleri olduğunu belirterek, çocukluklarında bahar meltemlerinin bu ağaçlardan getirdiği kokuları içlerine çektiklerini söyledi.

Portakal çiçeğini ve portakal ağaçlarını Antalyalıların unuttuğunu vurgulayan Tütüncü, şöyle konuştu:

"Özellikle imar planlarıyla portakal bahçelerinin yerini binaların alması, bu sürecin ciddi manada tetikleyicisi oldu. Çocukluğumuzda Antalya'da portakal çiçeği adına bir cadde yoktu. Portakal çiçeğinin bizzat kendisi vardı. Portakal çiçeği günleri, Antalyalıların çok özel kabul ettiği günlerdi. Antalya gibi portakalıyla ünlenmiş, 50 küsur yıldır adına festivallerin düzenlendiği bu anlamlı şehrin portakalını, çok daha farklı bir şekilde gündeme taşımak istedik. Dokuma Park'ta hem bu festivalin hem de Dokuma Fabrikası içerisine kazandırmış olduğumuz 5 bin metrekarelik portakal bahçesinin açılışını yapıyoruz."

Tütüncü, festivalde kullanılan 50 ton narenciyenin ziyan olmayacağını, suyunun sıkılıp vatandaşa dağıtılacağını kaydetti.

Boncuk işliyor kazancını Mehmetçiğe gönderiyor

Boncuktan çeşit çeşit takılar yapan 73 yaşındaki Zerkalem Teyze, günlük yevmiyesinin tamamını Mehmetçik Vakfı'na bağışlıyor.

Mehmetçikleri evladı gibi seven Zerkalem teyze,‘‘İsterdim ki onların botlarını yıkayayım ama elimden bu kadarı geliyor'' diyor.

Türk milleti, Zeytin Dalı harekatında teröristlerle çatışan Türk askerlerine destek olmaya devam ediyor. 73 yaşındaki Zerkalem Karataş'ta Küçükçekmece Belediyesi Hünerli Eller Çarşısı'nda yaptığı takıları satarak Mehmetçiğe destek oluyor. 18 sene Almanya'da çalıştıktan sonra emekli olarak Türkiye'ye temeli dönüş yapan Zerkalem teyze, Çınarçık depreminde yaşadığı maddi sarsıntıyla boncuk işlemeye başlıyor. Boncuk yaparak bugüne kadar 3 öğrenci okutan Zerkalem Teyze, Türk askerine de günlük kazancını bir kuruş almadan gönderiyor.

Sattığı boncuklardan elde ettiği tüm geliri Mehmetçiklere gönderen Zerkalem Karataş, “Belediye başkanımız Temel Karadeniz'den Allah razı olsun, çok iyi bir iş yaptı. Bize çok iyi bir imkan tanıdı, hiçbir şey vermeden gelip buraya konduk. Burada çok güzel satışlar yapıyoruz ben de düşündüm ki gelirimi Mehmetçik Vakfı'na göndereyim. İlk geldiğim hafta 100 TL gönderdim üçüncü hafta 70 TL, dün de 50 TL gönderdim. Elimden ancak bu gelebiliyor, bunu yapabiliyorum bu kadar gönderebiliyorum. Yardım imkanı olduğu zaman nerede bir gelir elde etsem Mehmetçik Vakfı'na gönderirim. Biz yine kazanırız Allah bize vermiş'' ifadelerini kullandı.

‘‘İsterdim ki onların botlarını yıkayayım''

Mehmetçiklere dualar ettiğini ifade ederek sözlerini sürdüren Zerkalem Teyze, ‘‘Şükürler olsun satışlarda oluyor duyan geliyor alıyor, eşim de bana yardım ediyor. Boncukların gözlük bağlarını eşim yapar, ben de düğümlerim ondan sonra da düzenleyip getiririm. Evlatlarımız Mehmetçiklerimiz için hep ağlıyorum, onlar bizim yavrularımız. Allah analarına yardım etsin, Allah analardan razı olsun böyle evlatlar yetiştirdikleri için. İsterdim ki onların botlarını ayakkabılarını yıkayayım. Ayakkabılarını çıkartıyolar, kaç gün pişmiş çok üzülüyorum onlara. Beş vakit namazda hep dua ediyorum onlar için. Allah'ım onlar sana emanet, sen emanetine koru diyorum. Allah emanetini korur mutlaka'' dedi.

 Küçükçekmece Belediyesi tarafından ücretsiz olarak tahsis edilen Hünerli Eller Çarşısı'nda 24 ahşap dükkan bulunuyor. Kadınlar, ahşap boyama, takı tasarım, ebru, keçe işi, resim, cam süsleme gibi birçok kategoride emek verdikleri ürünleri satarak aile bütçelerine destek sağlıyor.