11 Eylül 2016

Okul korkusu

Yrd. Doç. Dr. Hatice KADIOĞLU ATEŞ

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölüm Başkanı

 Okul korkusu genellikle okul öncesi eğitim kurumları ile ilkokula başlayan küçük yaşlardaki öğrencilerde görülmektedir. Eğer öğrenci okul öncesi kuruma devam etmişse ilkokul birinci sınıfa başladığında bu korkuyu aşmış demektir. Kırsal kesimlerde görülme sıklığı oldukça azdır. Kırsalda yaşayan çocuklarda annesinin veya babasının bağ bahçe işleri için evden, çocuktan ayrılması olağan bir durum olarak karşılanmaktadır. Özellikle kent veya şehirde yaşayıp çalışmayan ev hanımı olan bireylerin çocuklarında, annesinden ayrı bir faaliyeti olmayan (oyun parklarına, bakkala, arkadaşına anne babasıyla birlikte giden) çekirdek aile mensubu çocuklarda sıkça görülmektedir. Öyle ki ülkemizde annesinden ayrılamadığı için örgün eğitime devam edemeyen, 10-11 yaşlarında olup evde annesinin dizinin dibinde oturarak gün geçiren vakalar mevcuttur. Diğer taraftan sert, otoriter bir erkek öğretmen ile karşılaşıp okulun ilk günü yaşadığı bu korkudan kurtulamayarak eğitimini başlamadan bitiren patolojik durumlar da söz konusudur. Okul korkusu bireyin eğitim hayatı için oldukça önemlidir.

Küçük yaş grubundaki öğrenciler doğal olarak anne babalarından ayrılmak istemezler. Ebeveynlerinden ayrıldıklarında güvende olmadıklarını hissederler. Bazıları bu ayrılığın sürekli olduğunu bir daha ailesiyle birleşemeyeceklerini bile düşünür. Bu korkular çocuğun ebeveyni ile kurduğu bağlanma ilişkisine bağlı olarak şekillenir. Güvenli bağlanma ilişkisi kuramamış çocuk ebeveyninden ayrıldığında ağlama krizlerine girer. Okulun açıldığı ilk günlerde sıkça rastlanan ağlamalar 3-4 haftalık süreçte de devam ediyorsa aile bir rehber öğretmenden, psikologdan ya da pedagogdan yardım almalıdır. Okula başlayan çocuklarda anne babadan ayrılma esnasında ebeveynin bacaklarına sarılma, haykırma, kapıyı yumruklama- tekmeleme vs kriz durumları yaşanabilir. Anne baba çocuğun resmi kuruma devamı ile ilgili kararlığını çocuğa yansıtmalıdır. “Benim işe gitmem nasıl görevim ise senin de okulda olman aynı şekilde görevin. Ben işe gitmeliyim sen de okula gelmelisin.” Şeklinde dolaylı olarak ebeveynin çocuğuna öğrenci olmanın sorumluluğunu ve bilincini aktarması sağlanmalıdır.

Ülkemizde ilkokul birinci sınıflar ile okul öncesi eğitim kurumları örgün eğitim başlamadan önce –ortalama 15 gün- açılırlar. Amaç, okula uyum ve hazırlık dönemini sağlıklı geçirmektir. Okula yeni başlayan küçük yaş grupları ile yaklaşık iki hafta boyunca eğitim ve öğretim egzersizleri yapılır. Sınıf atmosferini solumaları sağlanır. Arkadaşlarıyla tanışmaları, oyunlar oynamaları, sınıfı tanımaları, okulun bölümlerini öğrenmeleri sağlanır. Bu süreçte okula çocuk tiyatrosunun getirilmesi, velilerin,  çocukların, öğretmenlerin hep beraber çok amaçlı salonda tiyatro, çocuk sineması izlemesinin sağlanması, palyaçolarla müzik ve dans eşliğinde şarkılar söylenmesi, oyuncak serbestliği, uzaktan eğitim uygulamaları ile eğitici çizgi film izlenmesi gibi durumlar çocukların okula alışmasında önemli rol oynar. Hazırlık evresinde anne babalarının çocuklarının yanlarında sınıflara girmelerine izin verilmesi çocukların okula uyumunu kolaylaştırmaktadır.

Uyum sürecinde sınıfa alınan veliler eğitim öğretimin ilerleyen döneminde sınıfa alınmamalıdır. Ağlayıp haykırarak annesini isteyen çocuğun sırasında annesiyle beraber oturmasına izin verilmesi sınıftaki diğer öğrencilere şu mesajı verir: “Ben de ağlarsam benim annem de sınıfa gelebilir. Annemle sıramda oturmak için bağırıp çağırmalıyım.” İlk aydan sonra anne babasına ihtiyaç duyan çocuğun ebeveyni ile teneffüste sınıf dışında rehber öğretmeninin odasında, kütüphanede veya koridorda görüşmesine izin verilmelidir. Görüşmeye diğer öğrencilerin şahit olmaması için özen gösterilmelidir.

Okul korkusu ile anne babasından ayrılmak istemeyen öğrencilerin yanı sıra çocuklarından ayrılamayan anne babalar da olabilmektedir. Öyle ki çocuğu okula başladığında işini bırakan anneler, belki teneffüste düşüp burnu kanar diye tüm gün boyunca sınıf kapısında bekleyen baba vakaları da söz konusu olabilir. Bazen anneanne ya da babaanneler de çocuğu okula getirip tüm gün vaktini okul çevresindeki mekanlarda geçirip çıkışta beraber eve gitmektedirler. Bu durum fazlaca korumacı bir tavırdır. Asla çocuğa iyilik getirmez. Öncelikle anne babalar okulu güvenli bir resmi kurum olarak kabul etmelidirler. Öğretmenlerin çocuklarına adil davrandığına, okul yönetiminin herhangi bir sorun olduğunda kendilerine ulaşacaklarına emin olmalıdırlar. Çocuğun okula başlaması ebeveynlerin hayat akışının doğallığını bozmamalıdır. İşine rutin halde devam eden,  çocuğunun eğitim kurumunda güvende olduğuna inanan, yavrusunu okula bırakırken vedalaşma sürecini abartmayıp kısa sürede bitiren ebeveynler huzurlarını çocuklarına da yansıtırlar. “Oğlum 5 saat okuldayken ben nasıl evde oturup onun gelişini beklerim” diyen anne sorunludur. “Ben okuldayken annem evde kardeşimle neler yapıyordur acaba” diye düşünen çocuğa annesi ile kardeşinin beraber olmasını kıskanmaması gerektiği anlatılmalıdır. Çocuğun yokluğunda anne ile kardeşinin olağanüstü farklı bir gün geçirmedikleri, normal yaşantılarına devam ettikleri, kendisinin evde olmayışının bir avantaj olarak algılanmadığı iletilmelidir. Hatta çocuğun ikna olması için evde olmadığı bir günün nasıl geçtiği ile ilgili video kaydı yapılıp kendisine izlettirilebilir.

Çocuğun okul korkusunu yenebilmesi için süreçte öğretmenin ve ailenin desteği önemlidir. Aile sık sık öğretmen ya da okul değiştiren bir rol üstlenmemelidir. Çocuk ağlıyor diye okula devam etmesi aksatılmamalıdır. Zira okul korkusu çeken çocuk okula gideceği zaman tuvaletinin geldiğini, karnının ağrıdığını söyleyip saklanacak ve okula varış saatinin gecikmesi için uğraş verecektir. Okula başlayacak çocuğa kalem, boyama, çanta alışverişinin tatlı bir telaş içinde, ailenin tüm üyeleriyle zevkle yapılması çocuğun okula hazır oluşuna olumlu katkı sağlayacaktır. Okula başlayacağı için saç tıraşı olan çocuk okula hazırlık sürecindedir. Bu sürecin huzurlu, mutlu geçirilmesi okula uyumu kolaylaştıracaktır. Çocuğun yanında anne babanın okula uyuma ilişkin şüpheci ve kuşkulu görüşlerinin açıklanması çocuğun okul korkusunu öğrenmesine sebep olacaktır. Okulla ilgili ailenin kaygılı olması okulun korkulacak bir yer olduğunun çocuk tarafından öğrenilmesine sebep olur. Öğretmenler de okula uyum sürecinde güler yüzlü, bağışlayan, hataları görmeyen, affedici bir rol üstlenerek çocukları dört elle kucaklamalıdırlar.