VF kat sol
VF kat sağ

26 Temmuz 2016

Olmaya devlet cihanda...

Son yaşanan darbe olayı hatırımıza Abdulaziz ve II. Abdulhamid darbelerini getirdi. Bölgenin ve dünyanın çalkalandığı bir zamanda iki padişah darbe ile tahtan indirildi. Devlet sergerde kalkışmaları için de yıkılıp gitti.

Hürriyet getireceğiz dediler! Lakin memlekete kan ve gözyaşından fazla bir faydaları olmadı. Şimdi Avrupalıların arkaladığı bu paralel şebekeler de özgürlük falan lakırdısı ile yola çıkıyorlar ancak gelen hürriyet milletin felaketi oldu ve olacak.

Terakki dediler! millete yıkımdan başka bir getirileri olamadı. Memleketi kalkındıracağını zanneden ihanet şebekesi de cennet vaadiyle ülkemize kocaman bir kaos hediye etti.

İttihad dediler! Osmanlı devleti paramparça oldu. Şimdi ülkeyi bölünmeden kurtarma iddiasında olanlar memleketi bir bölücü kalkışmanın nesnesi haline getirdiler. Tarih bize bunu gösterdi yaşattı.

Tüm bunlar olurken bir takım sivil ve askeri bürokrasi bu işlerin içinde idi ve din adamı görünümlü siyasiler de aynen ve tam gaz arkalarında bağrışıyordu. Sultan II. Abdulhamid'den şeriat isteyen, onu işbirlikçilerle suikastla öldürmek isteyen akıl küreselleşen pençeleriyle yine sinemize pençe attı.

Tarihin tekerrürler manzumesi içinde zihnimiz iffetini koruyor ve zavallılaşmadan önümüze bakabiliyorsak olup bitenleri görebiliriz. Darbenin kaynağı, aktörleri ve nedenlerinin sadece birer tarihi görünüm değişikliği olduğunu değişmeyenin ise bir dünya nizamının yöntemleri ve zihniyeti olduğu unutulmamalıdır.

PKK/PYD/DAEŞ/FETÖ hangi görüntü altında zuhur ederse etsin bu işlerin amacı ve hedefi aynıdır. Tarihi tezahürler içinde yaşananlar farklı olsa da gelişmelerin doğasındaki ayniyet insanı şaşırtacak bir mahiyette ortaya çıkar. Muhtelif dış güçler, kuruluşlar ve iç yansımalar bunlar her birisi birer gölgedir sadece. Tarihin aynasından kimler ve neler geçmedi ki.

Osmanlı yıkan darbeler kaosunun tozu dumanı arasından gördüklerimiz yüzyıl sonrada Türkiye'de yaşanan darbeler kıskacı için de yazılıp çizilecektir. Hançer, haşhaş ve Sabbahilik bir şiddet doğasının tarihi tezahürüdür. Olguları değil de olayları düşündüren tarih kültürümüzü, eğitimimiz ve bilgimiz bu düzlemde kaldıkça tarihi devri daimleri nesnesi olarak izlemekten öte bir rolümüz olamayacağı da çok açıktır. Hülasa milletimiz cennet vaatçilerinin değil hakikatin peşinde olmalıdır.

Bu arada hayatını paralel kucakların pışpışlarında geçiren oportünistlerin gün dönünce var olan duruma dair değerlendirmeleri dahi anlayamayıp, demokrasi nöbetçisi kesilip, komik ve zeka fakiri çıkışlarını da acıyarak, hüzünle ve gülümseyerek izlediğimizi de ifade etmemiz gerekir. Beyler Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın Allah'a sığın şahsı halimin gazabından Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir.  Sosyal medya soytarılığıyla memleket hizmeti olmaz. Bunu bir not olarak koyun kenara. Bu da asker görünümlülere gelsin Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir. Vesselam…