Ölümüne İstanbul sevgisi bu olsa gerek
“Ben, Fransa’da bir ilim akademisinin umumi kâtibi olmaktansa, bir
Türk taburunun katibi olmayı tercih ederim” Bu sözler ünlü bir Polonyalı şaire
ait. Bu sözü niye dedi sizce? İstanbul’da Polonyalı bir şairin iç organlarının
bulunduğunu ve ölümüne İstanbul sevgisi olduğunu biliyor muydunuz? Bu şairin hem İstanbul’da hem Paris’te hem de
Polonya’da mezarı olduğunu biliyor muydunuz?
İstanbul Beyoğlu’nda Bostan Mahallesi Tatlı Badem Sokak No:10’da
ilginç bir ev var. Bu binada kalan ve
1855 yılında vefat eden Adam Mickiewicz adlı Polonyalı talihsiz şairine ait…
Şairimizin hikayesi ise oldukça ilginç, zira 1855 yılında
İstanbul’da kolera kol geziyordu. Şair, koleralı hastalara, geçmiş olsun
ziyaretinde bulundu. Oradan aldığı Kolera mikrobuyla, 10 gün içerisinde,
kötüleşti. Hastalığının kolera olduğunu ve bu hastalıktan kurtuluş
bulunmadığını biliyordu. Bir ülkü uğrunda, Türkiye’ye gelmiş bulunan şairin-bile
bile ölüme giderken-başucundan ayrılmayan vefalı arkadaşı ve Türk ordusunda
büyük hizmetleri bulunan Polonyalı İskender Paşa’ya söylediği son sözler, şu
oldu: “İstanbul’da, koleradan öleceğimi bilseydim, yine buraya gelirdim. Çünkü
bu benim görevimdi. Ben, Fransa’da bir ilim akademisinin umumi katibi
olmaktansa, bir Türk taburunun katibi olmayı tercih ederim.”
NEDEN
İSTANBULA GELDİ?
Polonya’nın milli şairi Mickiewicz,
bir göçmen gibi gurbet ellere sığındıktan sonra bütün varlığıyla,
Polonya’nın bağımsızlığa kavuşması için uzun yıllar çaba harcadı. Bu amaçla
İtalya, Almanya, Macaristan ve Romanya’daki Polonyalı göçmenlerin
toplantılarına katıldı. Yıllarının çoğunu, Paris’te profesörlük yaparak, aynı
zamanda Fransa’ya sığınan Polonyalı ihtilalcilerle işbirliği yaparak geçirdi.
Dünyanın dört bucağına dağılmış olan Polonyalı göçmenlerle yazışmalar yaptı,
birleştirici ilişkiler kurdu. Hayatta tek sevdiği şey, kanayan hassas kalbi ile
bağlı bulunduğu vatanının kurtulması ve insanların yüceltilmesiydi. Tüm
şiirlerinde bunu işliyordu. Yazılarının belli başlı konusu, esir milletlerin ve
bağımlı ülkelerin savunulması ve insanlık duygularının dünyanın dört bucağını
sarmasıydı. İşte bu amaçla da Osmanlı İmparatorluğu’na gelmiş yine Polanya’nın
bağımsızlığı için çalışıyordu.
İÇ
ORGANLARI TÜRKİYE’DE CESEDİ FRANSA’DA KEMİKLERİ POLANYA’DA
Adam Mickiewicz’in çıkartılan iç organları, bugün sessiz bir ev
olarak duran, binanın bodrumuna gömüldü. O zamanki usule göre, tahnit edilen
cesedi, Fransa’nın Türkiye’deki elçiliği vasıtasıyla Paris’e gönderildi. Çünkü
şair, her yerde III. Napolyon’un misafiri sayılıyordu. Mickiewicz’in cesedi
Paris’teki Madlen Kilisesi’nde yapılan hüzünlü bir merasimden sonra, oracıkta
toprağa verildi. 1890 yılında da Paris’teki mezarı açılarak, kemiklerinin
bakiyesi Polonya’ya gönderildi. Krakow’da bulunan Wawel Kraliyet Şatosu
Kilisesinin mezarlığına gömüldü. Bu suretle, Şair’in bugün, İstanbul’da,
Paris’te ve Polonya’da olmak üzere üç ayrı yerde, hatırası yaşamaktadır.